Saraydaki de sokaktaki de aynı…
Elias Nin
Osmanlı bakiyesi olan Türk Devleti 101 yaşında. Bu süre zarfında çok şey değişti lakin iki şey hiç değişmedi; bunlardan biri, kendinden olmayana bitmeyen bir düşmanlık, diğeri ise sarayda yaşayanla sokakta yaşayan arasındaki uçurum.
1930’lu yıllarda Dolmabahçe Sarayı’nda yaşayan nasıl yaşıyordu ise bugün Beştepe’de yaşayan da öyle yaşıyor. Sokaktaki de aynı: O her şeye razı, yeter ki sarayda oturan kişi komşusunun zengini değil de kendi zengini olsun.
Bugün Paris’te yaşayan cumhuriyetçi bir Kürt, Fransız Devrimi’nin sembolü olan Bastille Meydanı’nda elinde bir dövizle poz vermiş, ona rastladım. 1789 Fransız Devrimi’ne atıfta bulunarak, elinde taşıdığı dövize şu sözleri yazmış:
“Sarayın yıkılıp güç zehirlenmesi yaşayanların yargılanacağı günler çok yakın.”
Aynı kişi, 6-7 ay önce de özel uçağı ve berberi ile Paris’e gezmeye giden İmamoğlu ile hatıra fotoğrafı çekerek yayınlamıştı, hem de gururla…
Bu hanımefendi, Erdoğan’ın saltanatına karşı çıkarken, en az onun kadar kirli olan İmamoğlu ile hatıra fotoğrafı çekilmiş olmanın gururun yaşamazdı.
Bu hanımefendiyi şundan örnek verdim: Tıpkı bu hanımefendi gibi Erdoğan saltanatına ve Beştepe’deki şatafatlı yaşama karşı sokağa çıkan milyonlarca insanın da asıl derdi saltanat, lüks yaşam, zengin ile fakir arasındaki uçurum değil, kendinden olmayanın saltanatı ve zenginliğidir.
Aksi halde milyonlarca insan, Beştepe’deki saltanata, Dolmabahçe’de aynı saltanatı sürmüş, devletin bütçesini tek başına kontrol etmiş, kimseye hesap vermemiş, kamu mülkünü kendi zimmetine geçirmiş olan Mustafa Kemal’in posterleriyle sokağa çıkmazdı.
Velhasıl kelam; bir sokak hareketinin karakterini belirleyen, sokaktaki kalabalık değil, ne talep ettiğidir. Bir diktatöre özlem duyarak bir diktatöre karşı çıkmak, kamu malını kendi zimmetine geçiren bir çetenin saltanatına, aynı yola zengin olmuş bir başka zengini kurtarıcı ilan ederek yeni bir düzen inşa edilemez; olsa olsa düzen kendini yeniler.
https://www.instagram.com/p/DH3FM9BtaTb/