Uzun bir aradan sonra izlemeyi iple çektiğim Zehir adlı oyunu Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde izleme imkanı buldum. Geçen sezon hep Gazhane'nin az koltuklu salonlarında oynadığı için bu imkana erişememiştim. Kısmet bugüneymiş. Maskesiz izlemek de çok başka hissettirdi tabii.
27 Nisan 2022 akşamı eski adı aylık akbil olan mavi kartımı kaybetmiş ve Kadir Gecesi olarak bilinen bu mübarek geceyi Sultangazi'nin güzide mahallesi Cebeci'de geçirmek zorunda kalmıştım. Şansım varmış ki otobüs şoförü vasıtasıyla kartımın sağ salim olduğu bilgisine ulaşmıştım.
Yine de bu aptallığım bana 80 liraya patlamış ve sahnelendiği sırada Beşiktaş'ta 36Z şoförünü beklediğim için yine bu sahnede gösterimde olan Hayat Der Gülümserim oyununu kaçırmama neden olmuştu.
Şehir Tiyatroları'nda izlediğim oyunlarda daha önce böyle kalitesiz bir seyirci kitlesiyle karşılaşmamıştım. Ne yazık ki oyun başladıktan sonra geldikleri yetmiyormuş gibi telefonunun fenerini açanlara ve oyun sırasında yorum yapanlara maruz kaldım.
Aslında tanıtımlara aldanarak oyuncu kadrosunu dört kişi sandım ancak minimal sezondaki diğer oyunlar gibi iki kişilikmiş bu da. Özellikle Yaprak Dökümü dizisinde mucizeler yaratan Ahmet Saraçoğlu'nun performansını merak ediyordum. Neyse ki ona denk geldim. Saraçoğlu ile Sevinç Erbulak güzel bir duo olmuş.
Birbirlerine karşı birdenbire yükselmeleri korkutucu olsa da ani duygu geçişlerini çok iyi işlemişler. Yalnız, uçuk kaçık kelimeleri not etmek istiyorum. Patetik veya sentimental bunlardan ikisi. "Lost in translation" diyip geçelim. Keşke sadece çevirmek yerine uyarlasalarmış.
Başta Normandiya adının anılmasından dolayı İkinci Dünya Savaşı ile ilintili bir zaman dilimi oluştu kafamda. Hatta çiftin oğullarını savaşta kaybettiğini düşünmüştüm. Putin'in Savaşı devam ederken, dolayısıyla Ukraynalı ve Rus gençler gençliklerinin bağrında toprağın altına girerken bu sanrı pek de anlamsız değildi. Fakat kazın ayağı öyle değilmiş. Bir trafik kazasından sonra hastanede kaybetmişler biricik evlatlarını. Bu da aklıma Şaban Vatan, Mısra Öz Sel, Ayşe Bülbül, Emel Korkmaz ve birçok şehit annesi gibi çocuğunu toprağa koymak zorunda kalan kişileri getirdi.
Sürekli üçüncü bir kişinin sahneye çıkmasını bekledim ama olmadı. Sonuçta sorunlu ve dengesiz bir kadınla işleri nispeten yoluna koymuş bir adamın öyküsünü dinledik. Benim için oldukça hoş bir deneyimdi. Başta Lot Vekemans olmak üzere emeği geçen herkese şükranlarımı sunmak isterim.