Aslında kent lokantaları konusu daha önce bağımsız bir aday tarafından gündeme getirilmişti. O zaman yazmayı istedim ama devamını getirmek konusunda başarılı olamadım.
Belediyenin bu girişimi konusundaki düşüncelerim alıntıladığım gönderide görülebilir. Bunu biraz ayrıntılandıracağım. Aradan geçen bir buçuk yılda değişen noktalar da oldu. Mesela yemeğin fiyatı 40 liraya çıktı.
Öncelikle bu mesele sürekli esnafla beraber anılır oldu. Esnafın bu projeden dolayı zarar edeceği, hatta batacağı konuşuluyor. Bunun benim nazarımda pek önemi yok ama yine de açıklamış olayım. Yaşadığımız ekonomik buhrandan en az etkilenen kesim esnaflardır. Şu sıralar talep bolluğundan dolayı en mutlu günlerini yaşıyor bile olabilirler. Herhangi bir girdiye zam gelince onu yansıtmaktan çekinmiyorlar. Kâr marjı da hep aynı kalıyor haliyle. Bir mal veya hizmeti birer hafta arayla aynı fiyata bulmak imkansız hale geldi. Bu durumda esnafın halini düşünmeye pek mecalimiz kalmıyor.
Bir diğer husus ise bu lokantaların ürün çeşitliliğin ve müşteri kitlesinin çevre lokantalarla aynı olmayışıdır. Burası bir dönerci, pideci, hamburgerci veya pizzacı değil. Dolayısıyla onlara doğrudan zarar veremez. Esnaf lokantalarıyla da aynı segmentte olduğunu pek düşünmüyorum. Bu tarz yerlerde yemek için birden fazla seçeneğiniz olur. Kent lokantalarında ise önceden belirlenmiş bir menü var. Aşevi veya üniversite yemekhanesi benzetmesi yapabiliriz ki burayı tercih edenlerin çoğu öğrenci ve emekli.
Esnafa zarar verme hakkında son söyleyeceğim ise bu lokantalardan yalnızca on bir adet bulunduğudur. Onlar da tek bir bölgede yoğunlaşmamış. Kent yoksulluğunu en derinden hisseden Bağcılar, Pendik, Sultanbeyli ve Küçükçekmece'de birer şubesi var. Yani şehrin dört bir yanına yayılmış, senin ticaret yaptığın bölgede muhtemelen bir tanesi bulunan bu aşevleri nedeniyle batacaksan, bat zaten. Bunda bir sakınca yok.
Benim asıl önemsediğim nokta, kamu kaynaklarının sınırlı bir kesimin yararlanabileceği bir projeye harcanmasıydı. Elbette para karşılığı satın alınan bir hizmet var, bedava değil ama yine de tüm kalemler hesaplandığında belediye açısından büyük bir zarar olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, yemek bir altyapı hizmeti olmadığı için belediyenin asli görevi de değildir. Bunun yerine toplu ulaşımı iyileştirmeye ağrılık verilebilirdi. Üç kişiden ikisinin ücretsiz yararlandığı, dolayısıyla birinin üç kişinin masrafını üstlendiği bir kamu hizmeti olmasaydı keşke.
Şimdi toplu taşımanın kârı önceleyen bir şirketin elinde olmasıyla belediyenin işletmeciliğini üstlenmesi arasında fark göremiyorum. Kent lokantaları piyasayı regüle etmekten de çok uzaktır. Geçmişte fırıncıların kartelleşmesine karşı Halk Ekmek kuruldu ancak şu sıralar burada satılan ekmek ile fırında satılan arasında çok az fiyat farkı var.
Sözün özü, belediyenin yapmakla yükümlü olmadığı bir hizmet üzerinden esnaf-patron bakış açısıyla yapılan çıkarsamalar meselenin özünü kavramayı engelliyor. Kamu kaynakları kodamanların vergi borcu, hazıryiyici milletvekilleri, gereğinden fazla memur, otuz beş yaşındaki emekli ve birçok gereksiz projeye harcanmaktadır. Kent lokantaları ondan biri sayılabilir.