Şeyh amca...
Çocukluk yıllarımı, ilk gençlik yıllarımı anımsıyorum... İzmir’de oturduğumuz Hatay semtinde birbiri peşi sıra ‘apartman’ denilen çok katlı binalar yükselmişti. Apartmanımızın yanında köşesinde, neresinde bir bahçeli, tek katlı ya da iki katlı ev varsa İzmir’in yeni gözde semti Hatay’da hemen müteahhitlerce yıkılıyor yerine bir apartman dikiliyordu. Gel zaman git zaman Hatay Caddesi’ne açılan sokağımız apartmanlarla doldu. Bizim oturduğumuz apartmanın tam karşısında, fıskiyeli havuzlu, yemyeşil çiçekler ve ağaçlarla kaplı, içinde büyük camekanlı bir kulübe olan bahçe ise; tek istisnayı oluşturuyordu. Yemyeşil, şırıl şırıl fıskiyesinden havuza sular akan o bahçe öylece kaldıkça umutlanan annemle babam, sürekli “keşke şu bahçeyi müteahhite vermeseler de, karşımızda bir soluk alma mekanı kalsa” deyip durdular...