Follow

Bir Kürt İsyancısı Kiziroğlu Mustafa Bey

RECEP MARAŞLI

Balkanlardan Kafkaslara kadar uzanan geniş bir alanda neredeyse 400 yıldır, saz aşıklarının, hikâye anlatıcıların dillerinden düşürmedikleri Köroğlu destanı birçok varyantı ve çok sayıda kolu ile Türk halk edebiyatının, aşıklık geleneğinin temel taşlarından biridir.

Geçtiğimiz yıl yayınlanan “Bir Köroğlu Bir Ayvaz, Sıradışı Bir Aşk Öyküsü”[1] isimli çalışmamı hazırladığım sırada, incelediğim konular dışında pek çok yan bilgiyi de derleme fırsatım oldu. Bunlardan ilginç olanlardan biri de Köroğlu destanının temel karakterlerinden biri olan Kiziroğlu Mustafa Bey hakkındaki bilgilerdi.

Destanın hemen tüm kollarında Kiziroğlu Mustafa Bey, Köroğlu’nun ekibindeki yakın arkadaşlarından biridir. 1970’li yıllarda Ruhi Su’nun yanı sıra Karslı aşıklar Murat Çobanoğlu ve Şeref Taşlıova gibi isimler “Kiziroğlu Mustafa Bey” türküsünü radyo ve plaklarda seslendirerek oldukça popüler olmasını sağlamışlardı. Gelenek olduğu üzere türkünün önünde onun kısa hikâyesi de nakledilir. Buna göre, kahramanlığı ve savaşçılığıyla, bütün rakiplerini gerek bilek gücü gerek zekasıyla altetmesiyle ünlü Köroğlu sadece ve sadece Kiziroğlu Mustafa Bey’i yenememiş ve ona kardeşlik teklif etmiştir.

Köroğlu’nun kurgulanmış bir destan kahramanı mı yoksa gerçek bir kişilik olup zamanla efsaneleşerek destan karakteri haline mi geldiği çok tartışılmıştır; Kiziroğlu da öyle…

Mühimme defterinde Köroğlu

Doktora çalışmasını “Köroğlu Destanı” üzerine yapmış olan Prof.Dr. Pertev Naili Boratav, daha önce “Türkmenistan kökenli” olarak gördüğü Köroğlu destan kahramanları­nın, 1942’de İsmail Hakkı Uzunçarşılı aracılığıyla ulaştığı Osmanlı belgeleri ışığında “muhayyel şahsiyetler değil, Celalî eşkıyaları olduğu” sonucuna varmıştır. Celalî isyanları sırasında arşiv kayıtlarına geçmiş pek çok olayın, destanın çeşitli varyantlarında anlatılan olaylarla örtüştüğü görülür. Köroğlu, Kiziroğlu, Demircioğlu, Mahmut Bezirgân, Kasap İsa (İsa Balı), İvaz (Ayvaz), Hasan, Sefer, Yusuf gibi Köroğlu Destanı’nda adı geçen kişilerin isimleri TC. Başbakanlık Arşiv Belgeleri’ndeki Mühimme Defterleri’nde Celalî isyancıları olarak belirtilmektedir.[2]

Osmanlı İmparatorluğu’nda Divan-ı Hümayun’da (Bakanlar Kurulu’nda) kararlaştırılan ve padişahın onayı alınarak yayınlanan Fermanların suretlerinin tutulduğu defterlerdir. Günümüzde Resmi Gazete’de yayınlanan hükümet tebliğnamelerine denk belgelerdir.

Prof. Dr. Faruk Sümer de T.C. Başbakanlık Arşivindeki 1579’dan 1584’e 6 yıllık ve 1603 ile 1608 yıllarına ait bulunan 8 ayrı belgenin özetine kitabında yer vermektedir. Bu kayıtlarda Bolu taraflarında “Köroğlu Ruşen” adıyla bir eşkıyanın ortaya çıktığı ve giderek eşkıyabaşı haline geldiği anlatılmaktadır.[3] Mühimme defterindeki 988 tarihine ait kayıtta, Bolu Beyi ile Gerede Kadısına yazılmış hükümde, “Sayık nam karyeden Köroğlu adında biri evler basmış, iki kişiyi mecruh etmiş bir emred oğlan çekmiş … Bunun derhal tutulup hakkında şer’-i şerife göre muamele edilmesi…” emrolunuyor.

Kaçırılan çocuğun Ayvaz isminde olup olmadığı bu belgede yer almasa da Köroğlu’nun Osmanlı belgelerinde “oğlan kaçırma” ile ilgili bir adli sicil kaydı olduğu görülüyor.[4] Destanın ana temalarından biri olan Ayvaz’ın çocuk yaşta kaçırılmasıyla ilgili öyküyle de örtüşüyor.

Köroğlu ve Kürt Kiziroğlu

17. yüzyıl Ermeni tarihçilerinden Tebrizli Arakel, Köroğlu’nun yaşamış bir Celalî olduğunu belirtirken Kiziroğlu Mustafa Bey, Karakaş, Köse Sefer gibi isimleri de Celalî isyancısı olarak saymaktadır: “1000 adamıyla Gizir Oğlu Mustafa Beg. Bu Kör Oğlu’nun dostu idi.” [5]

1897’de Gürcistan’da Köroğlu ile ilgili bir derleme yayınlamış olan Aşık Cemalî de Köroğlu ve Kiziroğlu Mustafa Bey’in efsane ve varsayım olmayıp bizzat yaşadıklarını yazmıştır.[6]

Birçoğu onun etnik kökeninden bahsetmekle birlikte Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova, Şevki Halıcı gibi Karslı aşıklar onun Kars’ın Kiziroğlu köyünden olduğuna inanıyorlar. Aşağıda açıklayacağım gibi bu görüşün temeli oldukça farklı görünüyor.

Osmanlı’daki “Celalî İsyanları” ile İran’daki Kürt Celalî aşireti çoğunlukla birbirine karıştırılır. Kiziroğlu Mustafa’nın Celalîliği aşiret bağı nedeniyle değil, o dönemde Osmanlı merkezi otoritesine karşı yapılan düzenli veya düzensiz tüm başkaldırıların “Celalîlik” olarak adlandırılmasıyla ilişkilidir.

Köroğlu Destanı’nın geleneksel Azeri sözlü anlatımından Alexandre Chodzko’nun çabalarıyla ilk kez Farsça yazıya geçirilerek, oradan Fransızca’ya çevrildiği 1832 tarihli ünlü Paris Nüshası’nda, Kiziroğlu’nun Kürdistan’dan geldiği belirtilir: “Damirçioğlu Kürdüstan eline yol alıb Mustafa bay Qacarın yanına galdi.” [7]

Köroğlu Destanı’nın Ermeni ve Gürcü kolları olduğu gibi Kürtçe kolları da bulunmaktadır. Köroğlu’nun Kürtçe versiyonu ilk kez 1953 yılında Erivan’da Prof. Heciyê Cindî tarafından Ermeniceden çevrilerek yayınlanmıştır. Buna göre Köroğlu’nun başedemediği yiğit Kiziroğlu Mustafa Bey bir Kürt beyidir. Rohat Alakom, Kiziroğlu’nun bir Kürt beyi olduğunu öğrenmekle beraber onun Kars Kürtlerinden olup olmadığıyla ilgili kaynak yetersizliğinden dolayı, konuyu “Kars Kürtleri” kitabına almadığını belirtmektedir.[8]

Azeri, Kars-Göle kollarında anlatılan hikâyeye göre, Ayvaz’la olan kavgalarından kendisini kollamadığı için Köroğlu’na kinlenen ve Çamlıbel’e baskın yaparak onu öldürmek isteyen Demircioğlu, yakından tanıyıp kahramanlığını bildiği Kürt Beyi Kiziroğlu Mustafa’nın yanına giderek ondan yardım ister. Birlikte baskına giderler, amaçları Köroğlu’nu öldürmektir. Köroğlu, Mustafa Bey’in baskına geldiğini anlayınca eşi Nigar’a bu Bey’e bir zamanlar yenildiğini itiraf eden ve ona saygı duyduğunu anlatan ünlü “Kiziroğlu Mustafa Bey” deyişini söyler.

“Bir hışmınan geldi geçti/Kiziroğlu Mustafa Bey/Hışmı dağları deldi geçti/Ağam kim? Paşam kim?/Nigar kim? Hanım kim? Kiziroğlu Mustafa Bey/Bir beyin oğlu, zor beyin oğlu.

Vay ben ona eş olaydım/Anadan onbeş olaydım/Keşke onla kardeş olaydım…

Bir at biner ala paça/Mecal vermez kırat kaça/Az kalsın ortamdan biçe…

Hay edende haya teper/Huy edende huya teper/Köroğlu’nu çaya teper…”

Bunu duyan Kiziroğlu; Köroğlu’nun rakiplerinin bile hakkını tanıyan bu mertçe davranışı karşısında çok etkilenir, koçaklarıyla birlikte ona katılır; Demircioğlu da öfkesinden vazgeçer, dost ve kardeş olurlar.

Osmanlı belgelerinde Kiziroğlu Mustafa

Mühimme Defterlerinde Kiziroğlu Mustafa Bey’in gerçek bir kişilik olduğunu ve onun Kürt kimliğini kanıtlayan 5 adet belge bulunmaktadır.[9]

25 Mayıs 1588 tarihli ilk belge Arapgîr sancağının başındaki Ömer Bey’e gönderilen bir hükümdür. Bu hükümde Kiziroğlu Mustafa denilen eşkıyabaşının “Ekrâd”dan (Kürtlerden) 250 kişi toplayıp 4 yıldan beri haydutluk yaptığı ve yakalanması gerektiği emredilmektedir.

Malatya, Divriği ve Arapgîr kadıları, saraya gönderdikleri mektupta Arabgîr’de “Kiziroğlu” namıyla tanınan eşkıya reisi Mustafa’nın, Kürtlerden oluşturduğu 250 kişilik çetesiyle; sancak ve alay beylerinin, sipahilerin sefere çıkması nedeniyle korumasız kalan Diyarbekir, Erzurum, Sivas, Halep ve Maraş vilayetlerinde yollar keserek yolcuları öldürüp mallarını yağmaladıklarından, halka vergi saldıklarından, kadın ve çocukları kaçırdıklarından şikayet etmişlerdir. 4 yıldan beri faaliyet gösteren bu haydutların korkusundan ahaliden pek çok kişinin memleketlerini terk etmek zorunda kaldıklarını belirtmişler. Kararda yörenin korumasına bırakılmış sipahilerle, gerekirse diğer illerden de yardım alarak bu ve bunun gibi fesat sahiplerinin yakalanması emredilmektedir.

Bu belge Kiziroğlu Mustafa’nın, Osmanlı kadılıklarındaki suç kaydının 1584 (Hicrî 992) yıllarında başladığını, Kars değil Arapgîr çıkışlı olduğunu gösteriyor. Kiziroğlu grubunun Erzurum vilayetinde de faaliyetinin olması, onun bu tarihlerde Kars yöresinde de tanınmış olabileceğine işaret eder.

İkinci belge ilkinden beş ay sonra, 22 Eylül 1588’de bu kez Sivas Beylerbeyinin yerine bakan kişiye gönderilen bir emirnamedir.

Daha üst bir merciye yazılmış olan bu hükümde Kiziroğlu namındaki bir eşkıyanın yol kesmelerin ve halka yaptığı kötülüklerin devam edip dayanılmaz hale geldiğinden bahisle, Kiziroğlu’nun her nerede ise bir an önce bulunup, gerekirse sipahilerle ahalinin işbirliği sağlanıp gerekli tedbirler alınarak yakalanması için gereken özenin gösterilmesi; ele geçirilip hakkında kanuni işlemler yapıldıktan sonra yazılı olarak bilgi verilmesi emredilmektedir.

Saray’ın nefreti ve bir vahşet örneği

27 Ocak 1589 tarihli üçüncü belgeyle, 4 ay sonra Kiziroğlu Mustafa’nın 10 adamıyla birlikte Halep vilayeti Rakka sancağında yakalanmış olduğu anlaşılıyor. İstanbul’dan Rakka’ya kadar bütün beylerbeyi, sancak beyi ve kadılara yazılan yazıda, nice zamandır yol kesicilik ve fesatlık yapan Kiziroğlu’nun 10 adamı ile birlikte yakalanmış olduğu ve salimen padişah sarayına ulaştırılması gerektiği emredilmektedir. Bunun için her bir vilayetin kendi koruması altında salimen diğer vilayet hudutlarına kadar teslim ederek İstanbul’a ulaştırmaları; eğer tutuklananlardan biri dahi firar ederse, onların emniyetinden sorumlu olanların bizzat aynı suçla cezalandırılacakları tembih edilmektedir. Bu, Osmanlı payitahtının Kiziroğlu’nun yakalanmasına çok önem verdiği ve bizzat cezalandırmak arzusunda olduğunu görülüyor.

Kiziroğlu’nun Osmanlı belgelerine yansıyan bu akıbetiyle neredeyse bire bir örtüşen anlatımlar Kemahlı Vardapet Grigor’un Celalî isyanlarını konu edinen “Vakayiname”sinde yer almaktadır: “1591 yılında Gezir-oğlu nâmında bir kürd türedi. Bu adam, Divrik ve Kemah dolaylarında bulunup (…) Dost-Ali köyünden idi. (…) Gezir Ağa’nın etrafa yayılan şöhreti İstanbul’a kadar ulaştı. Bundan haberdar olan Sultan Murad, bütün paşa ve beylere, bu adamı herhangi bir suretle muhakkak yakalayıp İstanbul’a göndermelerini emretti. Askerler uzun bir arama ve tâkibden sonra, Gezir-oğlu’nu (…) yakaladılar ve İstanbul’a götürdüler. Gezir-oğlu deveye bindirilmiş olduğu halde üzerine neft dökülerek yakıldı, kâhyası da çengele vuruldu. Böylelikle, ikisi de feci ölümle ortadan kaldırıldı”[10]

Bu anlatıma göre Osmanlı Sarayı, Kiziroğlu Mustafa Bey’den onu bizzat başkente getirtip, üzerine neft döküp yakacak kadar nefret etmiş. Bu da Kiziroğlu’nun isyan hareketinin payitahtı oldukça korkutup kızdırdığını gösteriyor.

6 Aralık 1591 tarihli dördüncü belge, doğrudan Kiziroğlu Mustafa ile bağlantılı olmasa da Sivas (Rûm) beylerbeyine yazılan emirnamede verilen bilgiye göre Kiziroğlu’nun yakalandığı aynı yıl İstanbul’a getirilerek kendisinin ve adamlarının infaz edildiği anlaşılmaktadır.

Malatya yöresinde eşkıyalık yapan Zeynel Çavuş, Hasan Kethuda, Sipahi Sefer gibi yaklaşık yirmi kişiden oluşan öncüllerinin Kürt aşiretlerinden ve diğerlerinden silahlarla donanmış 800 kişilik atlı ve piyade savaşçı toplayıp Celalî tarzı bir isyana kalkıştıkları; Halep’te Türkmen beyleri ve eşraftan çok kimsenin evlerini basıp talan ettikleri, bir çok Müslüman ahaliye zarar verdikleri, cinayetler işledikleri belirtilmektedir. Emirnamede Zel Paşa oğlu Mehmed, Davud Han, Kefe Beylerbeyi İbrahim, Divriği Beyi Bekir Bey saraya gönderdikleri şikayet mektuplarında ismi belirtilen eşkıyaların Kiziroğlu’nun ortaya çıkmasına da kaynaklık ettiklerini öne sürmektedirler.

Keza birer sureti Malatya, Zülkadiriye, Rişvân beyleriyle, Diyarbekir ve Halep beylerbeyine gönderilen hükümde, belirtilen eşkıyaların Kiziroğlu ve adamlarının aksine, bulundukları mahallerde hemen halledilmeleri istenmesi dikkat çekicidir.

Yazının karmaşık dil ve ifadesine rağmen bu hareketlenmelerin Kiziroğlu Mustafa’nın yakalanma ve öldürülmesiyle ilişkili olduğu anlaşılıyor. Nitekim Celalî isyanları üzerine araştırmalar yapmış olan Prof. Mustafa Akdağ, “Ünü Anadolu’nun dört bir yanına yayılan Kiziroğlu Mustafa’nın isyan hareketinin Malatya’dan Kayseri, Kırşehir ve Niğde’ye kadar olan geniş bir alana yayılarak uzun süre devam ettiğini; kendisinin öldürülüşünden sonra da aynı yörelerde taraftarlarının isyan hareketini sürdürdüğünü” belirtmektedir.[11]

Kiziroğlu’nun yakın dostu olarakDemircioğlu’nun da gerçek bir kişi olduğunu kanıtlayan 5-10 Nisan 1581 tarihlerine kayıtlı iki belge bulunmaktadır. Bu tarihten sonra Demircioğlu’nun akıbetini gösteren herhangi bir belge yoktur.

Köroğlu, Demircioğlu ve Kiziroğlu’nun yaşadıkları coğrafi alanların farklı oluşuna bakılırsa, Köroğlu destancılarının dönemin ünlü Celalî eşkıyalarını çeşitli hikâyelerle yanyana getirdiklerini, işin bundan sonraki kısmının daha çok rivayete ve hayal gücüne kaldığını söyleyebiliriz.

Beşinci belge, yine Muhimme defterlerinde bulunup, Malatya sancağı ve Şam kadısına yazılan bir emirnamedir. Bu yazıda Kiziroğlu Mustafa Bey’in yerine “İlyasoğlu Ali” isminde bir Celalî isyancısının geçtiği uyarısı yapılmaktadır: “nam karyeden Ali bin Kelp İlyas nam kimesne kıta’ olub,…..baid-i vukuundan akdem siyaset olunan Gaziroğlu’nun yoldaşlarından olub …” [12]

Kiziroğlu Mustafa ve Kars’taki Kiziroğlu köyü

Rakka’da yakalanmış olması, yakalanma emirnamelerinin onun faaliyetinin yoğunlaştığı Sivas, Malatya, Halep vilayetlerindeki makamlara gönderilmiş olması, Kiziroğlu’nu Kars bölgesine lokalize eden destan anlatımlarıyla çelişki oluşturur.

Muhtemelen bu ilişki Kiziroğlu’nun hayatta kalan arkadaşlarının serüveniyle ilgilidir.

Keza yine Mustafa Akdağ’ın araştırmalarına göre; Kiziroğlu’nun yerine geçen İlyasoğlu Ali’nin, Osmanlı baskısının artması üzerine İran Safevi İmparatorluğuna sığınmış olduğu; Şah Abbas yönetiminin adeti olduğu üzere, kendisi için de tehlikeli gördüğü Kürt beylerini Kafkasya bölgesine doğru uzaklaştırdığı gibi İlyasoğlu Ali’yi de gönderdiğine dair bilgiler vardır. İlyasoğlu Ali burada saf değiştirerek Osmanlı’ya sığınır; kendisine sancak beyliği verildiği, bundan öte Gence ve Karabağ Beylerbeyi olduğu belirtilmektedir.[13]

17. yüzyıl Şah Abbas döneminde yazılan Fars kaynaklarına bakılırsa, Şah Abbas 1603 yılında Nahcivan’ı Osmanlı’dan geri aldığında, kendisine ihanet etmiş olan Ali Kulu Bey’i derdest etmesi için Köroğlu’ndan yardım istemiş, o da Pasin bölgesinde (Şimdiki Erzurum Hasankale) Şad’li aşireti reisi Ali Bey’i, oğlunu ve anasını teslim alarak Şah’a göndermiştir.[14]

Ali Kulu Bey’in İlyasoğlu Ali Bey’le aynı kişi olup olmadığı çok net değil. Çünkü başka kaynaklarda da İlyasoğlu Ali’nin Gence’de öldürüldüğüne dair anlatımlar var.

Rohat Alakom, Kars’taki Kiziroğlu köyünün 19. yüzyılın sonlarında (Rusça kayıtlarda 1886 görülüyor) Ahmed Ağa tarafından kurulduğunu, köye kendi dedelerinden biri olarak Kiziroğlu adını verdiğini belirtiyor.[15]

Bütün bu olgular, ardılı olan arkadaşlarının sürgün yoluyla bu bölgede yoğunlaşmaları sonucu sevip saydıkları, kahramanlığını, liderlik vasıflarını övüp Kiziroğlu Mustafa Bey’in ismini yaşattıklarını gösteriyor. Belki de gerçekte hiç karşılaşmamış olsalar da Köroğlu, Kiziroğlu, Demircioğlu gibi ünlü eşkıyaların aynı destanda çeşitli maceralar içinde birlikte ilişkilendirilmelerini, halk hikâyeciliği ve kültürünün bir gerçekliği olarak kabul etmek yerinde olur.

[1] Recep Maraşlı, “Bir Köroğlu Bir Ayvaz, Sıradışı Bir Aşk Öyküsü”, İletişim, İstanbul, 2023

[2] Boratav P.N., “Köroğlu Kimdir”, Folklor ve Edebiyat II, 1983, s.237,240; Keza:P.Naili Boratav, İslâm Ansiklopedisi, c.6, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1993, s.912

[3] Faruk Sümer, “Türk Cumhuriyetlerini Meydana Getiren Eller ve Türk Destanları”, Ders Kitapları, İstanbul 1997, s.192-195.

[4] Recep Maraşlı, “Bir Köroğlu Bir Ayvaz, Sıradışı Bir Aşk Hikayesi”, İletişim, İstanbul, 2023

[5] Davrijetsi Arakel, Kniga İstorii, Moskova, 1973, s.94-95 [Aktaran; Prof. Dr. Fuzuli Bayat; 2009, s.37-38]

[6] Meşhur Köroğlu Hikayesi, İstanbul 1923; Aşık Cemali, “Köroğlu’nun Nağılı, Kiziroğlu ve Bolu Bey’le başvermiş Ahvalatlar”(Türkçeden tercüme eden Mkrtıy Talian- tsi),l Kısım “M.Varyantsın Matbaası”. Tiflis 1897

[7] Koroğlu (Paris nüsxəsi), çapa hazırlayan, On söz, lüğət, izah və qeydlərin müəllifı İ.Abbaslı, Bakı, “Ozan” nəşriyyatı, 1997, s.175

[8] Rohat Alakom, “ Şaxeke Destana Koroxli bi kurdi, Koroxli u Kiziroxli”, Tîroj, S.46, 2010, s.64-66

[9] Prof.Dr. Faruk Sümer; “Kör Oğlu, Kizir Oğlu Mustafa ve Demirci Oğlu ile İlgili Vesikalar”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, S:46, Şubat 1987, s.9-46

[10] Hrand D. Andreasyan, “Bir Ermeni Kaynağına Göre Celâli İsyanları”, İÜEFTD, C.XIII, S. 17-18 (Mart 1962 – Eylül 1963), s.34-35. Kaynak : bilalaksoy.com/kiziroglu-musta

[11] Prof.Dr.Mustafa Akdağ, “Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası”, Ankara 1975

[12] Başbakanlık Arşivi Mühimme Defteri, No:72 (İ.Aslanoğlu, s.8). Kaynak : bilalaksoy.com/kiziroglu-musta

[13] Selâniki Mustafa Efendi, “Tarih-i Selâniki (971-1003/1563-1595)”, C.I, TTK Yay., 1999 Ankara. Celali İsyanlarıyla ilgili bkz. III. Murad Devri Olayları, s.100-432
bilalaksoy.com/kiziroglu-musta

[14] Celâleddin Müneccim-i Yezdî, Târîh-i Abbasî, British Museum, Or. 3549; Akt: Faruk Sumer; yagy., s.45

[15] Rohat Alakom, Yagy, s.64 (Ji nameya nivîskar Fîlozan 13.06.2010)
kovaradilop.net/2024/11/20/bir

Sign in to participate in the conversation
Qoto Mastodon

QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.