Bir sürü insan kendini zeki sayar, fakat aptal görünme ve bir o kadar da nezaket kurallarını çiğneme korkusundan böyle söylemez. Kendilerini aptallıkla ilgili konuşmaya zorlanmış hissederlerse, lafı dolandırıp eveleyip gevelerler; kendileri hakkında, "Ben diğer insanlardan daha aptal değilim," dedikleri zaman olduğu gibi.
Günümüzde daha çok tercih edilen, olabildiğince nesnel ve gerçekçi şekilde şu yorumun ardına sığınmaktır:
"Aslında normal bir zekâya sahip olduğumu söyleyebilirim."
Ve bazen birinin kendi zekâsına duyduğu güven, dolaylı bir tarzda kendini gösterir;
"Beni aptal yerine koymalarına izin vermeyeceğim!" ifadesinde olduğu gibi. Hatta şu daha dikkat çekicidir; kendi mantığı içinde kendini fevkalade zeki ve donanımlı gören sıradan birey değil sadece, aynı zamanda toplumda aktif rol oynayan kişi de gücü eline geçirir geçirmez kendisinin aşırı derecede zeki, yaratıcı, asil, merhametli, Tanrı tarafından seçilmiş ve tarihe mâl olmuş olduğunu söyler ya da bunu başkalarına söyletir. Hatta bu kişi, yansımasından nasiplendiğini düşündüğü bir başka insan için de memnuniyetle aynı şeyi söyler.
Bu yaklaşım, Majesteleri, Ekselansları, Kardinal Hazretleri, Zat-ı Şahaneleri ve benzeri, bilincin artık neredeyse hiç canlandıramadığı unvan ve hitaplarda dondurulur ve korunur; fakat günümüzde insanlar topluca konuşmaya başladıklarında, bunlar birdenbire yine tüm gücüyle karşımıza çıkar. Parti, millet, tarikat ya da sanat hareketinin koruyuculuğu altında kurumla gezildiği ve "ben" yerine "biz" dendiği anda ihtiyaç duyulan kendini beğenmişlik bakımından, özellikle ortanın altı tabakaya ait zihin ve ruh, epeyce arsızdır. (S.43-44-45)
Robert Musil
Aptallık Üzerine