Tayyip Erdoğan, bugünden itibaren asgari ücretin %25 oranında arttırılarak 5500 liraya yükseltileceğini açıkladı. Bunu cumhurbaşkanının açıklama nedeni, onun sorunları ortadan kaldıran bir role bürünmüş olmasıdır. CİMER de bu anlamda aynı işlevi görür.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 29 Haziran günü işçi, işveren ve hükümetten beşer temsilci olmak üzere toplanmıştı. İşçileri, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederayonu kısaca Türk-İş temsil ederken işverenleri için toplantıda Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu yani TİSK bulunuyordu. İşveren sendikası oksimoron olsa da TİSK, Türkiye'deki tek işveren sendikası konfederasyonuymuş. Emeğin parçalanmış durumuna karşı sermayenin tek yumruk olduğunun bir göstergesi adeta.
Sözcü'den Erdoğan Sözer'in haberine göre işçi tarafı %40 civarında zam, işveren tarafıysa %30 zamla birlikte SGK priminde ek indirim istiyordu. Masada üç seçeneğin olduğu konuşuluyordu. %25 zam, %30 zam ve %40 zam. Ancak en yüksek zam oran bile 5954 lira ettiği için Türk-İş'in açıkladığı açlık sınırı olan 6391 liraya yaklaşamıyordu.
Bu toplantıdaki en ilginç olay Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'in Türkiye'nin en büyük bin şirketinde çalışanların sendikalaşma oranının %13 olduğunu söyleyip emekçilerin örgütlenmesini istemesiydi.
Bu süreçte çokça işittiğim asgari ücretin enflasyonu yükselteceği yönündeki sürekli tekrarlanan ezber safsatadan ibarettir. Asgari ücrete bir kere zam gelirken yılda yalnızca bir kere zam gelen ürün yok. Bu teoriyi öne sürenler ülkedeki döviz krizini ve yolsuzluğu es geçiyor. İşverenlerin işçi çıkaracağı yönündeki endişeleri de yersiz buluyorum. Çünkü patronların çoğu ya Suriyeli, Afgan, Pakistanlı ve/veya Afrikalı işçileri kaçak olarak çalıştırıyor ya da üç kişinin işini bir kişiye yaptırıyordu. Neoliberallerin asgari ücret eleştirileri ülke gerçeklerinden çok uzak.
Örneğin İstanbul Sanayi Odası'nın yaptığı Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması'na göre, Türkiye'nin en büyük 500 sanayi kuruluşu (İSO500), 2021 yılında kârını %137 arttırmış. Ancak işçi maaşlarına yaptığı zam %33'te kalmış. İşçi başı ortalama ücretse sadece %26 artmış. Şirketler 2020'de 92 milyar 503 milyon lira kâr ederken 2021'de bu 219 milyar 446 milyon lira olmuş.
Cüneyt Akman'ın 29 Haziran 2022 tarihinde tele1.com.tr'de yayınlanan yazısında David Card, Joshua Angrist ve Guido Imbens'in asgari ücretin enflasyon yaratıp yaratmayacağını test ettiğini söylüyor. ABD özelinde yapılan bu araştırmalar böyle bir durumun olmadığını göstermiş ve bu kişiler 2021 Nobel Ekonomi Ödülü'nü kazanmış.
2020 GSYİH ilk çeyrekte emeğin payı %39.1 iken 2022'de %31.5 imiş. 2020 Mart ayında TÜİK'e göre enflasyon %11.86, 2022 Mart ayında ise %61.14 olmuş. Emek geliri düştükçe enflasyon yükseliyor.
Sonuç bölümünde Akman, enflasyonun nedenini kalp paraya yani bu ücretlerin karşılıksız para basılarak ödenmesine bağlıyor. Bu bir nevi halkı dolandırmak demek.
Bakalım aslında zam olmayan bu ücret artışının yansımaları ne olacak?