Son zamanlarda özellikle LinkedIn platformunda sıklıkla dile getirilen bir kavram var. Buna sessiz istifa veya İngilizce özgün adıyla quiet quitting deniyor.
Anladığım kadarıyla çalışanların iş tanımı dışına çıkmaması, iş için ekstra efor sarf etmemek, mesai saatleri dışında iş düşünmemek ve kariyer basamaklarını tırmanmak için uğraşmamak sessiz istifaya dahil. Biz aslında buna basitçe çalışmak diyoruz. Bunun için yeni bir sözcük üretmeye gerek yoktu.
Birincisi, artık Kiracılar Çağı'nda yaşadığımızı kabul etmek gerekiyor. Kişinin içinde yaşadığı bir ev ve işe gittiği bir araba olabilir fakat hiçbiri onun değil. Almak isterse ömrünün sonuna kadar taksit ödemek zorunda. Taksitle ölüm böyle bir şey olmalı.
İkincisi, insan şirkete ortak değilse yapması gereken tam olarak budur. Sonuçta zamanını satıyor ve bundan değerli bir şey yok. Ayrıca, görev tanımındaki işleri yapıp mesai bittiğinde "Eyvallah" diyerek çıkmak neden anormal, kötü ve ayıp olarak görülüyor?
Diğer bir mesele ise kariyer üzerine. Kariyer bir yanılsamadır. İşçi sınıfı tek gerçektir. Unvan veya titr ne olursa olsun bir şirkette çalışanlar ve patron vardır. Unvan kalınlaştıkça kendini şirketin sahibi sanma çoğu kişinin düştüğü bir yanılgıdır.
Son olarak bölüşüm tablolarına değinmek istiyorum çünkü şahit olduğumuz tablolar son yüzyılın en kötüsü. Türkiye'nin en zengin %10'u milli gelirin %54.2'sine sahipken en yoksul %50 milli gelirden sadece %12 pay alıyor. Milli hırsızlık böyle bir şey işte.