Kemalizm Tahlili-2: Emperyalizme Bağımlılık, Türkleştirme ve Anti-Komünizm
Burjuva devrimlerin en temel özelliğinin toprak sorununu çözmek olduğundan söz etmiştik. Kemalist iktidarın Batı’da temsil ettiği iki egemen sınıftan birinin toprak ağalığı sınıfı olmasının yanı sıra, Kuzey Kürdistan’da da Kemalistlerin müttefiki toprak ağalarıydı. Kemalist diktatörlük Kürdistan’ı toprak ağalarıyla kurduğu ilişki üzerinden sömürgeleştiriyordu.
Kerem Yıldırım
“Kemalist devrim bir üst tabaka devrimidir, milli ticaret burjuvazisinin devrimidir. Bu devrime, yabancı emperyalistlere karşı mücadele içinde varıldı ve devrimin daha sonraki gelişmesi esas olarak köylü ve işçilere karşı, evet bir toprak devrimi olasılığına karşı yöneldi.” (1)
Stalin, Sun Yat-Sen Üniversite Öğrencileriyle bir görüşme (13 Mayıs 1927).
“Ama Çin’in Kemal’i nerede? Ve Çin’in burjuva diktatörlüğü ile kapitalist toplumu nerede? Zaten Kemalist Türkiye bile, gittikçe daha çok bir yarı-sömürge hâline, gerici emperyalist dünyanın bir parçası hâline gelerek sonunda kendini İngiliz-Fransız emperyalizminin kollarına atmak zorunda kalmıştır.” (2)
Mao Zedong, Yeni Demokrasi Üzerine, Ocak 1940.
Dizinin ilk yazısında (3), Kemalizm’e de ideolojik karakterini veren 1908-1918 arasında gelişen Türk burjuva siyasetinin kurucu reflekslerini ve pratiğini değerlendirmiştik.
Lenin Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin İki Taktiği isimli eserinde, “Burjuva devriminde burjuvazinin tutarsızlığı burjuvazinin çıkarınadır” diyor. (4) Kemalistlerin burjuva devrimdeki tutarsızlıkları Lenin’in bu saptamasının sağlaması niteliğindedir.
Her siyaset ideolojik bir zeminde can bulur. Egemen ideoloji, egemen olan sınıfların bütün reflekslerinin; kültürünün, iktisadının ve siyasetinin toplamıdır.
Kemalizm de komprador burjuva ve feodal sınıflarla uzlaşan, padişahı deviremeyen, feodal ilişkileri siyasal ve iktisadi anlamda tasfiye edemeyen, modernleşme dinamiklerini halktan esirgeyen, işçilerin her türlü örgütlenme girişimini engelleyen ve milliyetler sorununu kanla bastıran bir ideolojik hattın heybesinden çıkarak siyaseten can bulmuştur.
İttihatçılar ve Kemalistler arasında siyasal sapmalar vardır ama ideolojik olarak aralarındaki ilişkinin niteliği sapma değil, sürekliliktir. Kemalist iktidarlar iktisadi bakımdan İttihatçı iktidarın bir devamıdır. 1923-1929 dönemi, iktisat politikaları ve resmi iktisat görüşleri bakımından 1908-1922 dönemiyle şaşılacak bir süreklilik içindedir. (5)
Kemalizm İttihatçılıktan farklı olarak; emperyalist işgale karşı verilen savaşa önderlik etti, saltanatı yıkıp burjuva cumhuriyetini kurdu, emperyalistlere bütün imtiyazı kaptırmadan emperyalistlerle iş tutmayı esas aldı ve fiiliyatta Türk-kentli burjuva sınıfları kapsayan laik yasalar çıkardı.
Ancak Kemalizm’i genel olarak olumlayan Tarihçi Feroz Ahmad’a göre bile, Kemalistlerin 1923’te kurdukları rejim, sözcüğün kabul edilmiş hiçbir anlamıyla demokratik değildi.(6)
Fransız Devrimi’nden bu yana burjuva devrimlerin en temel karakteristik özelliği, ulusun yasal düzlemde eşitlenmesi ve özgürleşmesidir. Bu yasal eşitlenmenin siyasal-hukuksal pratik karşılığı ise seçme ve seçilme hakkıyla adil yargılanma hakkıdır. Kemalist iktidar bu konuda dahi anti-demokratik bir faaliyet yürüttü. Kemalist iktidarın getirdiği iki kademeli seçim sistemi, halk kitlelerinin siyasete katılımının yasal olanaklarını engelledi. Bu engel Kuzey Kürdistan’da ise sistematik ve sabit bir hâle bürünmüştü. Yani, Kemalist iktidar Kuzey Kürdistan’da kendi koyduğu yasaları dahi uygulamadı. Bu meseleyi ileriki sayfalarda daha da detaylandıracağız.
Kemalistler iktidarı alır almaz, Türk komprador burjuvazisinin ihtiyaçları doğrultusunda serbest piyasacı bir ekonomik yönelime girdiler. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi; Kemalistler İttihatçılardan farklı olarak, bir yandan emperyalizmle kurulan ilişkilerde siyasal pazarlık hakkı ve bütün imtiyazı emperyalistlere kaptırmama refleksi gösteriyordu. Ancak diğer yandan ise Sovyetler Birliği’nden gelecek yardımlardan da mahrum kalmak istemiyordu.
Bekir Sami’nin milli mücadele sırasında İngiliz ve Fransız emperyalizmine verdiği imtiyazlar Kemalistler tarafından görevden alınmasına neden olmuştu. Kemalistler bütün imtiyazların emperyalistlerde olduğu bir ilişkiyi değil, emperyalistlerle pazarlık yapabilecekleri bir ilişki kurmayı tercih ettiler.
Kemalistler emperyalist işgale karşı savaş sürerken; Fransa, İtalya, İngiltere ve diğer ülkelerin burjuvazileriyle anlaşmalar yaptılar. Kemalistlerin özel hassasiyet göstermesine rağmen imtiyazı tamamen emperyalist sermayeye kaptırdıkları örnekler de mevcuttu. Örneğin Fransa’yla yapılan Ankara Antlaşması’nın ardından Herkit Vadisi’ndeki demir, gümüş, krom madenleri imtiyazı 99 seneliğine Fransa’ya devredildi. (7)
Kemalistlerin bu yaklaşımı İzmir İktisat Kongresi’ne de damgasını vurdu. Çünkü İzmir İktisat Kongresi de esas olarak yabancı/emperyalist sermaye ile Türk ticaret burjuvazisinin işbirliği sağlaması için yapıldı. (8)
İzmir İktisat Kongresi Lozan görüşmelerine kapitülasyonlar meselesinden ötürü ara verildiği bir dönemde düzenlendi. M. Kemal bu kongrede “Kanunlar çerçevesinde yabancı sermayeye gereken teminatı vermeye hazırız”diyerek emperyalist sermayeye açık bir mesaj verdi. (9) Zaten kongrenin amacı da Türk ticaret burjuvazisinin emperyalist sermayeyle işbirliği ve ortaklık ilişkilerini geliştirmekti. (10)
M. Kemal’in kongrede verdiği mesaj emperyalistler tarafından anlaşılmıştı. Lozan görüşmeleri yeniden başladığında emperyalistler kapitülasyonlar meselesinde yumuşayıverdiler. (11) . Lozan Antlaşması, Türkiye’nin emperyalistlerin şartlarını kabul etmesiyle son buldu.
Lozan Antlaşması’na ek olarak imzalanan Ticaret Sözleşmesi, beş yıl süreyle Türkiye’nin dışarıya karşı uygulayabileceği iktisat siyasetlerini dondurmakta ve bazı istisnalar dışında, ithalat ve ihracat yasaklarının kaldırılmasını ve yenilerinin konmamasını; gümrük tarifelerinin ise beş yıl süreyle değişmemesini öngörmekteydi. Bu anlaşmayla gümrük resimleri beş yıl için yeniden 1916 düzeyine çekildi. (12)
1920-1930 yılları arasında kurulan 201 Türk anonim şirketinden 66’sında yabancı sermaye ortaklığı vardı ve bunlar tüm anonim şirketlerin toplam ödenmiş sermayelerinin %43’ünü oluşturmaktaydı. (13) Başka bir veriye göre de, 1924-1929 yılları arasında yabancı bankaların Türkiye’deki toplam banka sermayelerine oranı %57’ydi. (14)
Kemalist iktidarın emperyalist sermayeyle ilişkileri ve komprador sınıfın siyasal temsilcisi olması açısından İş Bankası’nın kuruluşu da emsal niteliğindedir.
Kemalist iktidar Türk komprador-ticaret burjuvazisinin önünü, devlet tekellerini imtiyazlı özel şahıs ve şirketlere işlettirme usulüyle açtı. İş Bankası bu sürecin en kurumsal finans ürünüydü. İş Bankası yerli ve yabancı sermayeyle Kemalist iktidar arasındaki bütünleşme sürecinde olağanüstü aktif bir rol oynadı. (15) Muhtelif iktisat siyasetleri kararlarını sermaye çevrelerinin istekleri doğrultusunda yönlendirmede çok etkili bir baskı grubu vazifesi gördü.
Türk komprador burjuva siyaseti içinde süren klikler mücadelesi İş Bankası kurulurken de sürdü. Celal Bayar’ın başını çektiği İş Bankası kliğine karşı Maliye Bakanlığı karşı hamle olarak Alman Reichsbank’ın başkanı Schacht’la ilişki kurdu. (16) M. Kemal bu aşamada İş Bankası çevresini, yani Celal Bayar’ı destekledi.
Bu süreçte İngiliz, Fransız, ABD’li ve Alman tekelleri Türkiye pazarındaki ekonomik faaliyetlerini sürdürdüler. Kemalist iktidar emperyalist tekellerle kurulan; doğrudan yabancı yatırımlara, ortak girişimlere, yap-işlet-devret düzenlemelerine olanak sağladı. Bu dönemde emperyalist tekeller(Ford, H. A. Brassert, Siemens) fabrikalar ve tesisler kurmaya devam etti. (17)
Emperyalist tekeller Türkiye pazarındaki hacimlerini genişletirken, Kemalistler diğer yandan Sovyetler Birliği’nden yardımlar aldılar. Kemalist iktidar 1932 yılında, birkaç ay arayla hem Sovyetler Birliği’nden hem de faşist İtalya’dan kredi aldı. (18)
1934 yılında Sovyetler Birliği Kayseri ve Nazilli’ye tekstil fabrikası açılması için 8 milyon dolar kredi verdi. (19) Görüldüğü üzere, Kemalist iktidar hem emperyalist tekellerle işbirliği yapan hem de Sovyet yardımlarına göz diken bir ekonomik perspektife sahipti.
Bu arada belirtmeden geçmeyelim, Kemalist iktidarın devletçilik siyaseti de tamamen gelişen Türk komprador burjuvazisinin çıkarlarına uygundu. 1929 dünya kapitalist buhranı sonrası Kemalist iktidar, burjuva sınıfını güvence altına almak için devlet eliyle tedbirler aldı.
Tevfik Çavdar Kemalistlerin devletçiliğine ilişkin çok yerinde bir tanım yapıyor:
“Türkiye’de devletçilik kapitalist sermaye birikiminin özel bir yoludur.” (20)
Nitekim, devletçilik siyaseti; özü itibariyle, Türk komprador burjuvazisinin güvenceli bir zeminde palazlanması siyasetiydi. Buhran yıllarında, ihraç gelirlerindeki daralmadan kaynaklanan ekonomik gerilemeyi önlemenin tek yolu dış ticaret açıklarının kapitalist merkezlerden kaynaklanan sermaye ihracıyla kapatılmasıydı. (21)
Ayrıca devletçilik siyasetinin egemen olduğu süreçte yapılan millileştirme pratikleri de tercihi değil, zorunlu iktisadi etkinliklerdi. Örneğin 1922 ve 1923 yıllarında Amerikan sermayesini temsil eden Chester grubu ile imtiyazlı bir demiryolu yatırım anlaşması için yapılan girişimler sonuçsuz kaldıktan sonra, demiryollarından yabancı sermayenin tasfiyesi doğrultusunda temel bir karar alındı. (22)
Buhranın ilk yıllarında özel dış yatırımların Türkiye pazarına girişinde daralma olsa da, 1935 yılına gelindiğinde Almanya ile yapılan ticaret, toplam ticaret hacminin yarısına yaklaşmıştı. (23)
Bu safhada da İngiliz ve Alman emperyalizmi Türkiye pazarından pay kapma yarışını sürdürdü. 20. yüzyıla girerken başlayan emperyalist rekabet, 1930’ların sonunda yeniden kızıştı.
Çarpıcı bir örnek olması açsından; 1938 yılında, Berlin’de yapılan ekonomik görüşmeler sırasında Alman emperyalizmi Kemalist iktidarla, maden cevheri ve yiyecek maddeleri alımında İngiliz emperyalizminden daha geri durumda bırakılmaları konusunda sözleşti. (24)
1930-1938 yıllarında komprador-ticaret burjuvazisinin kazancı daralırken, sanayi sermayesi palazlandı. Bu yıllarda büyük özel sanayi sınıfı da devlet sanayine paralel hızla büyüdü. (25)
Bu örnekler daha da çeşitlendirilebilir. Ancak verdiğimiz örnekler Kemalistlerin siyaseten Türk komprador burjuva sınıfını temsil ettiğini, tekelci burjuva sınıfın çıkarlarına uygun siyasetler belirlediğini kanıtlamak için yeterlidir.
***
Kemalistler 1923’ten sonra değil, CHP’nin öncülü olan Müdafa-i Hukuk Cemiyeti örgütlenmesi yıllarında da Türk ticaret burjuvazisine ve toprak ağaları sınıfına dayanıyordu. Kemalistlerin iktidarı almasıyla birlikte Türk ticaret burjuvazisi palazlanarak komprador burjuvazi konumuna geldi.
1923’ten önceki dönemde egemen olan komprador büyük burjuvazinin, eski bürokrasinin ve ulemanın yerini, ulusal karakterdeki orta burjuvazi içinden güçlenen ve emperyalizmle işbirliğine girişen yeni Türk burjuvazisi ve eski komprador Türk burjuvazisinin bir kesimi aldı. Bununla beraber eski toprak ağalarının, büyük toprak sahiplerinin, tefecilerin, vurguncu tüccarların bir kısmının egemenliği sürdü, bir kısmının yerini de yenileri aldı. Bu yenilerin bir kısmı, Ermeni ve Rum topraklarına el koyanlardı. Yani eski azınlık komprador burjuvazinin yerine, Türk komprador burjuvazi geçti. (26) Yani mülkiyet sahibi ve emperyalist sermayeye acentelik yapan sınıfın milliyeti değişti. Mülkiyet de emperyalist sermayeye aracılık yapan da Türkleşti.
Kemalist iktidarın temsil ettiği diğer sınıf toprak ağalarıydı. Kemalistler henüz milli mücadele yıllarında toprak ağası sınıfla uzlaştı. Bu hakikati “sol” Kemalist yazar Doğan Avcıoğlu ve Kemalizm’i olumlayan tarihçi Feroz Ahmad da itiraf eder. (27)
Burjuva devrimi bir bakıma toprak devrimidir. Ancak Kemalist iktidarın iki sınıfsal dayanağından biri toprak ağalığı olması nedeniyle, Kemalizm burjuva devrimin en temel görevini de yadsıdı. Kemalist iktidar aşar vergisinin kaldırılmasından sonra toprak ağalarının çıkarlarına dokunan hiçbir girişimde bulunmadı. Ayrıca aşar vergisinin kaldırılması en çok toprak ağalarına yaradı. (28)
1945 yılında çıkarılan Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu toprak reformunu da içeriyordu. Bu kanunun toprak ağalarıyla dolu bir meclisten geçmesinin nedeni, 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı yıllarında yaşanan ekonomik bunalımın yarattığı koşullardı. Kanun üretimi arttırma ortak motivasyonuyla çıkarıldı. Bu süreç yalnızca ağalık düzeninin temel çıkarlarını öncelemek olarak gelişmedi. Feodal sistemin siyasi temsilcisi toprak ağaları parlamentoda siyasi temsiliyet de sağladı.
Ayrıca; kanunun koyduğu birçok maddeyle sınıf mücadelesini de önleyeceği sanılmıştı. Pratik bu yanılgıyı ortaya koyduğu zaman, atılan adımdan geri dönülmüş, kanuna karşı çıkan bir toprak ağası tarım bakanı yapılarak kanun baltalanmış ve toprak reformunu içeren madde de kaldırmıştı. (29)
***
İttihatçı iktidarla başlayan, Türkiye ve Kürdistan işçi-köylü kitlelerini ezen komprador burjuvazinin ve feodal sınıfların burjuva diktatörlüğü Kemalist iktidarlarla birlikte kurumsallaştı.
1909’un Tatil-i Eşgal’i daha şiddetli bir biçimde 1925’te karşımıza Takrir-i Sükûn olarak çıktı.
Komünizme karşı mücadele henüz emperyalist işgale karşı ulusal savaş sürerken, On Beşler katliamıyla ve Ankara’daki komünist faaliyetin felç edilmesiyle başladı. Kemalist burjuvazi, 23 Şubat 1921’de toplanan Londra Konferansı’na komünistleri katlederek katılırsa, Avrupalı efendilerinin teveccühünü kazanacağını, Sevr Antlaşması’nın öldürücü hükümlerinden vazgeçilebileceğini hesaplamaktaydı. (30) Kemalist iktidar “en ilerici” olduğu ulusal kurtuluş savaşı sırasında dahi, emperyalistlere anti-komünist terör gösterileriyle mesaj veriyordu.
Kemalistlerin anti-komünist siyaseti Takrir-i Sükûn’la birlikte sistemli ve kesintisiz bir devlet terörüne dönüştü.
Tarihsel TKP’ye yönelen Kemalist terör, Takrir-i Sükûn’la sistematikleşirken(siyasi yasaklar ve İstiklal Mahkemeleri, 1927’den 1951’e uzanan tevkifatlar) 1950’li yıllara uzanan süreç içinde de artarak sürdü.
Örneğin 1946’da başlayan çok partili burjuva düzende, her türlü burjuva partisine özgürlük sağlandı ama yine Tarihsel TKP’ye özgürlük yoktu.
Şefik Hüsnü önderliğinde, 20 Haziran 1946’da Türkiye Sosyalist Emekçi Partisi’ni kurdu. Parti cemiyetler kanununun bir maddesinin değiştirilmesinden yararlanarak sendikal örgütlenmeye girişti. (31) Parti ve partiye bağlı sendikal çalışma hızla büyüdü. Ancak parti kurulalı altı ay bile olmamışken 16 Aralık 1946 günü komünist çalışmanın yasa dışı olması gerekçe gösterilerek devlet tarafından kapatıldı.
***
Türk komprador burjuvazisinin ilkel sermaye yaratma girişiminin siyasal-iktisadı olan Türkleştirme siyaseti, Kemalist iktidarla birlikte daha da kurumsallaştı. 1913’te Pontus soykırımı(1922’ye kadar) ve 1915’te Ermeni soykırımıyla başlayan, ezilen milliyetlere karşı uygulanan terör; 1921’de Koçgiri’yle, 1925’te Şeyh Said isyanıyla, 1930’da Ağrı isyanıyla ve Zilan’la, 1938’de Dersim’le, 1934 Trakya pogromuyla, 1942 Varlık Vergisi yağmasıyla, 1955’te 6-7 Eylül pogromuyla sürdü.
Günümüzde de bu siyaset ezilen Kürt ulusuna karşı Türk burjuva devletinin bütün olanakları kullanılarak sürmektedir.
İttihatçılarla başlayan demografik dönüşüm Kemalist iktidarlarla birlikte Türk burjuva devletinin varoluş refleksine dönüştü. Örneğin; 19. yüzyılın sonunda yapılan nüfus sayımında Trabzon’daki gayrimüslimlerin kent nüfusuna oranı %42.8’ken, 1927 yılındaki sayımda %1.2’ye düştü. Aynı kıyaslamaya göre gayrimüslim nüfusu; Erzurum’da %31.5’ken %0.1’e, İzmir’de %61.5’ken %13.8’e, Ankara’da %32.6’yken %5.2’ye ve Diyarbakır’da %31.9’ken 11.9’a düştü. (32)
Bu düşüş 1955’e kadar sistemli olarak devam etti ve neredeyse İstanbul dışında gayrimüslim nüfusu kalmadı. İstanbul’daki gayrimüslim nüfusu da yok denecek kadar aza indi.
İktidarın ilk on yılında, Kemalistlerin Türkleştirme siyaseti çerçevesinde binlerce Kürt yurtlarından edilerek Batı’ya yerleştirildi. Bunun yanında Kemalist burjuvazi aynı perspektifle bazı Türkleri Kuzey Kürdistan’ın muhtelif bölgelerine yerleştirdi. (33)
Kemalist iktidarlarla birlikte kurumsallaşan Türkleştirme siyaseti; Müslüman olmayan milliyetleri yok etme, Müslüman olan milliyetleri zorla asimile etme ve asimilasyona direnen milliyetleri ise ezme eylemlerine dönüştü.
Örneğin günümüzde AKP-MHP iktidarı eliyle Kuzey Kürdistan’da sürdürülen kayyum siyasetinin ve işgal “hukukunun” kurucusu Kemalist iktidardır. Kemalist iktidar Ağrı İsyanı sonrasında yeni bir belediyeler kanunu çıkarmış ve Kuzey Kürdistan’da, Hikmet Kıvılcımlı’nın deyişiyle yerel yönetimler lafta kalmıştır. (34) Kuzey Kürdistan’da her şey militarist ve terörist Kemalizm’in en zorbaca emir ve yasaklanmasına tabi tutuldu. Kemalist iktidarların yarattığı bu gelenek bugünde AKP-MHP iktidarıyla sürdürülüyor.
Kemalist diktatörlük ezilen Kürt ulusuna yaptığı sistematik baskıyla birlikte, Lozan Antlaşması sırasında Kemalistlerin desteğiyle ve İngiliz emperyalizminin hamiliğinde, Kürdistan coğrafyası İran, Irak ve Türkiye arasında bölündü. (35)
Burjuva devrimlerin en temel özelliğinin toprak sorununu çözmek olduğundan söz etmiştik. Kemalist iktidarın Batı’da temsil ettiği iki egemen sınıftan birinin toprak ağalığı sınıfı olmasının yanı sıra, Kuzey Kürdistan’da da Kemalistlerin müttefiki toprak ağalarıydı. Kemalist diktatörlük Kürdistan’ı toprak ağalarıyla kurduğu ilişki üzerinden sömürgeleştiriyordu.
Kemalistlerle toprak ağalarının ilişkileri o denli yoğundu ki, Erzincanlı toprak ağası Mustafa ağa, Kemalist devlet cihazının temel direği olan İsmet İnönü’yü oğluna kirve yapmıştı. Hikmet Kıvılcımlı, Kemalistlerin Kuzey Kürdistan siyasetini şöyle özetliyordu:
“Kürdistan’da köylü devriminin elifini bile ağzına alamayan, Şark’a demokratik burjuva devrimini büsbütün yasak eden, buna karşılık Kürt ağalığıyla el ele vererek Kürdistan’ı iktisaden ve siyaseten sömürgeleştiren cumhuriyet burjuvazisi elbette Şark isyanlarındaki mevkiini kendisi herkesten daha iyi bilir. Bu isyanları yapanlar belli olabilir, fakat bu isyanı kışkırtan Kemalizm’dir. Çünkü Kemalizm’in iktidar mevkiinden önce, Kürdistan’da böyle kapsamlı isyanlar yoktu. Ve Kemalist sistemin kuruluşundan onlarca yıl geçtikten sonradır ki, Kürdistan Şark’ın Balkan’ı ve isyan mıntıkası, ateş ülkesi hâline geldi.” (36)
Bu arada belirtmekte fayda var. Kemalizm’in milliyetler soruna yaklaşımının, genel olarak gözden kaçırılan en “ilginç” sonucu 12 Eylül faşist darbesiyle resmi ideoloji hâline gelen Türk-İslamcılıktır. Evet, Türk-İslamcılık Kemalizm’in Türkleştirme siyasetinin öz çocuğudur. Kemalist iktidarların, özellikle Müslüman olmayan azınlık milliyetleri ülke dışına sürmesiyle, geriye çoğunluğu oluşturan Türk-Sünni kitle kaldı. Kemalizm ulus nosyonunu homojenleşmiş ve devletin “öz tebaası” olan, devletle ulusal kimlik ve inanç krizi yaşamayan, Türk-Sünni kitle üzerinden inşa etti. Bu nedenle günümüz Türk burjuva devletinin resmi ideolojisi olan Türk-İslamcılık belirleyici bir biçimde Türkleştirme siyasetinin sonucudur.
Bu anlamda; Kemalizm’in fiiliyatta yalnızca kentli burjuva kesimlere taşımayı seçtiği ve yasayla “güvence” altına aldığı laiklik, yine bizzat Kemalizm’in Türkleştirme siyaseti eliyle fiilen tasfiye edilmiştir.
Şunu da eklemek gerekir ki; Kemalist iktidar laik yasalarını, Takrir-i Sükun sonrasında, komünist hareketi ve azınlık milliyetleri ezdiği sırada çıkardı. Bu anlamda Kemalizm’in laisizmi de, pratik olarak Türkleştirme siyasetinden ve anti-komünist reflekslerinden bağımsız değildir.
***
Bu yazımızda Kemalist iktidarların emperyalizmle bağımlılık ilişkilerini, Kemalizm’in hem kurucu hem de geleneksel refleksleri olan anti-demokratik ve anti-komünist siyasetlerini, dar-burjuva laisizmini ve milli azınlık sorununa yaklaşımını; toplamda ise genel ideolojik ontolojisini kritik etmeye çalıştık.
Dizinin son yazısı olan bir sonraki yazıda ise Kemalizm’in faşist reflekslerini ve genel anlamda faşizmle olan ideolojik ilişkisini ele alacağız.
Kaynakça
Milli Demokratik Devrim, J. Stalin, Ç: Şule Perinçek, Kaynak Yayınları, sy. 70, 2. Baskı, İstanbul, 1992.
Mao Zedung Seçme Eserler-II, Kaynak Yayınları, sy. 361, 3. Baskı, İstanbul, 1992.
Kemalizm tahlili denemesi-I: Türk komprador burjuvazisi: https://gazetepatika22.com/kemalizm-tahlili-denemesi-1-turk-komprador-burjuva-siyasetinin-insasi-153817.html
Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin İki Taktiği, Lenin, Ç: Arif Bilgin, Temel yayınları, sy. 37, Ankara, 1977.
Türkiye İktisat Tarihi/ 1908-1985, Korkut Boratav, Gerçek Yayınevi, sy. 28, 6. Baskı, İstanbul, 1998.
İttihatçılıktan Kemalizme, Feroz Ahmad, Ç: Fatmagül Berktay, Kaynak yayınları, sy. 160, 4.Basım, İstanbul, 1999.
Türkiye’nin Özgeçmişi-I, Vasfi Nadir Tekin, Sancı Yayınları, sy. 179, 1. Baskı, İstanbul, 2021.
Türkiye İktisat Tarihi/ 1908-1985, Korkut Boratav, Gerçek Yayınevi, sy. 47, 6. Baskı, İstanbul, 1998.
Age, sy. 30.
Age, sy.47.
Türkiye Ekonomisinin Tarihi, Tevfik Çavdar, İmge Kitabevi, sy. 163-164, 1. Baskı, Ankara, 2003.
Age, sy. 211.
Türkiye İktisat Tarihi/ 1908-1985, Korkut Boratav, Gerçek Yayınevi, sy. 31, 6. Baskı, İstanbul, 1998.
Türkiye Ekonomisinin Tarihi, Tevfik Çavdar, İmge Kitabevi, sy. 175, 1. Baskı, Ankara, 2003.
Türkiye İktisat Tarihi/ 1908-1985, Korkut Boratav, Gerçek Yayınevi, sy. 30, 6. Baskı, İstanbul, 1998.
Türkiye Ekonomisinin Tarihi, Tevfik Çavdar, İmge Kitabevi, sy. 254, 1. Baskı, Ankara, 2003.
Komünizm Gözünden Kemalizm, Vahram Ter-Matevosyan, Ç: Gözde Yılmaz, İletişim yayınları, sy.161, 1.Basım, İstanbul, 2023.
Türkiye Ekonomisinin Tarihi, Tevfik Çavdar, İmge Kitabevi, sy. 258, 1. Baskı, Ankara, 2003.
Komünizm Gözünden Kemalizm, Vahram Ter-Matevosyan, Ç: Gözde Yılmaz, İletişim yayınları, sy.160, 1.Basım, İstanbul, 2023.
Türkiye Ekonomisinin Tarihi, Tevfik Çavdar, İmge Kitabevi, sy. 249, 1. Baskı, Ankara, 2003.
Türkiye İktisat Tarihi/ 1908-1985, Korkut Boratav, Gerçek Yayınevi, sy. 49, 6. Baskı, İstanbul, 1998.
Age, sy. 37.
Age, sy. 53.
Türkiye’de Faşist Alman Propagandası, Johannes Glasneck, Ç: Arif Gelen, Onur yayınları, 1.Basım, Ankara.
Türkiye İktisat Tarihi/ 1908-1985, Korkut Boratav, Gerçek Yayınevi, sy. 59, 6. Baskı, İstanbul, 1998.
Türkiye’nin Yarı Sömürgeleşme ve Yarı Feodalleşme Serüveni, Vasfi Nadir Tekin, Sancı Yayınları, sy. 95, 2. Baskı, İstanbul, 2018.
İttihatçılıktan Kemalizme, Feroz Ahmad, Ç: Fatmagül Berktay, Kaynak yayınları, sy. 187, 4.Basım, İstanbul, 1999.
Türkiye Ekonomisinin Tarihi, Tevfik Çavdar, İmge Kitabevi, sy. 183, 1. Baskı, Ankara, 2003.
Türk Devrimi ve Sonrası, Taner Timur, İmge kitabevi, sy.227, 8.Basım, Ankara, 2018.
İbrahim Kaypakkaya-Bütün Yazıları, Umut Yayımcılık, sy.360, İstanbul, 2018.
Doktor Şefik Hüsnü Değimer, Rasih Nuri İleri’nin Aydınlık Sosyalist Dergi’nin 1969 tarihli 7. sayısı.
Türkiye Ekonomisinin Tarihi, Tevfik Çavdar, İmge Kitabevi, sy. 110, 1. Baskı, Ankara, 2003.
İhtiyat Kuvvet: Milliyet(Şark), Hikmet Kıvılcımlı, Yol yayınları, sy.75, İstanbul, 1979.
Age, sy.154.
İbrahim Kaypakkaya-Bütün Yazıları, Umut yayımcılık, sy.241, İstanbul, 2018.
15) İhtiyat Kuvvet: Milliyet(Şark), Hikmet Kıvılcımlı, Yol yayınları, sy.148, İstanbul, 1979
https://gazetepatika22.com/kemalizm-tahlili-2-emperyalizme-bagimlilik-turklestirme-ve-anti-komunizm-154019.html