Bugün normalde kıdemli aktrol Furkan Bölükbaşı'nın mülteci yazısını analiz edecektim. Hatta biraz ileri gidip yapısöküme bile uğratabilirdim ama yazıyı üstünkörü okuyup yorumlamaktan vazgeçtim.
Aktrolümüzün argümanları güney sınırımızın uzun olmasıyla başlıyor. Burayı korumak için askeri personel sevk edilirse PKK ile mücadele edemeyeciğimizle devam ediyor. Sonrasında sınıra yaklaşan herkesi vurduğumuz kurgusal bir anlatı var. Mültecileri geri göndermenin lojistik altyapısı ve maliyeti üzerinde durulduktan sonra gönderilenlerin sınırdan geri girebileceği söyleniyor. Finalde eskiden Kürtlerin yaptığı işlerin şimdilerde Suriyeliler ve Afganlar tarafından yapıldığı ve Türklerin artık bu işlerde çalışmayacağı vurgulanıyor.
Neresinden tutarsan tut elinde kalıyor. Zaten bu arkadaşta akıl kırıntısı olsa aktrol olmaz. Benim kendisine çağrım bu tür boş uğraşları bırakıp sigortalı bir işe girmesidir. Hem ölmeden boğazından bir iki helal lokma girer.
Asıl zoruma giden bu ahlaksızın bile seveninin olması. Kendisine böyle şeyler söyleyenleri dava etmekle tehdit ediyor gerçi. Tıpkı geçen günkü ödeme olayında Ötüken Neşriyat'ın yaptığı gibi. Fakat benim kimseden pek korkum yok. LinkedIn profilimi de burada herkes görebilir. 23 kuruşluk tazminat davası açmayan şerefsizdir. Eşten dosttan bulup buluşturup öderiz artık.
Son olarak size üzerine uzun uzun düşünebileceğiniz bir video kesiti bırakıyorum. Aleyna Çakır (asıl adı Sema Esen) ve Esra Hankulu cinayetlerinin baş şüphelisi Ümitcan Uygun, Kadir Şeker ile suç kıyasına girişiyor. Bence kafes dövüşünde kim kazanırsa o suçsuz olsun.