Yıldız Dedektifi Halis Gerçek Bey
Yıllar geçti üzerinden hala unutumadım Halis Bey'i. Onunla İzmir Konak'ta zenginlerce fonlanan İran'lı bir peygamberin tanıtım gecesinde tanıştım. Senin orada ne işin vardı neden İran'lı bir peygamberin workshopuna katıldın diyebilirsiniz. Elbette ki bedava yemek konusunda o dönem en iyi menüyü bunlar veriyordu da o yüzden. Ne peygamberin adını hatırlarım, ne dinin adını. Tek hatırladığım dinin tanıtımını slayt sunumuyla yapmış olmalarıydı.
Tanıtım bitirildi her nezih organizasyon gibi bu organizasyonda da insanlar gruplar halinde fiyonk haline getirilmiş masa örtüleri ve masalar etrafında dörder beşer gruplar halinde toplaşmaya başladılar. Üstüm başım kötü göründüğü saçımda kepek olduğu içinde sedef hastasından halliceliğimden bir çok masaya gitmiş daha sonra masadakilerin birer birer bahaneyle dağılmalarını seyretmiş bulundum. İlk birkaç masada durumun kendimle alakalı olmadığını düşündüm. Koskoca onurlu bir dinin mensuplarının söylediklerine bahane demek haddime değildi. Bu dağılan masa sayısı arttıkça benim de üstüme alınmam korelasyonlu biçimde arttı.
İleride bir masada boynunda kırmızı yeşilçam fuları, kahverengi takım elbisesi ve muhtarların kullandığı tütün tabakası ile bir adam yalnız başına durmuş bana bakıyordu. Bu bakışın sahibinin kostümü düşünüldüğünde rahatsız olmam üstüne üstelik kavga çıkarmam gerekmekirdi. Bunu ne yazık ki yapamadım, onun yerine yanına gidip tanışmak istedim. Somurtarak bana bakıp " İşimi baltalıyorsun evlat, yemeğini yediysen git buradan" dedi. Tabii benimle kısa bir süre görsel olarak ilgilenen birisi buraya karnımı doyurmaya geldiğimi anlayabilir hatta ve hatta bunu normal bile karşılayabilirdi. Üstüme vazife olmayan işler müdürü olarak bu beyfendinin işinin ne olduğunu sormuş bulundum. Beni ilgilendirmedigini anlatan karmaşık gizemli uzun bir konuşma yaptı. Birçok şey söyledi ama hiçbir şey anlatmadı. Çok sonra anlayacaktım ki benimle konuşmayı bir kamufule seçeneği olarak değerlendiriyormuş.
Gecenin ilereleyen dakikalarında sahne dedikleri on santimlik platformun üstüne sarışın yaşlı bir kadın çıkıp " İmdat" diye bağırdı. Etraftaki insanlar alkış tutup " İşte sanat budur" diye naralar yükseltmeye başladı. Yükselen naraların arkasından daha toy, daha cılız ama daha nitelikli bir nara " Suların öndünde durmasınlar" dedi. Tam o anda yanımdaki bey silahını çıkarıp sahneye fırlayarak sarışın kadının kafasına silah dayadı. Herkes yine alkışlamaya başlayınca yedigim yemeklerden şüphe edip oradan hemen uzaklaştım. Sonrasında ne olup bittiğini hiç öğrenemedim. Sadece o geceden aklımda kalan benimle konuşan beyin adı ve mesleğiydi. İsmi Halis Gerçek'miş. Mesleği dr Yıldız Dedektifliğiymiş. O günden beridir toplu zengin yemeklerinden itina ile uzak dururum.