Follow

Helenizme adanmış bir ömür: Gazeteci, Pontos aydını Kapetanidis

Tolga Güney

Gazeteciler tarih boyunca gerçekleri yazmak uğruna yurtlarından, geleceklerinden, sevdiklerinden nihayetinde de canlarından vazgeçtiler. Tek amacı görülmeyeni, duyulmayanı tüm dünyaya duyurmak ve göstermek olan gazeteciler sürgünlerle, açlıkla dize getirilmek istendi yine de ‘uslanmayanlar’ ise boyunlarına bağlanan iplerle, silahlarla hayattan çok sevdikleri kalemlerinden koparıldı. Çoğunun isimleri adlarına verilen ödüllerde, sokaklarda, caddelerde ya da filmlerde, belgesellerde yaşadı, kimi ise uğruna mücadele verdiği değerler gibi unutulup gitti.

Unutulan o gazetecilerden birisi de Pontos ve Helenizm davası için hayattan koparılan Nicos Kapetanidis. 1889’da Pontos Rizounta’da (Rize) doğan Nicos, Amasya İstiklal Mahkemesi’nde yargılanıp idam edildiği ana kadar Pontos için mücadele etti, Pontos’ta yaşanan katliamları yazdı. Kepetanidis sadece bir gazeteci değil, sendikacı, aktivist, ilerici bir aydındı. Öyle ki Trabzon Metropoliti Ηarilaos Hrisanthos’un 1919’da Paris Barış Konferansı’na katılması için şehirden ayrılması ile şehri yönetmesi için bıraktığı heyette Kofidis, Karvonidis, Galinos Konstantinidis ile birlikte Kapetanidis’te yer aldı.

Pontoslu gazeteci Nikos Aslanidis onu anlatırken şu ifadeleri kullandı: “Ölümünden bir asır sonra, Kapetanidis ne kadar da haklı! ‘Boş tartışmalar, nefret ve hamlık’ bizleri nerelere getirdi, bir bakın. Kaç gazeteci mesleğini bir mücadele, kutsal ve yüce bir görev olarak görüyor acaba? Gazetecilik ahlakına ne kadar saygı duyuyor da ‘ideoloji tüccarı ve sanayiciler’le her gün mücadele ediyor? Belki de tüm bunlara saygı duymadığımız için, bugün toplumumuz bugün umut etme hakkından yoksun…

Nikos Kapetanidis sadece cesur ve mücadeleci değildi. Yunan gazeteciliğinde kolay kolay rastlanmayan bir özellik olan kendi yazı stilini oluşturmakla da kalmadı. Görevinin ve misyonunun bilincinde bir gazeteciydi. Eğer benim neslim başarısız olduysa, umarım gelecek nesiller başarılı olur. Ne yazık ki, Kapetanidis’in yaptığı fedakarlık çoğu Helen tarafından, hatta gazetecilik faaliyetini icra eden bizler tarafından bile bugün bilinmiyor.

Ne kadar da haklı… Gazeteciliğin tüm etiğinin ayaklar altına alındığı, Pontos’ta o gün de bugün de yaşananların halen yazılmaya cesaret edilemediği gerçekliği her gün yüzümüze vuruyor, yalanlar tarihsel gerçekliğin üstüne sis indiriyor. Fakat o sisi yırtmaya niyetli Kapetanidisler her devirde olmaya da devam ediyor.”

SENDİKACILIKTAN GAZETECİLİĞE

Trabzon’daki Frontistirio’dan mezun olan Kapetanidis, gazeteciliğe başlamadan önce kısa bir süre Fostiropulos kardeşlerin bankasında, muhasebecilik yaptı. Devrimci fikirleri o yıllarda oluşan ve sendikal hareketin aktif çalışmasına katılan Kapetanidis, Pontos’taki ilk sendika organı olan Rum Ticaret Çalışanları Derneği’ni kurdu ve derneğin Genel Sekreterliğini yaptı. Gazeteciliğe başladığında da işçi sınıfının çıkarlarını savunmaya devam etti.

Gazeteciliğe başladığı yıllarda önce “Sisifos”, daha sonra “Spyros Fotinos” takma isimlerini kullanan Nikos Kapetanidis, “Inspection” dergisi ile profesyonel olarak sahaya atıldığı andan itibaren kendi adını kullandı. Derginin son altı sayısının çıkarılması sorumluluğunu alan Kapetanidis, daha sonra da haftalık Salpinga (Borazan) gazetesinin yayın müdürlüğünü yaptı. İttihat ve Terakki’nin başlattığı ırkçı politikalara karşı ve Pontos’un bağımsızlığı için yazılar yazdığı gazete, daha sonra kapatıldı.

Kapetanidis, Salpinga’nın kapatılmasından sonra üç yıl boyunca (1918-1921) savaş kaleminin güçlü bir iz bırakacağı “Epohi (Çağ)” gazetesini yayınladı.

İlk sayısı 27 Ekim 1918’de yayınlanan Epohi kapatıldığı güne kadar Pontos’un ve Helenlerin sesi oldu. Kapetanidis, ulusal sorundan toplumsal soruna, eğitimden kadınların sorunlarına kadar birçok konu hakkında yazdı. Sahip olduğu tek silahlar olan kalem ve kağıdı ile mücadeleye girişmekten hiç geri durmadı.

‘TEK KELİMEYLE HELENİZ’

En çok ilgilendiği konu Helenizm ve Pontos’ta Rumlara yönelik yapılan cinayetler ve baskı politikalarıydı. Kendini bir Helen olarak tarifleyen Kapetanidis “Osmanlı Rumları” tanımlamasına da karşı çıkarak, 16 Kasım 1918’de şöyle yazmıştı: “Şehrin Rum gazeteleri, Rumlardan bahsederken hâlâ onlara ‘Osmanlı Rumları’ demeye devam ediyor. Jön Türklerin boş laflarının dayattığı bu sahte unvandan bıkmadılar mı hâlâ? Bırakın artık bu maskeyi de özgür bir rüzgar essin, Helenizm Paskalyasını kutlayalım. Bizler sadece Yunanız, sade Yunan, tek kelimeyle Yunanız, işte o kadar!”

Kapetanidis Pontusluların sadece ulusal kurtuluşunun yeterli olmayacağının da farkında olarak sosyal ve entelektüel bir mücadelenin de gerekliliğine inanıyordu. Türk ya da Rum olmasına bakmaksızın o dönemdeki sermayenin sömürüsüne karşı emekçi halkın desteklenmesi gerektiğini düşünen Kapetanidis 1917 Ekim Devrimi ve Almanya’daki sosyal demokrat ayaklanması da yakından takip ediyordu. Kapetanidis, Troçki ve Lenin’in devrimle ilgili yazılarının yanı sıra Trabzonlu Rum sosyalist Yorgos Skliros’un “Sosyal Meselemiz ve Demotika Savunucusu” gibi çalışmalarını gazetesinde defalarca yayınladı. Yine Trabzon’daki memur ve işçilerin yaşadıklarına dair Aralık 1918 ile Ocak 1919 arasında “Çalışanlar Nasıl Yaşıyor” başlıklı makale dizisi yayınlayarak, yaşanan yoksulluk karşısında Pontoslu patronlara seslendi.

Yine 22 Eylül 1920 tarihli Epohi’de yayınlanan “Halk Uyanışı” başlıklı yazısında tutucu düşünce ve toplumu bastıran anlayışların yıkılması gerektiğini ve Çağdaş Helenizm’in kurulması gerektiğini savunan Kapetanidis, “Toplumumuzdaki üst makamlardakilerin boş inançlar, eski sistemler ve yıkılmaya hazır yapılarla çalıştığını söylemek hiç de yanlış olmaz. Çağdaş Helenizm, bizim için bilinmeyen bir kavramdır. Bugün halkı yöneten iktidar üst makamlardakilerin huysuzluğu, çoğunluğun tutuculuğu ve herkesin cahilliğiyle hayatta kalmaktadır. Bunlar er ya da geç halkın uyanışını yok edecektir. En tabii şekilde bir yandan başkaldıracak olan cahil ve bilinçsiz halk önüne gelen, kutsal ve ahlaki olan olmayan her şeyi yıkıp geçektir. Bu yıkım iyi kötü ayırmadan gerçekleşecektir. Burada, Doğu’da halkın uyanışı hayat geçip de güzel ve umutlu bir gün doğumuna doğru ilerlemeye başladığında, bedenen ve ruhen güzel gençlerin halkın köleliğinin kurtarıcıları ve Doğu Helenizm’inin ulusal ve sosyal olgunluğunun öncüleri olmasını diliyoruz tüm kalbimizle” diye seslendi.

Kapetanidis, bir devrimci olarak düşlediği Pontos’un adil, eşit ve özgürlükten yana olmasını da istiyordu. Pontos’u var eden emekçilerin hak ettiği değeri görmesini ve adil bir düzenin kurulmasını düşleyerek, patronlara “…Toplumsal şartlar, yasal ve adil bir çözüm olarak çalışanları kâr payından yararlandırmalıdır… Çalışanların bu adil çözümü tartışması, talep etmesi ve elde etmesi şarttır. Kendi çıkarlarına olanı kolayca algılayabilen tüccarlar da bu çözümü kabul etmeli. Herkes bu eski ve çağdışı sistemleri değiştirmeye yardımcı olsun…” diye seslendi.

Pontoslu yoksullara da seslenen Kapetanidis “Özel Servet, yoksul halkın refahı için herkesin ortak iyiliğine katkıda bulunmayı reddederse, hangi ahlak anlayışı toplumun bütününü (ulus, devlet, toplumsal gruplar), çoğunluğun yararına bu servete el koymaktan alıkoyar ki?” sorusunu sordu. Emekçilerin oluşturduğu servetin, tüm toplum için harcanması gerektiğini düşünen Kepetanidis, bu zenginliğe bir avuç insanın el koymasına da karşı çıktı. O dönemin Trabzon’unda da sosyalist oluşumların oluştuğunu, Rum aydınlarının da zenginliğin eşit paylaşımdan yana tavır aldığını Kepetenidis’in yazılarında görüyoruz.

PONTOS’UN ENTELLEKTÜEL GELİŞİMİNE KATKISI

Kapetanidis’in gazetecilik kimliğinin ötesinde bir Pontos aydını olduğunu en çok eğitim ve kültür üzerine yazdığı yazılarda görüyoruz. Pontos’un entelektüel gelişimini çok önemseyen Kapetanidis, Rum gençlerinin Pontus okullarında Patrikhanenin muhafazakarlığının dayattığı eğitime karşı çıktı. Epochi’de 2 yıl boyunca yayınladığı 44 makalede, öne çıkardığı en önemli konu ise eğitimin halkın ulaşabileceği ve daha kolay anlayabileceği düzeye indirgenmesi oldu. Eğitim dilinin halkın kullandığı Demotiki lehçesinde verilmesi gerektiğini savunan Kepetanidis, bunun sağlayacağı toplumsal ve entelektüel özgürlüğün ulusal bağımsızlık talebinin de yükselmesine yardımcı olacağını anlattı. Kapetanidis, eğitim reformu gerçekleştirilmesini savunarak, şöyle seslendi: “…Eğitim kurumlarımızı teftiş eden makamın karanlıktaki ışık, hapishanedeki özgür rüzgar olmasını talep ediyoruz. Eğer bunu, şu anda Romanizm dincilikle kendini sarfetmekte olan Ulusal Merkez (Patrikhane) yapmaya başlamazsa, o zaman büyük ulusal Makam (Yunanistan) yapsın…”

Eğitimin yanı sıra Pontos’un kültürel gelişimini de gazetesinde sık sık savunan Kepetanidis, Yunan yazarlar Gavriilidis, Zaharias Papantoniu, Pavlos Nirvana’nın yanı sıra Pontoslu Yorgos Skliros’un yazıları ile şairler Yorgos Suris, Yorgos Drosinis ve Kostis Palamas’ın şiirlerine yer verdi. Yine Oscar Wilde, Lev Tolstoy ve Maksim Gorki’nin de öykülerini gazetesinde yayınlayan Kepetanidis, Pontusluları kültürel anlamda da ileri taşımayı istedi. Ayrıca Spiros Fotinos takma adıyla yazdığı edebi metinlerin yanı sıra “Denizde Paskalya” ve “Yanis’in Mektupları” adlı öykülerini de yayınladı.

Yayınladığı makalelerde Pontos’un folklorik mirasını da ele aldı, birçok halk türküsü ve gelenekler yazılar yayınladı. Kapetanidis başta Trabzon Kulübü (Pontos’un kültür merkezi) olmak üzere, Giresun (tiyatro oyunu – Ocak 1919) ve Ordu (Nea Zoi Derneği’nin tiyatro oyunu) gibi şehirlerde, Pontos’taki tüm tiyatro ve müzik performanslarını da kayıt altına alıyordu. Aynı zamanda, Demotiki lehçesinin yaygınlığı için verilen mücadelede çok önemli rol oynayan ünlü, ilerici Helen edebiyat dergisi Numasın da Pontos muhabiriydi.

SANSÜR, TUTUKLAMA, CEZAEVİ, İDAM

Pontos’un ulusal, sosyal, entelektüel ve kültürel kurtuluşunu önüne kapan Kapetanidis’in bu cesareti dikkatten kaçmadı, önce sansüre, tehditlere maruz kaldı, ardından da idamına giden yol açıldı. Gazetesini kapatılmaya, onu ölüme götüren ise Epochi’deki “Pontus’un Helen Tanıklıkları” başlıklı köşesinde yazılar oldu. Bu köşede, Rumlara yönelik gerçekleştirilen cinayetler, hırsızlıklar ve kundaklamalarla ilgili, yazarlardan ve okuyuculardan gelen yazıları yayınlıyordu. Topal Osman’ın ve onun Giresun’da işlediği cinayetler hakkında cesurca yazdığı makaleler yüzünden, Topal Osman 1920 yılının Mart ayında gazetenin bürosuna gelerek Nikos’u açıkça tehdit etti ve pek yakında tekrar görüşeceklerini söyledi.

Kapetenidis, Topal Osman’ın tehditleri sonrasında da kalemini, karanlığı aydınlat için bir fener gibi kullanmaktan vazgeçmedi. Onun inadı önce sansür ile kırılmak istendi, önce gazetedeki bazı sütunlar çıkarıldı, sonra Topal Osman aleyhine yazdığı Giresun (Ekim 1920) makalesi gibi makalelerin tamamı sansüre uğradı. Fakat Kapetanidis Epochi’yi son ana kadar çıkarmaktan vazgeçmedi, 5 Mart 1921’de çıkan son sayıya kadar yazmaya devam etti.

Kapetanidis gazetesi kapatıldıktan beş gün sonra, evinde yapılan aramada, Pontus’un bağımsızlığı için mücadele veren, Marsilya’daki Pontuslu Konstantinidis’ten gelen bir mektup bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı. Bir süre sonra aynı gerekçeyle tutuklananların sayısı 69 oldu ve tutuklular 2 ay sonra Amasya’ya gönderildi. Cezaevi Samsun, Bafra ve Pontus’taki diğer bölgelerden gelen ve aynı davadan tutuklanmış birçok Rum’la tıka basa doluydu. “Pontus Cemiyeti Merkez Umumiyesi” Davası olarak bilinen davada yargılananlar arasında Pontos aydınları, din adamları, iş insanı, doktor, tüccar, işçi, köylü Pontoslu yurttaşlar vardı. Kapetanidis ile birlikte Meclis-i Mebûsan’da üç dönem Trabzon vekilliği yapan Matyos Kofidis, Giresun Rum Cemaati Ruhani Reisi Vekili Papaz Yakobi, metropolid katibi Sürmeliogulları’ndan Kaptan Yani oğlu İspir ile Giresun, Ordu ve Trabzonlu tüccarlar hakkında idam cezası verildi. Yine aynı yargılamada Trabzon metropolidi Hrisantos, Giresun metropolidi Lavrandiyos, Ordu Metropolidi İlyadis Polikaryus ile eski Giresun Belediyesi Başkanı Kaptan Yorgi’nin oğlu Kostantin, metropolit vekili Papaz Papatodor mahdumu Kosti ile birlikte Pontoslu aydınlar hakkında ise gıyaben idam kararı alındı. Bu kararlarla Pontos Rumlarına dini ve siyasi liderlik edecek Pontoslular ya öldürüldü ya da Pontos’a bir daha gelmesinin önü kesilmek için haklarında ölüm kararı verildi. Bu yolla Pontos’un ulusal ve entelektüel önderliği yok edildi, ilerlemenin önü kesildi ve Pontoslular lidersiz bırakıldı.

Elinden kalemi alınan, tutuklanan ve ölümle karşı karşıya olan Kapetanidis, burada da duruşundan taviz vermedi, son onuna kadar devrimci kimliğini korudu. Cezaevinden ailesine gönderdiği son mektuplarından birinde “…Devrimci olmakla suçlanalım ve bilim insanları, eğitimliler, aydınlar amansızca yok edilsin …bu olaylardan sağ kurtulacak birkaç kişiden, ne cesaretin ne de soğukkanlılığın beni bir an için bile terk etmediğini öğreneceksiniz …sizlerden sonsuza kadar ayrıldığım için ruhum derin bir yastadır. Ama böylesi bir ölüm güzeldir, şanlıdır… Bu yüzden, üzülmeyin… Sevgili anacığım, senin de için rahat olsun. Ölümümle senin yüreğini ve adını onurlandırıyorum… Ölüm, hepimiz için bir onurdur… Cesur olup bekleyin… İnsan bir defa ölür…” diye yazdı.

Duruşunu İstiklal Mahkemesi’nde de sürdüren Kapetanidis, savunduklarından geri adım atmadı. Onun bu tavrı, Pontoslu Stavros Nikolaidis’in “Pontus’a Ağıt” kitabında şöyle görüyoruz: “Başkan Emin Bey, kendisine Pontus’un bağımsızlığını savunduğuna dair iddianameyi okuduğunda Trabzonlu gazeteci Nikos Kapetanidis Emin Bey’in lafını keserek: ‘Hayır, Başkanım! Ben Pontus’un bağımsızlığını değil doğrudan Yunanistan’la birleşmesini savunuyorum!’ der”.

Duruşunun “cezası” ise idam oldu ve 68 Pontoslu Rum ile birlikte 21 Eylül 1921’de idam sehpasına çıkarıldı. Tüm hayatını Pontos’a adayan Kapetanidis’in darağacına yürürken ki son sözü ise “YAŞASIN HELENLERİN ÜLKESİ” oldu.
pontosgercek.com/helenizme-ada

Sign in to participate in the conversation
Qoto Mastodon

QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.