Evlilik, günümüzde sorgulanan bir kurum. Evliliklerin kısa sürmesi ve yarısından çoğunun boşanmayla sonlanması insanları bu müessese üzerine düşünmeye itiyor. Bana göre, bu çağda pek tutmayan bir sosyal inşadır.
Bir kere evlilik, bir sorumluluklar ağıdır. Evlenilen eşe, tarafların ailelerine, topluma ve devlete karşı doğrudan sorumlu olunur. Evli kişiler bu sorumluluklarını eksiksiz yerine getirirse de hiçbir sorumluluğu üstlenmese de bekar birinden daha makbul bir vatandaştır.
Evli insan boyun eğmek zorundadır. Bu yüzden tüm dinlerde olduğu gibi devletlerce de evlilik teşvik edilir. Hele bir de çocuk varsa devlet ve diyanet için crème de la crème'dir. Prangaları olan bir insan seve seve uyum sağlamak zorunda. Bu da toplumsal düzen için bir velinimettir. Bu nedenle evlenmek isteyen iki kişi, alt sınıf bir memurun (nikah memuru) yaptığı beş dakikalık bir işlemle evlenebilirken bu akdi sonlandırmak istediklerinde üst sınıf bir memurun (yargıç-savgı) yöneteceği aylar sürecek bir süreç sonunda boşanabilirler.
Evli bir insan şartları beğenmediği gerekçesiyle kolayca iş değiştiremez; sermayenin güç kaybına neden olmaz. Evli insan, evinde eşi ve çocuklarıyla oturup topluma sorun çıkarmamalıdır. Çocuk, yine sermaye için gerekli işgücünün teminatıdır. Kürtaj karşıtlığı da bununla ilintilidir.
Aile düzeninin kutsallaştırılması toplum tarafından "Başı bağlansın" veya "Evlensin de evine, çocuklarına bağlı kalsın" sözleriyle ifade edilir. Bekarlığın lanetlenmesi (damnatio) bu nedenle sürekli yeniden üretilir.
İlla bir resmiyete ihtiyaç varsa benim evliliğe karşı önerim ise Fransa'da pacte civil de solidarité (PACS) olarak bilinen medeni birliktelik (civil union). Tabii şartların biraz daha gevşetilmesi lazım. Taraflar arasında imzalanacak bir sözleşmenin noter veya başka bir devlet makamı tarafından onaylanması sonucu gerçekleşecek bir birliktelik olacak. Devlet sadece onaylayıcı konumda olacağı için sözleşmeyi feshetmek de daha kolay olacak. Tarafların yalnızca birbirine karşı sorumlu olması da elzemdir.