Adı dolayısıyla bir süredir izleme hevesinde olduğum Sen İstanbul'dan Daha Güzelsin, çok sevimli bir oyunmuş. Oyun genel anlamda üç nesli oluşturan kadınların, bizimle konuşuyormuşçasına anlattığı yer yer birbiriyle bağlantılı yer yer birbirinden kopuk hikayelerden oluşuyor.
Bu anlatılardaki medyumun değişmesiyle anlatının da değiştiğini görüyoruz. Kalıcı olan tek olgu, kadınların yaşlandıkça annelerine benzemesi. Melis'in Okan'la, Başak'ın Fehmi'yle, Ayfer'in Mehmet'le olan ilişkisi de olay örgüsünün benzerliği bakımından dikkat çekici. Karakterlerin bu kişileri canlandırması hoş. Daha hoş olansa birbirlerini oynamaları.
Söylenemeyenler de oyunun temalarından biri. Özellikle anneanne olan Ayfer'in konuşma yetisini kaybedince söylemekten mahrum kaldıkları güldürücüydü. Toplum baskısından söyleyeceklerini yutan anne Başak'ın durumu ise ondan daha içler acısıydı.
Her yönüyle güzel kurgulanmış ve oyuncuların adlarını vermeyi görev sayacağım kadar iyi oynanmış bir oyun. Yeliz Şatıroğlu, Esin Umulu ve Şebnem Köstem, üst düzey oyunculuklarını gösterdiler. Oyundan mutlu ayrıldım doğrusu.