Düşünbil Dergisi | Nietzsche: Kendisinden bir şeyler öğrendiğim tek psikolog Dostoyevski olmuştur.
Freud: Dostoyevski olmasaydı eğer, psikanaliz biraz beklemek zorunda kalacaktı.
Einstein: Dostoyevski bana bütün bilim insanlarından daha fazlasını verdi.Gauss’tan bile.
Albert Camus: Suç ve Cezayı okuduktan sonra ilk kez, yeteneğim hakkında kesin bir kuşku duydum. Ciddi olarak, bu işten vazgeçme olasılığını ölçüp tarttım.
Cemal Süreya: Dostoyevski’yi okudum o günden beri huzurum yok.
Stefan Zweig: Dostoyevski psikologların psikoloğudur.” der ve ekler “ Dostoyevski bilinçdışının yeraltı dünyasına doktorlardan, hukukçulardan, suç uzmanlarından ve psikopatlardan daha derin bir şekilde sokulmuştur. Bütün insanlığın son sınırı Dostoyevski değilse hiç kimsedir.
Murathan Mungan: Dostoyevski bize merhameti analarımızdan babalarımızdan çok daha iyi öğretti.
Bir genç, Oğuz Atay’dan kendisine bir kitap önermesini ister. Oğuz Atay’ın cevabı net olur: “ Önce Dostoyevski’yi oku, bitir. Sonra gel...
Dostoyevski anısına
https://www.instagram.com/dusunbildergisi/p/C_YDxtoA4dS/
"Egemenler çağı, nesne ve hizmetlerin gasp edilmesi ve bunlardan mahrum bırakma şeklinde çalışan insandan kaymak alma çağıdır. Egemenin iktidarı kendini tasarruf ve müdahale hakkı olarak gösterir. Disiplin toplumuysa üretime önem verir. Aktif endüstriyel değer üretimi çağıdır. Bu gerçek değer üretimi çağı artık sona ermiştir. Hatta günümüz finans kapitalizminde değerler radikal biçimde yok edilmektedir. Neoliberal rejim tükenme çağını başlatmıştır. Şimdi sömürülecek olan ruhtur. Bu yüzdendir ki bu yeni çağa depresyon ya da tükeniş (burnout) gibi ruhsal rahatsızlıklar eşlik ediyor.
Amerikan kişisel gelişim literatürünün sihirli formülü sağaltımdır (healing ). Bu kavram verimlilik ve performans uğruna her işlevsel zayıflığı, her zihinsel tıkanmayı tedaviyle gidermeyi amaçlayan kendini optimize etme faaliyetini tanımlar. Sistemin optimize edilmesiyle örtüşen bu kendini sürekli optimize ediş yıkıcıdır. Zihinsel çöküşe yol açar. Kendini mükemmelleştirmeye çalışmanın kendini tümüyle sömürme olduğu ortaya çıkar."
Byung–Chul Han
"Baskıcı bir bütünün yönetimi altında, güçlü bir egemenlik aracına dönüştürülebilir. Bireye açık olan seçmelerin erimi insan özgürlüğünün derecesini saptamada belirleyici bir etmen değildir: yalnızca birey tarafından neyin seçilebileceğini ve neyin seçilmiş olduğunu göstermeye yaramaktadır. Özgür seçim için ölçüt hiçbir zaman saltık bir ölçüt olamaz, ama ne de bütünüyle görelidir. Efendileri özgürce seçme efendileri ya da köleleri ortadan kaldırmamaktadır. Geniş bir mallar ve hizmetler türlülüğü içersinde özgür seçim özgürlüğü imlemez, eğer bu mallar ve hizmetler bir zahmet ve korku yaşamı üzerindeki toplumsal denetimleri destekliyorlarsa - eş deyişle, eğer yabancılaşmayı destekliyorlarsa."
Herbert Marcuse
"Marian gittikten sonra bu olay üzerine derin derin düşündü ve kız kardeşiyle nişanlısını, kendi sınıfıyla Ruth’un sınıfının mensuplarını; yani kendi küçük hayatlarını dar kafalı küçük formüllere göre yaşayanları, bir araya toplaşmış sürüler dışında var olamayan varlıkları, yaşamlarını başkalarının düşüncelerine göre kalıplara sokanları, kölesi oldukları çocuksu kurallar nedeniyle gerçekten yaşamayı ve birey olmayı beceremeyenleri düşününce bir iki kez acı kahkahalara boğuldu."
Jack London
"Oedipus, babasını öldürdüğünü ve kendi annesi olan Jocasta ile evlendiğini anlayınca kendini kör eder. Bu sembolik olarak çok önemli bir harekettir: insanlar genellikle çok derin iç sorunlar yaşıyorlarsa 'kendilerini kör ederler.' Kendilerini, etraflarındaki gerçekten bir yere kadar uzaklaşmak için kör ederler. Oedipus bunu bir hayali yaşadığını fark edince yaptığı için biz de bunu trajik zorluğu simgeleyen bir davranış olarak alabiliriz: insanın kendisi ve nereden geldiği konusundaki gerçeği görmekteki 'sınırlılığı' ve 'körlüğü' olarak.
Oedipus'un durumu biraz olağandışı gelebilir ama onun gerçeği görme çabasıyla bizim hayatın genel akışı içindeki çabamız tür açısından değil sadece derece açısından farklıdır. Bu dram bize hem çok eski hem de sürekli yenilenen bir gerçeği, gerçekte kim olduğumuzu bulmaya çalışırken içimizde hissettiğimiz acı ve çelişkiyi yansıtır. Freud'u bir deha yapan, Oedipus'un annesiyle yatması değil, dramın bu yönüdür. Çünkü gerçeği aramak, her zaman görmekten hiç hoşlanmayacağımız şeyleri fark etme riskini de içinde taşır. Bireyin yaşadığı sürece taşıdığı inançlarından ve günlük değerlerinden koparılmayı göze alabilmesi için, hem kendisiyle ilişkisinde hem de önemli değerlere olan inancına güven içinde olması gerekir."
Rollo May
https://www.instagram.com/cekiclefelsefee/p/C_NUafDOpCI/