Bugün saat 14.00'te Taksim'deki bir otelle iş görüşmem var. Fırsat bu fırsat diye düşünüp Bienal'e erken başlama kararı aldım. Saatler 10.00'u gösterir göstermez Merkez Rum Kız Lisesi'ni mesken tuttum.
Mekanı bayağı beğendim. Bir hafıza mekanı olarak nitelendirilebilir. Zaten bina buna uygun doğal bir dekora sahip. Fakat ışıklandırma berbat. Işık diye bir şeyden haberi olmayan kişi veya kişiler tarafından yapılmış gibi.
Böyle büyük ekranlarda da hayat hikayeleri işlenmiş. Tarihin bir kısmına tanıklık eden deneyimler pek ilgimi çekmedi. Zaten bir şey anladığım da söylenemez.
Devlet Dersi adlı bu izlentinin ilk kısmında ölen çocukların listesini, ikinci kısmındaysa bir öğretmenin 1960'larda çektiği bir filmi görüyoruz. Film çöpten bulunmuş. Öğrenciler tahtaya adını yazıyor. Hepsinin iyi giyimli ve bakımlı olması güzel bir ayrıntı.
Tanıtım yazıları berbat bir Türkçeyle hazırlanmış. Biraz daha gözden geçirilebilirdi. Bienalin bu ayağı, bu haliyle maalesef vasat bir sergi oldu.
Liseyi gezmeyi tamamlamaya cesaret edemedim. İlerideki odada yer alan panoları çekerken önümden iguana benzeri bir canlı geçti. Başta, görüntüsünü aldığım videolardan birinde olduğunu sandım ama gerçeği fark edince kendime geldim. Kedi büyüklüğünde bir fareydi bu. Tarihi bir mekan olduğu için yadırgadım tabii bu durumu.
Bu fotoğrafı da olaydan birkaç saniye önce çektim. Bienalin sonu burası.
Girişteki küçük ekranlar da toplum hareketlerinden izler barındırıyor. Bu hareketlerden çok, tabletlerin markasının Lenovo olması dikkatimi çekti. Bienalin sponsorunun Koç olduğunu anımsadım bir an.
Söz arasında, Roma kolonları çok hoş duruyor salonda.