LinkedIn'deki bağlantılarımdan birinin beğenmesiyle zaman akışıma düşen bu gönderi hayli ilgimi çekti. Üzerine uzunca bir yorum yapmak istedim.
Öncelikle bu gönderiyi yayınlayan kişi, 2006'dan beri özel okullarda görev yapan fizik öğretmeni bir hanımefendi. Ancak ben kendisini hedef göstermekten ziyade, düşüncelerini ele alacağım için aldığım ekran görüntüsünün isim kısmını kırptım. Biliyorum ki bu camiada bunun gibi düşüncelere sahip bir çok insan var.
Özel okulların yaptığı etkinlerden dolayı bir serzeniş var. Kurumlar bunu reklam için kullanıyor. Dışarıdan bakanlara öğretmenlerinin idealist olduğu, öğrencilerinse derslerinde başarılı oldukları kadar eğlenebildikleri bir ortam yansıtmaya veya sunmaya çalışıyorlar. Felsefecilere (en azından bana ve zümreme) kimse böyle bir taleple gelmiyor ama belli ki bazı öğretmenlere bu yönde baskı kurulmuş.
Asgari ücret konusunda haklı olsa da kurumun çalışanıyla ilgilenmemesi meselesine kesinlikle katılmıyorum. İdare mümkünse benimse hiç muhatap olmasın. Onlarla ilişkiyi asgari düzeyde tutmak isterim. Çalışmış olduğum kurum da deneyimsiz ve genç olduğum için benimle pek yüz göz olmuyormuş. Bunu istifa ettiğim günün sabahında kendisiyle ilk kez konuştuğum müdürün ağzından duydum. Yani, dertlerimi anlatacağım kişi üstlerim olmamalı.
Ücret ve çalışma şartları hakkında yakınma öğretmenler arasında hep var ama öğretmenler odasıyla sınırlı kalıyor. Kimse şikayetini bir üst merciye taşımıyor. Bu konuda şerefsizliğin büyüğünü ücretli öğretmenlikle devlet yapıyor aslında. O bambaşka bir konu.
Kurumlar bu kadar etkinliği öğretmene asgari ücret vermeden de yapabilir pekala. Patron açgözünü doyursun yeter. Zaten bir eğitim kurumu, bu alandan gelmeyen biri tarafından yönetildiğinde başlıyor sıkıntı. Voliyi vurmak için başka yollar aranmalı.
Klasik "Biz bir aileyiz." geyiğini hiç duymadım. Mesaimin 17.00'de bittiğini üzerine basa basa söylüyordum. O vakitten bir dakika sonra okul havaya uçsa umrumda olmaz. İnsanlar para kazanmak için yaptığı işlere neden bu kadar bağlanıyorlar? Anlaması güç.
Özel okuldakiler başta olmak üzere öğretmenler örgütlenmekten çok uzak. Bir şekilde atanıp devlet kurumunda göreve başlayanlar memur kafasıyla iş yapıyor. Atanamayan, intihar eden, iş cinayetine kurban giden öğretmenler unutuluyor. Öğretmenin kendi zanaatinden başka bir iş yapmak zorunda olması gerçekten çok acı bir durum. Fakat kim kurtarabilir bu zanaatkarları?