Bir sözcüğün tek bir doğru yazımı olması gerektiği görüşüne katılmıyorum. Makine-makina, meyve-meyva, itibariyle-itibarıyla gibi yazım ikiliklerinin ikisinin de doğru kabul edilmesinin yanında, halkın diline öyle yerleşmiş sözcüklerin dilde o haliyle kullanılması taraftarıyım. Örneğin haftanın ikinci günü olan salı Arapça üçüncü anlamındaki salis sözcüğünün Oğuzcaya uyarlanmış halidir. Başka bir örnek de Yunanca ergates sözcüğünün dilimize ırgat olarak yerleşmesidir. Hesiodos'un Ergai kai Hemerai yani İşler ve Günler adlı eserinden anımsayabiliriz bu sözcüğü.
Henüz Fransız, İngiliz veya Arap olmadığımıza göre bu dillerden aldığımız ifadeleri olduğu gibi bırakmak yerine kendi söylediğimiz tarzda dilimize yerleştirmemiz gerekir. Apörlö, haşortman, meşaz veya şarz gibi söyleyişlerle dalga geçmek yersiz olmanın yanı sıra çiğ bir tavırdır.
Bunun dışında evrak, tezahürat gibi özgün dilde çoğul olan sözcüklerin dilimizde de çoğul kabul edilmesi gerektiğini savunan çakma entelektüel bir güruh var. Bilinmesi gereken bir şey var: Bir dil, diğer dilden sözcük ödünç alabilir ama dilbilgisi kuralı ödünç alamaz.