Survivor entelektüel!
Türkiye gibi devirlerin, devranların birbirini izlediği, dün helal olanın yarın haram ilan edilebildiği, dün konuşulanın bugün yasak olduğu bir ülkede konuşmak ve yazmak hiç kolay değildir.
https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/survivor-entelektuel-1605038?s=04
30 Ağustos ve 100 yıllık yalanlar
Tamer Çilingir
Yeryüzünde böyle bir millet yoktu ki, toprakları emperyalistler tarafından işgal edilmiş, yöneticileri bu emperyalistlerle iş birliği içindeyken 1. Dünya savaşında verdiği büyük kayıplara rağmen küllerinden yeniden doğacak, büyük fedakarlıklarla vatan topraklarını kurtaracak ve cumhuriyeti kuracaktı. İşte bu yüzden ne mutluydu Türküm demek.
https://www.politikart.net/yazi/30-agustos-ve-100-yllk-yalanlar
Kuyruklu yıldız iddiası çürüyor: Yıldızlararası cisimde teknoloji izi
Dünya merkezli bir teleskop, Güneş Sistemi’nden geçen yıldızlararası cismin alışılmadık bir metal püskürttüğünü tespit etti
"Ben bir hırsız değilim. Ben sadece toplumun bana ve benim gibilerine dayattığını geri aldım. Siz burjuvalar mülkiyeti kutsal sayıyorsunuz, ama mülkiyet hırsızlık üzerine kuruludur. Kapitalist, işçinin emeğini çalar; toprak sahibi, köylünün emeğini çalar; devlet, herkesin özgürlüğünü çalar. Ben ise zenginlerden çalıp, bu adaletsizliği teşhir ettim. Eğer bu suçsa, ben suçluyum. Ama bilesiniz ki sizin yasalarınızın suç saydığı şey, vicdanımda adalettir."
Alexandre Marius Jacob
30 Ağustos: Sonucu Lozan’da belirlenmiş bir muharebe
Elias Nin
Osmanlı İmparatorluğu 1918 yılında itilaf devletlerine teslim olmuş, fiilen çökmüştü.
Osmanlının 600 yıl boyunca işgal altında tuttuğu topraklarda Rum, Kürt, Ermeni bağımsızlık mücadeleleri baş göstermekteydi.
Eğer 1917 Ekim Devrimi tarihin yönünü değiştirmemiş olsaydı, tarihte Türk egemenliğinden bir geçmiş zaman olarak söz edecekti.
Türklüğün bölge halklarının, uluslarının başına bela olması Ekim Devrimi sayesinde olmuştur.
Türklük ya tarih sahnesinden silinecekti ya da Makedonya gibi kendi halinde bir devlet kurarak varlığını sürdürmeye çalışacaktı.
Hayat işte, insanlar gibi tarihsel olaylar da bazen istemeden de olsa kaş yapayım derken göz çıkarabiliyor.
Başka ulusların devlet kurma hakları emperyalistler tarafından gasp edilerek bu hak Türklere verildi ve 1921 yılında Lozan’da yapılan görüşmelerde Türklerin ulus devlet kurması kararlaştırıldı.
Buna neden, Ekim Devrimi’nin yaratmış olduğu tehdit idi. Türk devleti, devrimin yayılmasının önünde bariyer olacaktı, oldu da.
Sovyetler Birliği de Türklerin devlet kurmasından yanaydı çünkü Türkleri destekleyerek onu kapitalist kuşatmanın parçası olmaktan uzak, kendisine yakın tutmak istiyordu.
Türkler, emperyalist blok ile Sovyetler Birliği arasındaki çatışmadan faydalanmayı iyi bildiler, iki tarafı da idare ederek kaybettikleri bir savaşı kazandılar.
Ermeni, Pontus Rum ve Koçgiri Kürt ayaklanmaları bastırıldı, İngiltere, Fransa gibi müttefikleri tarafından yalnız bırakılan Yunanistan ise geri çekilmek zorunda kaldı.
Dumlupınar’da başlayıp İzmir’de sonlandırılan savaşın neticesi 1921 yılında yine Lozan’da kararlaştırılmıştır.
Almanya, Avusturya/Macaristan İmparatorluğu ile müttefik iken 1918’de teslim olan Osmanlı Devleti artığı subayların örgütledikleri “Kuvayı Milliye” denilen çetenin “Yedi Düvele Karşı” savaş kazandığına inanmak için Türk olmak lazım.
Söz konusu olan kazanılmış değil, İngiltere, Fransa, İtalya ve Sovyetler Birliği tarafından Türklere bahşedilmiş bir galibiyettir.
Sözün özü şudur: 30 Ağustos, milyonlarca insanın katledilmesi ve sürgüne gönderilmesi neticesinde coğrafyanın yeniden işgalinin ve Türkleştirilmesinin kilometre taşlarından biridir.
https://www.instagram.com/p/DN-mMfgCBqf/
“Biz kadınlar, yalnızca ailelerimizin bakcısı değiliz; bizler de işçileriz, emekçileriz, devrimcileriz. Bugün, daha fazla ücret için, daha insanca bir yaşam için sesimizi yükseltiyoruz. Ama unutmayalım: ücrette eşitlik, yalnızca daha büyük bir hedefin, yani toplumun tüm zincirlerinden kurtuluşunun bir parçasıdır. Kadın özgür değilse, hiçbir devrim gerçek değildir."
Nathalie Lemel