Türkiye'de Alman otomotiv sektörünün Nazi döneminde geliştiğine dair ciddi bir inanış var ama işin aslı öyle değil.
François Isaac de Riwaz 1806'da içten yanmalı motoru icat edene kadar motorlar dıştan yanmalıydı ve üretilen enerjinin çoğu kayboluyordu. 1857'de Eugenio Bersanti ve Felice Matteucci, gazların yanmasıyla çalışan motorun patentini aldı. 1859'daysa Belçikalı Étienne Lenoir, iki zamanlı motoru icat etti. Almanya'nın otomotiv macerası bir anlamda burada başladı. Alman mühendis Nikolaus Otto, Lenoir'ın motoru üzerine çalıştı. Yıllar boyu iki zamanlı motoru geliştirmeye uğraştı. 1864'te Eugen Langen ile tanıştı ve Deutz şirketini kurdu. Osmanlı'da I. Meşrutiyet'in yani Kanun-i Esasi'nin ilan edildiği 1876'da dört zamanlı motoru icat etti. 19'uncu yüzyılın sonunda Wilhelm Maybach ve Gottlieb Daimler havada, karada ve suda çalışabilecek içten yanmalı motor ürettiler. Yani Almanya'da araba üretmek için devlet desteği veya yabancı örneklerinden kopyalama yoktu. Böyle demek, bu isimlerin çabasını küçümsemek olur.
Karl Benz, 1870'lerin sonunda benzinli arabayı icat etti. 1885'te ise ilk motorlu taşıt Benz Patent-Motorwagen üretildi. 1887'de bugünkü araba tasarımı yaratıldı.1890'da Gottlieb Daimler, Daimler-Motoren-Geselleschaft'ı kurdu. 1901'de Almanya'da yılda 900 civarı otomobil üretiliyordu. 1909'da Ettore Bugatti, Bugatti'yi kurdu. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra şirket Alsas-Loren bölgesinde olması hasebiyle Fransa'nın eline geçti. Aynı yıl Wilhelm Maybach da kendi otomotiv şirketini kurdu. 1910'da Bavyera'da kurulan Otto Flugmaschinenfabrik'in devamı niteliğindeki Bayerische Motoren Werke ya da kısaca BMW, Camillo Castiglioni, Franz Josef Popp ve Karl Rapp tarafından 1916'da oluşturuldu ancak 1928'e kadar üretim yapmadı.
1862'de dikiş makinesi ve bisiklet üreterek işe başlayan Opel, 1899'dan itibaren otomotiv sektörüne girmiştir. Büyük Savaş sonrası hiperenflasyonla boğuşan Alman piyasasına Amerikan şirketleri girmiştir. Ancak, Ford burada Ford-Werke olurken General Motors 1929'da Opel tarafından satın alınır. Amerikan rüyası son bulmuş olur. 1926'da Daimler ve Benz şirketleri birleşip Mercedes-Benz adını alır. Mercedes adı, Avusturyalı girişimci Emil Jelinek'in kızının adı Mercedes'ten gelmektedir. Bu aynı zamanda, Daimler-Motoren-Geselleschaft'ın (DMG) 1901'de ürettiği ilk araç olan Mercedes 35hp'nin adı.
1920'lerde Almanya'da seksen altı otomotiv şirketi vardır. Büyük Buhran sonrası bu sayı on ikiye iner. 1931'de Adolf Rosenberger ve Anton Piëch'le beraber Ferdinand Porsche, Porsche'yi kurar. Ertesi yıl 1873'te Christian Schmidt tarafından kurulmuş olan NSU, 1896'da Johann Baptist Winklhofer ve Richard Adolf Jaenicke tarafından ilkin Winlkhofer-Jaenicke adıyla kurulan Wanderer, 1904'te August Horch tarafından kurulan Horch ve 1916'da Danimarkalı girişimci Jørgen Skafte Rasmussen tarafından kurulan DKW birleşerek Audi Union'u oluşturuyor. Audi, Almanya'nın krizden çıkmasının sembolü oluyor.
Gel gelelim Adolf Hitler'in Motorisierung yani motorizasyon politikasına. Bu, Almanya için dönüm noktası olarak nitelendirilebilir çünkü 1935'te Autobahn projesi, 1937'te Volkswagen ve 1945'te Wolfsburg kentinin kurulması bu politikanın ürünüdür. Hitler, insanların yaşam standardını yükseltmenin Nazi Partisi'ne yasal zemin kazandıracağını düşünüyordu. Ancak Volkswagen projesine Ferdinand Porsche dışında kimse rağbet göstermedi. Şirket bir ikon haline gelen Beetle'ı üretti. Böylece Alman aileler hem ucuz hem de konforlu araba sahibi olabilecekti.
Bu serüvenin ülkemizdeki yansıması, Almanya'nın (burada devlet vurgusu çok önemli) bunları yaparken bizim genç Cumhuriyet'imizin yattığı yönünde bir algı çalışmasıdır. Açıkçası, tarihsel gerçeklikleri böyle çarpıtmak ahlaksızlıktır.