Son günlerde Ukrayna'ya yönelik giderek artan füze saldırıları canımı yakıyor. Ukrayna'nın elektrik ve su hatları doğrudan hedef alınıyor. Burada amaç Ukraynalıları silahla değil Holodomor benzeri bir açlıkla öldürmektir.
Sadece bununla bağlantılı değil ama özellikle Rusya'ya yakın ülkelerde Rus nefretinin arttığını gözlemliyorum. Rusya Federasyonu'nun tüm organizasyonlardan men edilmesi ve bu ülkeye yönelik tüm yaptırımlar doğrudur. Keşke ABD de Vietnam, Küba, Afganistan ve Irak'ı işgale kalkıştığında buna benzer ambargoyla karşı karşıya kalsaydı. Yine de tüm bu şiddetin sorumlusu Ruslar değil Rusya'dır.
Bundan daha büyük bir akıl tutulması var. Şeriatla yönetilen bir ülkede insan hakları ihlalleri yaşandığında İslamcılar hemen bunu savunmaya geçiyor. İran'da yaşananlar bunun bir örneğiydi. Bu savunudan daha acı olansa bu kişilerin İslamofobi diye bir zırvaya sığınmaları. Yani bu meselerden şikayet edenler aslında İslam düşmanıymış.
Kimse bir dinin kurallarına göre yaşamak zorunda değil. Ben gökten indiği sanılan dogmalara inanmıyorum. Dolayısıyla hayatımı bunlara göre düzenleyemem. Varoluşum da bu dogmalarla anlam kazanmak zorunda değil.
AKP, ilk iktidara geldiğinden 2010'lu yılların ortalarına kadar, kökeni dışarıda olan oluşumlardan aldığı destekle, halkın Atatürk'ü sevmediği hatta Atatürk'ten nefret ettiği, devrimlerin tepeden inme olduğu ve halkta karşılık bulamadığı yönünde bir algı çalışması yürütüyordu. Daha sonra yalandan da olsa Atatürk'e sarılmaya başladılar. Fakat hâlâ bilmedikleri şey şuydu; Atatürk bir kültürdür.