KİRACI SOYKIRIMI VE BUZLU CAMLI KAPILAR ARDINDA
Herkes yazabilir, hem de isteyen herkes yazabilir. Önemli olan yazabilmek değildir. Önemli olan okunabilmektir. Peki Kenal Efendi, bu kadar zamandır yazıyorsun hiç okundun mu? Bilmiyorum, okuyan kimse bana ulaşıp seni okudum demedi. Zaten ben de bugüne kadar okuduğum kimseye ulaşıp seni okudum demedim. Antidepresan, kola ve seks üçgeninde hayatı mahvolmuş gençlerimizi gördükçe onların hayatına dahil olup yaşadıkları dehşet verici acıları deneyimlememek için okuyorum aslında. Sizin okuma nedeniniz de bir acıyı deneyimlemeden anlamaksa doğru bir okuyucusunuzdur. Neyi neden okuduğunu bilmeyen okurlar arasında yazdıklarımın kıymetli mi, yoksa kıymetsiz mi olduğu tartışmaya sonsuza kadar açık kalacaktır. Çünkü dünya okuyan sayısını her zaman alt limitte tutmak için evrimi daha az okuyanlardan yana geliştirir. Doğadaki canlıların, böceğe dönüşmüş bir gencin acılarını anlamaya değil, buğday üretip türünü devam ettirmeye meyili vardır çünkü.
Kimsenin acısıyla ilgilendiğimiz zaten yok. Bir yazar ünlü ise fikirleri de bizim için önemlidir gibi genel geçer bir fikri biraz terminolojik destekle savunursam, okuma yazma bildiği halde okuma bilmeyen herkesi en az on dakikalığına en fazla 2 günlüğüne fikrime ikna edebilirim. Oysa öte yandan birden fazla evi olan insanların hiçbir masraf yapmadığı ve geçim kaynakları sadece ev olmadığı halde bir şeylere zam geliyor diye kiralanacak evlerine yaptığı zalimce zamlar var. Herkes bu fikre ikna olmuş ve bu süre iki günden fazla sürmüştür. Kimsenin isyan etmediği direk kabul ettiği o kadar şey var ki onları başkası bulsun. Benim sorunum değil. Yeni bir evlilik aşamasındayım ve kiralık ev arıyorum. Kiralık evlerin masrafı ne ola ki? Neden inşaat malzemeleri tedarikten kalmış 20 yıllık bir evin fiyatı maydonozun fiyatı arttı diye artıyor? Kaldı ki maydonozun fiyatı da bir süre sonra kiralar arttı diye artıyor.
Bakın ben ekonomiden falan anlamam, ekonomiden anlasam sanırım kiralık evle ilgili bir sorunum olmazdı. Yazımız bu açıdan oldukça tutarlı gitmektedir. Kaldı ki tutarlı yazacağım hakkında elinizde hiçbir söylemim yok. Her neyse çocukluğumdan kalan özgüvensiz tutumumu kendimden emin başladığım bu yazıya bulaştırmazsam sanırım iyi olacak. Ama bu kira problemi ile özgüven bence doğrudan ilintili. O yüzden bu yazıda her şey birbiri ile ilintili. Çünkü ev kiralamak zorunda kalan evlenmek isteyen bir vatandaşın çocukluğundan itibaren binlerce sorunu olmuştur ve bu sorunlar yazı yazmak istiyorsa o yazıya yansır.
Ev sahiplerinin dikkatine. Babam da ev sahibi ve kendisi evini 600 lira gibi sayıya kiraya veriyor. Bu sayı ile hiçbir şey elde edemiyor. Ve kiracısının “ Ne kadar iyi bir ev sahibimiz var” demek yerine “ İyi salak birini bulduk da düdüklüyoruz” dediğine eminim. Bunu duydum mu hayır? Duysam ve bunu babama iletsem kiraya zam yapar mıydı? Yine hayır. Kiracı haklı mı? Düdüklüyoruz kısmında hayır.
Onur diye bir yönetmenin, ki kendisi film mi yapıyor video mu çekiyor anlamak mümkün değil. Ezberlediği kuralları bozunca güzel olur sanıyor ama şirketi battı. Bence şirket filmler tutmadığı için değil, Onur söyleşilere bedava katıldığı için batmıştır. Bir yönetmenin sürekli konuşması demek filmlerini kendisinin bile anlamadığı anlamına gelir. Neyse bu Onur’un dediğine göre insanlığın en büyük problemi kira problemi imiş. Bence hayır. İnsanlığın en büyük problemi zam problemidir.
Zamlar bir kiracı soykırımına neden olur ve kiracılar artık evin iç kapılarının buzlu camlarına ellerini yapıştırarak sanat filmi ikonu olurlar. Ya da o buzlu cam arkasında iki tane biri uzun biri kısa insan konuşur ve biz onların kavgasını duyarız. Salonu tahta kapılarala bölüp bir oturma odası ve bir salon elde eden yüce yürekli mühendisler ne ara devlet teşvik vermiyor diye tuğlasından, doğalgaz hattına fiyat şişiren zalimlere dönüştü. Bunlar zengin oldukça fakir halkın evsel ihtiyaçlarını unutur oldular. Klozetin lüks değil zaruret olduğu, küvetin zaruret değil çok lüks olduğu bu günden tam 7 yıl önce küvet aşağıya damlatıyor diye babam banyodaki küveti söktürmüştü. Biz bu evde eğer kiracı olsa idik, evi modifiye etmiş sayılacaktık. Çünkü günümüzde mermer küvetli bir banyosu olan evi satmak oldukça zor. Biz bu iyiliği kendi sahibi olduğumuz evde kendimize değil, hiç sahibi olmadığımız 3 senede bir gördüğümüz gurbetçi alt komşumuza yapmıştık.
Peki onlar ne yaptı? Oğullarını hacıya gönderip gelip burada sevmediğimiz siyasi eylemlerde bulundular. Şimdi kiraya çıkacak olan ben, yani büyük Türk yazarı. Emir Kun diyor ve doğruluyorum. İzmir’de barınmıyoruz demek kolay üniversiteli kardaşlarım. Gelin İç Anadolu’nun göt kesen soğuğunda barınmayın da görelim hadi. Hiçbir şey öyle kolay olmuyor. Tek başıma olsam soğuğu da bir kenara bırakır sokakta barınmama yaparım. Ama evinde barındığımın ev sahiplerinin anlamadığı şey şu ki karınla sokakta kalınca kimse o aileye akraba gözüyle bakmıyor. Ve ben ilk kez kendi ailemi kurma şerefine nail olan bu büyük Türk yazarı olarak birilerine akraba olmak istiyorum. Çünkü akraba olunca dedikodunu yapıyorlar ama yüzüne iyi davranıyorlar. Arkadaşların öyle değil, özellikle bu modernite adı verilen çöp toplama ve sosyoloji okuma deryasında arkadaşlar hiç dedikodunu yapmayıp seni kırmayı seçiyorlar. Bana söylenmediği sürece arkamdan ne söylendiğini umursamadığım için mutlu idim. Ama bunlar mutluluğumu da kaldıramamış olacaklar ki, kendi söylediklerini değil, kendi söylediklerine başkalarının verdiği cevabı şahıs orada değilken bana iletiyorlar. Yani gıyabımda yaptıkları dedikodunun dedikodusunu benimle yapıyorlar. Akraba böyle yapmaz.
Bir de kira konusunda ne kadar kötü ev seçersen o kadar ucuza oturduğun yalanı var ki, masrafları tamamen arttıran evler bunun en büyük eleştirisidir. Sobalı bir evin ısı yalıtımlı ve kapılarına sünger takmadan sıcağı muhafaza edebildiğimiz yerlerden daha ucuz olduğunu düşünerek kiralayan varsa ben onun ta aklını… Üstelik sobalı dedikleri evlerde sobayı kendin getiriyorsun. Siz hiç doğalgazlı diye tuttuğunuz bir evde kiracı olduğunuz için petek taşıdınız mı? Petek demirbaş soba değil öyle mi? Petek Demirbaş olsa olsa bir ara sabah programı sunmuş hem şarkıcı hem seksi olabilir. Sobasını benim atadığım bir evin kirasına ben karar veremiyorsam ben bu evde mülteci damgası yemişim demektir. Kaldı ki ben de tıpkı mülteciler gibi ev sahbinin hiç tanımadığı bir evden, başka bir ev sahibinin yönetiminden gelip orada barınmak istiyorum. AKP’li ev sahiplerine duyurum ve merhamet dileğim şudur ki, idolünüz olan insan koca ülkeye bedavaya sobasız kiracı alırken siz fahiş fiyatlar isteyerek mülteci kanununa muhaliflik etmektesiniz. Diyeceklerim bu kadar, karar yüce TÜRK VİCDANININDIR.
QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.