Maraş depremlerinin üzerinden 40 gün geçti. Hatay ve Malatya'da meydana gelen artçılarıyla beraber elli bine yakın insan hayatını kaybetti. Böylece bu felaket, 1939 Erzincan depremini geçerek cumhuriyet tarihinin en çok can kaybı yaşanan depremi olarak kayda geçti.
Bu depremden etkilenenler adına gerçekten çok üzgünüm. Bir miktar da öfkeliyim. Bu süreçte unutulmaması gerekenleri bir kenara yazdım:
Kızılay'ın Ahbap Derneği'ne felaketin üçüncü gününde 46 milyon liradan çadır satması. Türkiye'yi bir şirket gibi yöneten partiden başka bir tavır beklemek hata olurdu.
Hatay'a giden yolun yarılması ve Hatay Havalimanı'nın pistinin çökmesi sonucu bu kente yardımın gecikmesi. İlk başta Hatay'ı unuttuklarını veya gözden çıkardıklarını düşünmüştüm.
Ordunun arama-kurtarma faaliyetlerine katılmaması konusunda iktidarın anlamsız ısrarı. Bu kadar büyük bir felakette sivil toplum kuruluşlarının yeterli olacağını düşünmek patolojiktir.
Bölgede asayişi sağlayacak bir kurum olmadığından yaşanan kaos ve yayılan yalan haberler. Bunun da tek sorumlusunu tanıyorsunuz.
Depremzedelerden kaçan muhabirler. Medyanın bu süreçteki aşağılık tavrını asla unutmayacağım. Kodamanların kanallarını zaten izlemezdim ama şimdi tamamen tiksiniyorum.
GSM operatörlerinin duyarsızlığı. Terör örgütü bile -büyük bir olasılıkla Avrupa'ya yaranmak için- saldırılara ara vermişken Turkcell, borçların bir hafta ertelenmesine karar vermişti. Zaten hiçbir afette birine ulaşmak mümkün olmuyor. Kazandıklarınız gözünüze dizinize dursun!
Borsanın depreme rağmen açılması ile çimento ve demir şirketlerinin hisselerinin tavan yapması.
Halkın emeği ve parası sayesinde yükselen şirketlerin yardımı geçtim, başsağlığı dilemeyi çok görmesi. Çoğu şirketin bağışı yine halktan beklemesi.
Twitter ve Ekşi Sözlük'e erişimin engellenmesi. Milletin bölgeye yardım için dayanışma başlattığı sosyal medya platformunu kapatmak saf kötülük.
Tayyip Erdoğan'ın halka küfretmesi. Ben söylediklerini kendisine aynen iade ediyorum. Bıktım artık.
Oğuzhan Uğur ve Haluk Levent'in iktidar yanlısı troller tarafından hedef gösterilmesi. Bunun bir izahı yok maalesef.
Diyanet'in "Depremzede evlatlıkla evlenilebilir." fetvası. Bunu kim hangi amaçla sormuş olabilir? Bundan daha fecaat olansa Diyanet'in buna olur vermesi.
Enkazın altından 147 sonra çıkarılan kıza "Aç mısın?" diye soran dangalak. Aldığı "Tokum" yanıtından sonra "Allah çok süper" diye inleyen sosyal medya.
Enkaz başında sessiz olunması gerekirken mobil tekbir ekiplerinin hazır tutulması. Enkazdan çıkarılan vatandaşlarda şok yaratılması.
Bunun asrın felaketi olduğu yönünde dönen adi propaganda. Japonya ve Şili, depremin bir felaket olmasının önüne geçmeyi başardı. Türkiye ve Haiti ise ne yazık ki başaramadı.
"Hükümet istifa!" diye slogan atan taraftarın devlet düşmanı ilan edilip tribünden men cezası alması. Halbuki sahaya inip futbolcu tartaklayan Ankaragücü taraftarına veya Göztepe ile Altay arasındaki olaylı maçta böyle hızlı ve caydırıcı yaptırımlar göremedik.
Türkiye Tek Yürek programında toplanan 115 milyar liradan haber alınamaması. Bunun iki nedeni olabilir. Birincisi, yayında bağış yapacağını söyleyenlerin para vermekten vazgeçmesi olabilir. Diğer ihtimalse kayıtsız yapılan bağışın bir ak-partizana gitmesi. Bununla altın varaklı televizyon seti almış bile olabilir.
Unuttuğum bir şey varsa bu gönderinin altına eklenirse sevinirim.
@mereyu
Yazdıklarınıza ek olarak unutulmaması gerekenler:
AHBAP'ın, kendisine güvenen insanları boşa düşürmesi ve çadır aldığını saklaması.
Sosyalist partilerin alanda çok güzel bir dayanışma örgütlemesi (güçlerinin çok sınırlı olmasına rağmen)