Sevgililerim, canlarım…
12 Martlardan, 12 Eylüllerden geçmiş, eski ve yeni, genç ve yaşlı onbinlerce insanımızla politik, sosyal ve sendikal örgütlenmelerde bulunmuş
bir fani, bir yaşlı öküz olarak, örgütlü halksız hiçbirşey yapılamayacağını tatlı-acı denemelerle az-çok öğrenmiş bir basit insan olarak yeniden ve yeniden başlamanın güzelliğini, mutluluğunu ve umudunu sizlerle de paylaşmaya devam etmek istiyorum.
İnanın ya da inanmayın ama bir düşünce olarak değerlendirin; köklü olarak “Batı cephesinde değişen bir şey yok!”
Yılgınlığa, bezginliğe ve umutsuzluğa kapılmadan… Nereden ve nasıl başlayıp ne yapmalı sorusunu sorarak yolumuza devam etmeliyiz…
…
İğneyi kendimize batırmadan önce çuvaldıza hiç dokunmayalım.
Aşağıdaki konuları yeniden ele almalıyız.
Kurtarıcı beklemek ve kurtarıcı olmak…
Yardım beklemek ve yardımcı olmak…
Liderlik sultası… Kişi ve bilgi hegemonyası…
Eleştiri ve özeleştiri…
Birbirimizi dinleme, anlama ve birbirimizle konuşma…
Duygu, düşünce ve davranış bütünlüğü ve tutarlılığı…
Yaşamın savunulabilmesi için nasıl örgütlenmek, nereden başlamak?
Olaylar ve ilişkiler zencirinin ana halkasını yakalamak ve zincirin diğer halkalarını arkasından sürükleyecek olan o ana halkaya var gücüyle asılmak…
Yaşam düşmanlarının en zayıf yumuşak karnına, güçlerimizin en irisini yığmak anlamında taktik ve stratejik düşünüp davranmak…
En güvenilmez kişi ve eğilimlerle bile geçici ittifaklardan korkmamak, ancak bu ittifaklarla cepheyi oluştururken, halkın gözünde ve gönlünde hem karşı tarafın hem de ittifak yaptıklarımızın maskesini düşürmek, özgücümüzün halkla bütünleşmesini sağlamak.
Halkın ve kendimizin en meşru, en somut ihtiyaçlarımızın üretimi ve paylaşımı için kollektif aksiyonu gelenekleştirmek…
Nezih Gençler