10 Temmuz 1934: Şair, oyun yazarı, devrimci anarşist Erich Mühsam, tutsak edildiği Nazi toplama kampında işkence sonucu katletildi.
1933’te “Van der Lubble” ateşe verildikten bir kaç saat sonra Mühsam tutuklandı ve hayatının son 17 ayını Sonnenburg, Brandenburg ve Oranienburg’daki toplama kamplarında geçirdi. Dişleri dipçik darbeleriyle kırıldı, kafatası kızgın demir ve gamalı haçla dağlandı.
İdamı ile alay etmek için kendi mezarını kazmaya zorlandı, bedeni çürükler ve yaralarla kaplıydı. İşkencecileri nazi şarkısı söylemesi için onu zorlamaya çalıştı. Bütün bu saldırılara karşı cesurca direndi ve enternasyonel marşını söyledi.
Bütün işkencelere rağmen Erich son ana kadar uzlaşmadan direnişini sürdürdü. İşkence gördüğü gecelerden birinde katledildi.
Erich Mühsam, 1916 yılının Nisan ayında, I. Dünya Savaşı sürerken yazdığı “Ağıt” adlı şiiri;
Ağıt (Nisan 1916) - Erich Mühsam
Biz barışı arzuladık ve istedik.
Ama savaş yuvarlanıp geldi dünyaya.
Ve alevler her şeyi kavurdu, ölüm biçti,
İyiliksever Tanrı, bir nefret hayaletine dönüştü.
Vah bize!
İnsanlara mutluluk ve sağduyu sunduk.
Onlarsa açgözlülüğe yer verdiler.
Kıskançlığın uğursuz yazılarına inandılar.
Kıskançlık onlara kurşun döktü; kıskançlık zehir karıştırdı.
Vah bize!
Halklara bir özgürlük şarkısı söyledik.
Onlarsa efendileri için sıraya girdiler.
Efendilerinin iktidarı için savaştılar
ve çocuklarının bekçileri olduklarını sandılar.
Vah bize!
Seslendik, uyardık onları.
Dehşet yaklaşırken kılığına bürünmüştü.
Başını ve çenesini bir pelerinle sardı
ve aynı pelerini insanların gözlerine ve akıllarına örttü.
Vah bize!
Sırıtkan dehşete karşı direndik.
Ama onlar ona el, yürek ya da kılıç verdiler.
Dehşet, kılıca yön verdi.
Milyonlarca beden kumların üstünde kıvrandı.
Vah bize!
Acı ve mücadele içinde çığlık atıyoruz: “Vah bize!”
Dünya mezar ve kül olacak.
Üç hanım kolunu serbestçe uzatıyor:
Açgözlülük, cinayet arzusu ve kölelik.
Vah bize!
Erich Muhsam
“Kuvayi Milliye neferleriydi cellatlarımız”
Orhan Kotan’a…
“Bu dağlarda vuruldu boyunduruk
Kınalı türkülerin boynuna
Halkların kardeşliği adına
Bu dağlarda deşildi gebe kadınların karnı
Bu dağlarda boğazlandı istiklal-i tam.
Oysa namlular daha soğumamıştı
Bir baş soğanı bölüştüğümüz
Sırt sırta vurulup kefensiz gömüldüğümüz
Kuvayi Milliye neferleriydi cellatlarımız.”
Orhan Kotan, yalnızca bu dizelerle bile, bize çok şey söyledi.
Anlatmakla tükenmeyecek bir acıyı, aldatılmışlığı ve mücadele içinden doğan ihaneti, birkaç mısrada, sert ve yalın bir şekilde yüreklerimize sapladı.
Orhan, kürt halkının gerçek evlatlarından biriydi.
Yalancı zaferlerin, resmi tarihin makyajlı yalanlarının karşısında
Bir ömür boyunca dimdik durdu.
Ne zaman ki “halkların kardeşliği” adıyla yapılan zulümler konuşulmaz oldu,
Ne zaman ki “istiklal” diye boğazlanan diller, isimler, mezar taşları susturuldu,
Orhan, ses olmaya devam etti.
Yetmişine varmadan, ardında ağır bir yalnızlık, ama tertemiz bir iz bırakarak
sessizce ayrıldı aramızdan.
Ne paye peşindeydi, ne de alkış.
Orhan, bu kirli coğrafyada
Kendini kandırmadan yaşadı.
Yaralıydı.
Ama asla eğilmedi.
Ben,
Onun dürüstlüğünü, onun korkusuzluğunu, onun şiirindeki kan izleri önünde
Bir kez daha eğiliyorum.
Dostların azaldığı, hakikatin itibarsızlaştırıldığı,
Kefensiz mezarların çoğaldığı bu çağda
Orhan Kotan’ı unutmamak bir vicdan borcudur.
Işıklar içinde uyu Orhan.
Cellatların bile utanacağı bir hakikat bıraktın geride.
Mahmut Uzun
https://www.instagram.com/p/DL8QKADt0Wi/
"Öcalan, Bahçeli'ye mektup gönderdi, şiirle karşılık aldı" iddiası: Atatürk’ten sonra tek devlet adamı var, o da Bahçeli’dir
https://t24.com.tr/haber/ocalan-bahceli-ye-mektup-gonderdi-siirle-karsilik-aldi-iddiasi-ataturk-ten-sonra-tek-devlet-adami-var-o-da-bahceli-dir,1249283
Agos’un 11 Temmuz 2025 tarihli bu manşeti, tarihin, kültürün ve inancın nasıl hoyratça dönüştürüldüğüne dair yeni ve çarpıcı bir örnek.
Bin yıllık bir Ermeni katedralini “restore” edip camiye çevirmek, sadece bir yapıya değil, o yapının taşıdığı belleğe, aidiyete ve hafızaya da saldırıdır.
Bu, Ermeni halkının kolektif hafızasını silme girişimidir. Adına restorasyon denilen bu zihniyet, aslında inkarın, dönüştürmenin ve gaspın kılıfıdır.
Bu nasıl bir zihniyettir ki; geçmişin mezar taşlarını kazır, kiliseleri cami yapar, sonra da “turizm” ve “kardeşlik” adıyla bunu pazarlamaya kalkar?
Bu topraklarda bir halkı sür, öldür, inkar et; ardından onların kutsal mekanlarını kendine mal et!
Bunun adı barbarlık değilse nedir?
Bu, sadece Ermenilere karşı değil; tüm kadim halklara, tarihsel mirasa ve insanlık onuruna karşı işlenen bir suçtur.
Siz, bin yıldır ayakta duran bir katedrali restore etmiyorsunuz; siz geçmişi tahrif ediyor, halkların hatırasına bir kez daha hançer saplıyorsunuz. Ani harabelerinde taş üstüne taş koymayanlar, şimdi o taşların inancını, dilini, kimliğini değiştirmeye kalkıyor.
Bu barbarlıktır.
Bu yağmadır.
Bu, bir halkın kutsalına saldırıdır.
Mahmut Uzun
"Kendilerinin hüküm sürmek, başkalarının da itaat etmek için doğduğunu düşünen insanlar kısa sürede küstahlaşır; insanlığın geri kalanından seçilen zihinleri önemle erkenden zehirlenir; ve içinde hareket ettikleri dünya genel dünyadan o kadar farklıdır ki, onun gerçek çıkarlarını bilmek için çok az fırsatları olur ve yönetime geçtiklerinde çoğu zaman egemenliklerdeki en cahil ve en uygunsuz kişiler olurlar."
- Thomas Paine
Rojava'yı Şam ile anlaşmaya zorlayan ABD Suriye Özel Temsilcisi Barrack...
https://youtu.be/kp5NTfp0ACs?si=G09Mw0scH4z444n2
KÜRDLERDEN İTİRAZ: KABUL ETMİYORUZ. 20 DAKIKA
https://www.youtube.com/live/6lWCk83UxyY?si=NlRsETOzJiIS6ClE
ABD, HTŞ için Kürtleri yüzüstü mü bırakıyor? Şam’da ne yaşandı? Barrack ...
https://youtu.be/CnFVDWA8DGY?si=m60-qjuxcvHPY_YU
İŞGALSİZ VE TERÖRSÜZ KÜRDİSTAN.
https://www.youtube.com/live/5Owrwz7JMs0?si=6TDNmLaDv44MJgKU
Öcalan'ın Perspektifi: 2- Kürtlerin ''Judenratlığına'' Kimler Soyunuyor?
https://youtu.be/JqBiXSuNlTQ?si=chSGJrCq2nWUt5UC
Öcalan'ın Perspektifi: 1- Kürtler Ulus Değildir. https://youtu.be/4edXo6tsJYc?si=8sfcXcdLo38eToOK
KILIÇDAROĞLU NİHAYET İYİ BİR ŞEY YAPACAK! https://www.youtube.com/live/aARvwoG2q0U?si=CgaL60RXWLFiMxEM