Mehmet Altan: ‘Askeri vesayet’ yanlıları, vesayetten vesayete savrulmanın gerçek sebebini kabullenmek istemediler
Türkiye “askeri vesayetten sivil vesayete” yatay geçiş yaptı… Çünkü Türkiye 100 Yıllık Cumhuriyet’i demokratik hale getirmekten çok uzakta seyretti. “Askeri vesayet” yanlıları, vesayetten vesayete savrulmanın gerçek sebebini kabullenmek istemediler. Ve garip bir günah keçisi buldular: “Yetmez ama evet”çiler. Vesayetten vesayete savunmanın nedeni, askeri vesayetin hukuku ve demokrasiyi yok sayması değilmiş de “yetmez ama evet” diyenlermiş gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Önemli olan, kimi suçladıkları değil… Önemli olan, bu suçlamayla “askeri vesayeti” aklamaya çalışmaları… AKP’nin yaptığı korkunç uygulamaları, bir “askeri vesayet” propagandasının yakıtına döndürme çabaları.
Üstelik de bunu gerçekleri tahrif ederek yapıyorlar… CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne dava açması nedeniyle yargının yargı olmaktan çıktığını saklıyorlar. Aslında söylemek istedikleri şu: “Yetmez ama evet” demeseydiniz “askeri vesayet” yıkılmayacaktı, yerine bu sivil vesayet gelmeyecekti. Ağır kelimeler kullanmak istemiyorum ama bu algı operasyonlarıyla iki vesayetten birini seçme zorunluluğunu, kader olarak karşımıza koymaya çalışmalarını dürüstçe bulmadığımı söyleyeyim. Ama esas hüzün verenin, “hem askeri hem de sivil vesayet” karşıtlığını içine sindirmiş bir toplumsal yapının epeyce uzağında olmamız.
AKP öncesi de AKP yönetiminde de YÖK hep var oldu, neden? Aynı şekilde “siyasi partiler kanunu” da kırk yıldır ortak bir uzlaşmayla siyaseti belirliyor. Failleri belli resmi cinayetler hep zaman aşımına uğruyor. Farklı iktidarlar geliyor ama bunlar hiç değişmiyor. “Hangisi daha kötü; askeri vesayet mi, sivil vesayet mi?” İkisi de felaket… Askeri vesayeti yaşadık… Şimdi sivil vesayetin de dibini gördük… Acaba ikisinin de felaket olduğu ve çarenin hukuk, temel hak ve özgürlükler, demokrasi olduğu konusunda geniş bir toplumsal uzlaşma olacak mı? Yoksa sivil siyasetçiler ülkeyi ve devleti çökertmeye, askeri vesayetçiler de “demokrasi” istenmenin çok tehlikeli olduğunu ima ederek bu çürümenin değirmenine su taşımaya devam edecekler mi? “Vesayet” bir kader değildir. Yok olmak istemeyen toplumlar, başka bir seçenek daha olduğunu keşfetmek zorundadır. Demokrasi diye bir şey var. Her türlü vesayettin, her türlü alçaklığına karşı insanları koruyacak tek çare de demokrasidir.