Gratis, 2009 yılında İstanbul'da kurulmuş bir kişisel bakım ve kozmetik marketi zinciridir. İlk mağazasını da 17 Temmuz 2009'da Metrocity AVM'de açmıştır. Ben Gratis'i aynı sektördeki Watsons ve Rossmann gibi yabancı sanmıştım.
2021 itibariyle 81 ilde 650'yi aşan mağazası ve beş binin üzerinde çalışanı varmış. Kadın istihdamının artırılmasını önemsediklerini belirtiyorlar. Sloganları da: "Güzel bak kendine"
Gratis çalışanlarının şikayetlerini incelediğimde Türkiye'deki emek süreçlerinde klasikleşmiş meselelere tanık oldum yine. Bu yazımda onlara değinmek istiyorum.
Neredeyse tüm emekçilerden duyduğum için ilk olarak mobbing meselesinden bahsetmem gerek. Mağaza müdürü ve müdür yardımcısının kendilerine baskı yaptığı konusunda bir uzlaşı var. Yükselmek için herhangi bir niteliğe değil yalakalığa bakıldığını, bu nedenle görgüsüz insanların da müdür olabildiğini aktarıyorlar.
Bugünkü anlamıyla mobbing hakkında ilk çalışmaları Alman endüstri psikologu Heinz Leymann gerçekleştirmiştir. Leymann, beş kategoride topladığı kırk beş davranışı mobbing olarak tanımlamıştır. Mesela kişinin sözünü kesmek, yok saymak, dedikodusunu yapmak, niteliğinin altında işler vermek ve tehdit iması mobbing olarak kabul edilir.
En çok şikayet edilen bir diğer konu da muğlak mesai. Esnek çalışma saatleri adı altında pazarlanan bu olgu yüzünden mesai sona erse bile çalışanlar evine gidemiyor. Bir saat kadar daha işyerinde bulunmak zorundalar ve bunun için herhangi bir ücret almıyorlar. Yani, şirket mesai düzenlemesini doğru bir şekilde yapamamış.
Eleman eksikliği nedeniyle fazla iş yapma ve yoğun tempo gibi durumdan da yakınıyor çalışanlar. Bunu daha çok görev tanımındaki belirsizlik olarak düşündüm. Sonuçta mağaza içinde tek bir görev var: Satış danışmanlığı.
Satış danışmanı denince insanın aklına ürün hakkında bilgi veren kişi geliyor fakat bu, görev tanımlarından biri sadece. Satış danışmanın birçok şapkası var. Kasiyer de oluyor, reyon elemanı da, depocu da. Hatta mağazanın temizliğini yaptığı, akşam çıkışta yere paspas attığı için temizlikçi; ürünlerin çalınmasını engellediği için güvenlikçi de diyebiliriz.
Sürekli kampanya olması hariç tüm şikayetler satış danışmanlığı ile ilişkilendirilebilir. Vardiyalı çalışma sistemi, bayram seyran demeden çalışma, sürekli ayakta ve koşturu halinde olma, müşteri ile uğraşma, işten çıkarılmanın çok kolay olduğu anlamına gelen güvencesizlik, süpervizör ve bir şeyler müdürü gibi unvanlara özendirerek kurulan yükselme miti (üç sene sonra yine asgari ücrete çalışır) ve "Bu benim işim değil." denmemesi için icat edilen kombine işler...
Bunları yazarken amacın şu veya bu markayı kötülemek değil, bazı şeylerin düzelmesini sağlamaktır zira bir sorunun çözümü onun tespit edilmesiyle başlar.
@melcebi güzel bir noktaya parmak basmışsınız. Notumu alayım, müsait bir zamanımda yazarım.
@mereyu Bay Puntilla ile uşağı Matti oyunu vardı. Genco Erkal oynamıştı. Sizin yazınızı okuyunca aklıma geldi.
O oyunda zenginlerin kişisel olarak kötü ve gaddar insanlar olmadıkları, sistemin öyle davranmak zorunda bıraktığı anlatılıyordu.
İnsanlar örgütsüz ve güvencesiz, bir patrona tabi olursa adam istediği gibi davranır.
Benim aklımı asıl kurcalayan şey, bu ekonomik koşullardan hükümet sorumlu olduğu halde ençok üye hükümet yanlısı sendikalarda..
Bu konuyu da incelerseniz severek okurum.