Irkçılığın Kara Yüzü Ve Bu Toprakların Çığlığı
Bir profesör çıkıp utanmadan “boşalan köyleri Asya’dan getirilecek nüfusla dolduralım” diyebiliyor. Bu söz, bireysel bir gaf değil; bu devletin yüz yıldır süren resmi zihniyetinin ta kendisidir. Bu, kanla boşaltılmış köylere yeni bir ırkçı mühendislik planıdır.
Soruyorum:
Bu köyler neden boşaldı? Kim yaktı, kim bombaladı, kim zorla boşalttı? Hangi halkların mezar taşları kırıldı? Hangi çocuklar sürgün yollarında açlıktan, soğuktan öldü?
Halkları Kim Yok Etti?
* Ermeniler 1915’te bu devletin orduları, bürokratları, milisleri tarafından sürüldü, katledildi, malları talan edildi. Komşu köylerden devşirilen işbirlikçiler, bu utanca ortak edildi.
*Süryaniler aynı dönemde aynı zihniyetin kılıcıyla yok edildi; kiliseleri yakıldı, köyleri boşaltıldı, binlercesi katledildi.
* Ezidiler, “gavur” damgasıyla yüzyıllar boyunca fermanlarla ezildi, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar bu topraklarda defalarca katliamlara uğradı.
*Kürtler Cumhuriyet boyunca 1925'de, Zilan’da, Dersim’de, Koçgiri’de ve 1990’ların köy boşaltmalarında aynı devletin askerleri, jandarması, korucusu tarafından katledildi, sürüldü.
Hepsinin faili bellidir: Bu devletin ırkçı aklı, Türkçü mühendisliği ve ona alkış tutan işbirlikçi zihniyetler.
Katliamlarla Boşaltılan Coğrafya
* 1915’te Ermeniler ölüm yollarına sürüldü, köyler haritadan silindi.
* 1938’de Dersim kadın, çocuk, yaşlı demeden bombalarla yakıldı.
* 1930’da Zilan Deresi Kürt kanıyla kıpkırmızı aktı.
* 1990’larda binlerce köy boşaltıldı, yüzbinler şehirlerin varoşlarına sürüldü.
Ve bugün kalkıp utanmadan “boşalan köyler var, Asya’dan kardeşlerimizi getirelim” demek, işlenen suçların üstünü örtmek, gasbedilmiş toprakların üzerine yeni bir halk dayatmaktır.
Irkçı Mühendisliğin İfşası
“Dağdan gelen bağdakini kovar” atasözünü ters yüz ederek, bu toprakların gerçek sahiplerini sürmek, onların yerine “Asyalı kardeşleri” getirmeyi savunmak, tarihçilik değil; suç ortaklığıdır. Bu söz, halkların tarihini silme ve gasbı meşrulaştırma çağrısıdır.
Bu akıl, basit ama kanlıdır:
-Halkı sür.
- Köyü yak.
- Mezarı parçala.
- Üstüne yabancı nüfus getir.
Vicdamın Çığlığı
Ama unutuyorlar: Toprak boş değildir. Her taşın altında bir çığlık, her dağın eteğinde bir ağıt vardır. Siz yeni nüfus getirseniz bile o toprak size ait olmayacak. Çünkü orada gömülü çocukların çığlığı, katledilmiş halkların hafızası sizin yalanlarınızı ezecek.
Barış istiyorsanız önce kabul edin: Bu topraklarda Kürtleri, Ermenileri, Rumları, Süryanileri, Ezidileri yok eden sizsiniz! Bu devletin ordusu, jandarması, korucusu, işbirlikçisi yaptı bütün bunları. Bunu itiraf etmeden barış olmaz, kardeşlik olmaz.
Son Söz Ve Bir Çağrı
İlber Ortaylı gibiler, bu çürümüş zihniyetin borazanıdır. Ama bilsinler ki: Bu topraklar onların değil, yüz yıllardır kök salmış halkların yurdudur. Katliamlarla, sürgünlerle, mühendisliklerle bu gerçeği değiştiremezsiniz.
Irkçılığın dili karadır, sahibini de, bu ülkeyi de karanlığa sürükler.
Ama halkların kardeşliği bu karanlığı yırtacaktır.
Buradan vicdanı olan herkese sesleniyorum:
Eğer susarsanız, siz de bu suçun ortağısınız.
Eğer inkar ederseniz, siz de bu zulmün destekçisisiniz.
Ama eğer gerçeği söylerseniz, eğer mazlumdan yana durursanız, eğer katliamların üstünü örtmeyi reddederseniz, işte o zaman insanlığın onurlu safındasınız.
Bu ülkenin geleceği, ırkçıların değil; halkların kardeşliğini savunanların ellerindedir.
Ve bilin: Bu toprakların gerçek sahipleri hala buradadır, hala direnmektedirler.
Mahmut Uzun