Şimdi bu varlığa, hiçbir hayal gücünün, en cesur fantezinin uçuşunun, dikkatle adanmış hiçbir kalbin, ne kadar derin olursa olsun hiçbir soyut düşüncenin, kendinden geçmiş ve taşınmış hiçbir ruhun erişemediği şeyi her zaman tanımlayan o meşhur ismi verme hakkına sahibiz: Tanrı. Ancak bu temel birlik geçmişe aittir; artık öyle değildir. Varlığını değiştirerek kendini tamamen ve bütünüyle parçalamıştır. Tanrı öldü ve onun ölümü dünyanın yaşamı oldu.
Philipp Mainländer
Birçoğumuz bilmez…
Bilmek istemez, kabullenemez.
Ruhi Su, Van’da doğmuş bir Ermeni yetimiydi.
Ailesi 1915’te topyekün kıyımda yok edilmişti.
O, soykırımın küllerinden kalan yalnız bir çocuğun adıydı.
Ama Ruhi Su, kendi kimliğini gizleyerek değil, halkların ortak acısını dile getirerek yaşadı.
Türkülerinde Kürt dengbejlerin sesi vardı, Anadolu’nun ağıtları vardı, Ermeni ninnileri, Rum ezgileri, Alevi deyişleri vardı.
Bir halk ozanıydı o - bütün yasaklara, baskılara ve işkencelere rağmen…
Cumhuriyet tarihi boyunca devletin zulmü tek bir halka değmedi.
Ermeni’yi yok etti, Rum’u sürgün etti, Yahudi’yi mallarından etti, Kürt’ü inkar etti, Alevi’yi katliamlarda boğdu.
İşte Ruhi Su’nun hayatı da bu kanlı zincirin bir halkasıydı.
Defalarca hapse atıldı, sesine yasak kondu.
Sazına bile düşman oldular.
12 Eylül faşistleri, kanser tedavisi için yurtdışına çıkışını engelledi.
Birkaç damla umut, birkaç yıl ömür bile çok görüldü ona.
Çünkü bu devletin geleneği hep aynıydı:
Nazım’ı sürgünde çürütmek, Musa Anter’i sokak ortasında vurmak, Yılmaz Güney’i memleketinden koparmak, Ahmed Arif’i susturmak…
Ve Ruhi Su’nun ciğerlerine bile özgürlüğü çok görmek.
1 Ocak 1912 – 20 Eylül 1985.
Doğumundan ölümüne bir asır:
Soykırımın gölgesinde doğdu, faşizmin gölgesinde öldü.
Ama türküsü ölmedi.
Çünkü halkların acısını dile getiren ses, toprağa gömülmez.
Bugün hala Kürt dağlarında, Dersim’de, Diyarbakır’da, Ermenistan’da, sürgünlerde onun türküsü yankılanıyor.
Ve bize hatırlatıyor:
Zulüm her zaman öldürür, ama hakikati asla susturamaz.
Mahmut Uzun
"Okyanus gibi her şey akar ve diğer her şeyle temas eder: bir yere dokunursanız, dünyanın diğer ucunda bir hareket başlatırsınız. Kuşlardan af dilemek anlamsız olabilir, ama o zaman kuşlar için, çocuk için ve her hayvan için daha kolay olurdu, eğer kendiniz şu anda olduğunuzdan daha hoş olsaydınız. Size söylüyorum, her şey bir okyanus gibidir."
- Fyodor Dostoyevski
DERSİM’İN ADI VE ANADOLU UYGARLIKLARINDAN GÜNÜMÜZE TAŞIDIĞI ALEVİ-BEKTAŞİ HALK KİMLİĞİ
https://www.yolunezeli.com/?p=7911
Fransa'da kemer sıkma politikalarına karşı yüz binler grevde: 'Macron, istifa et'
https://www.diken.com.tr/fransada-kemer-sikma-politikalarina-karsi-yuz-binler-grevde-macron-istifa-et/
İsviçre Federal Parlamentosu’nda 1915 soykırımları Konferansı: Tarihi tanımanın önemi ele alındı
İsviçre Federal Parlamentosu’nda düzenlenen konferansta, Dr. Toros Korkmaz, Ermeni, Süryani ve Pontus Rum topluluklarının Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde yaşadığı trajedileri detaylı bir şekilde aktardı. Katılımcılar, Seyfo (1915 Süryani Soykırımı) ve benzeri tarihsel şiddet olaylarının tanınmasının adalet, hafıza ve insan hakları açısından önemini vurguladı
https://siyasihaber10.org/isvicre-federal-parlamentosunda-1915-soykirimlari-konferansi-tarihi-tanimanin-onemi-ele-alindi/
"İnsan kötülükle savaşabilir ama aptallık karşısında çaresizdir... Ne kadar zor olsa da, insanların hayvanların yüzünü kızartacak şekilde davranmaya meyilli olduğu gerçeğini kabul ettim. İşin ironik ve trajik yanı, çoğu zaman en yüksek güdülerle hareket ettiğimizi düşündüğümüz şeylerden dolayı alçakça davranmamızdır. Hayvan avını öldürmek için hiçbir mazeret ileri süremez; öte yandan insan hayvan, hemcinslerini katlederken Tanrı'nın lütfuna sığınabilir..."
- Henry Miller