Bu blogun insan hikayeleri anlatmak için kurulduğunu daha önce söylemiş olmalıyım. Söylemediysem şimdi buraya yazıyorum. Bu blog, konusu insan olan bir fotoromandır aynı zamanda. Ancak üçüncü şahsa dair anekdotlar olarak algılamayın bunu. Bu sizin, bizim, hepimizin hikayesi. Zaten bizden omayan bir şey anlatılmaz burada.
İki farklı yitim anlatacağım size. İlki Kocaeli'nde on beş yaşındaken iş cinayetiyle aramızdan ayrılan Ömer Girgin. Haber sitelerinde gördüğüm kadarıyla eğitim masraflarını çıkarabilmek için çallışmaya başlamış. Sobaya dökülen tiner nedeniyle yandığı ve şehir hastanesinde tedavi altına alındığı yazıyor. On bir süren yaşam savaşını dün kaybetmiş. Kocaeli İSİG, bu elim hadiseyi baz alarak çocuk işçiliğine dikkat çekiyor. Onların önerilerine kulak verelim;
📰 Çocuk işçiliğini teşvik eden ve bunun altyapısını oluşturan eğitim sistemi ve eğitim politikalarına son verilmelidir. Tüm çocuklara parasız ve nitelikli eğitim sağlanmalıdır.
📰 Çocuk işçiliğiyle ilgili veriler bilimsel, güvenilir ve düzenli bir şekilde yayınlanmalıdır.
📰 Çocuk çalıştıran kişi ve kurumlara göz yumulmamalı, caydırıcı cezalar verilmelidir. Bunu engellemeye yönelik tedbirler alınmalı, denetimler etkin ve sıkı bir şekilde yapılmalı, ilgili mevzuatlar yürürlüğe konmalıdır.
Şimdi gelelim ikinci yitime. Kara Harp Okulu mezunu Piyade Teğmen Eril Alperen Emir, yirmi beş yaşındaydı. Pençe-Kilit Harekatı'nda şehit düştü. Bu ülke, artık Türkiye olarak adlandırılamayacağı için uğruna yaşamaya veya ölmeye değmez. Beni hüzünlendiren bu gencin sosyal medya paylaşımı oldu. Bir keresinde şöyle yazmış. Ben de onunla noktalayayım yazımı:
Yağmur ıslanmayana
Aşk yaşamayana
Savaş savaşmayana güzel.