Show newer

Öjeninin sözcüleri ve hortlatılan malthusçuluk

Ne kadar faydalı olup olmadığımız Ali Demirsoy ve Celal Şengör'ün işi değil. Yaşamımızı onların kirli dudaklarına terk edecek çağı da çoktan geçtik. Kimsenin emeği üzerinde yaşamıyoruz. Üreterek var oluyoruz.

bianet.org/yazi/ojeninin-sozcu

Yesinler siniz duyarlılığınızı…

Elias Nin

Sosyal medyada etiket oluşturarak biri 15, diğeri 16 yaşındaki iki yoksul Kürt çocuğu linç eden, onlara en ağır cezanın verilmesini talep eden aşağılık bir kampanya yürütülüyor.
Bildik ahlak: Güçsüz olanı günah keçisi yap, kendi aşağılık ikiyüzlülüğünü, adaletin her köşe başında katledilmesi karşısındaki suskun suç ortaklığını iyileştir.
Bu iki çocuğu katil yapan, işledikleri cinayetten sonra zafer sarhoşluğu yaşamalarına yol açan nedenler kimsenin umurunda değil.
Soruyorum: Eğer bu çocuklardan biri bu linç kampanyasına katılanlardan birinin çocuğu, kardeşi olsaydı nasıl olurdu?
Bu kişi buna rağmen bu linç kampanyasına katılır mıydı? “Benim çocuğum en ağır cezayı alsın?” der miydi?
“Adalet istiyoruz” diyerek iki çocuğu linç ettirmek için kuyruğa giren adalet düşkünlerine başka bir soru: Ünlü Estetik Cerrahı Opr. Dr. Bülent Cihantimur ile Yazar Eylem Tok’un 17 yaşındaki şımarık oğulları Timur Cİhantürk de1 Mart 2024 tarihinde ehliyetsiz kullandığı lüks araçla 1 kişiyi ezerek öldürmüş, 4 kişiyi de yaralamıştı. Anne Eylem Top, oğlunu alarak ABD’ye kaçtı, o zaman neden “adalet” diye kuyruğa girmediniz?
Yoksulları, zayıf olanları, sizin olmayan çocukları linç ederek “duyarlı” insan rolü kapmak ne kolay, sizin duyarlılığınız yesinler!
Bu iki çocuğa karşı örgütlenen linç kampanyası faşizan bir karakter taşımaktadır, faşizmin “temiz toplum” anlayışın tezahürüdür. Ahlak şudur: Ayrık otlarını temizle ve kurtul!
Dün de yazdım: TC’nin yüzyıllık sömürgeci, faşizan, ötekileştirici, yoksulluk ve çaresizlik üreten karakteri, bütün bu olanlara göz yuman çoğunluğun kirli ahlakı yargılanmadan bu iki çocuğu yarılamak, 100 yıllık suçun faturasını en zayıf olan kesmektir.
Hayatın dışına itilmiş, ötekileştirilmiş iki yoksul çocuğun işledikleri suçu nedenlerinden bağımsız ve sadece bir sonuç olarak mütalaa etmenin adı adalet aramak değil, kanı kanla yıkamaktır. Bunu sağlayarak gönül erinci aramak, insan neslinin en aşağılık halidir.
Ne diyeyim: Kendini ahlakınıza benzeyen adaletinizin altında kalın!

instagram.com/p/DMforrcNa3B/

LOZAN ve KÜRTLER

Mahmut Uzun

Ayşe Hür’ün arşivinden bir belge:
4 Kasım 1922’de TBMM Gizli Oturumu’nda, Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey şöyle konuşuyor:

“Bendeniz Kürdoğlu Kürdüm.
Kürtler hiçbir şey istemiyorlar.
Yalnız büyük ağabeyleri olan Türklerin saadet ve selametlerini istiyorlar.
Avrupa’nın Sevr paçavrasıyla verdiği bütün hakları ayaklarımız altında çiğnedik.
Türklerle birlikte savaştık, onlardan ayrılmadık ve ayrılmak da istemeyiz…
Heyet-i murahhasamızdan ricam, azınlıklar konusu görüşülürken
Kürtlerin hiçbir talebi olmadığını ifade etmenizdir.
Ve lütfen Suriye’de terk ettiğimiz hudutları geri alın,
Kerkük’ü, Süleymaniye’yi, Musul’u unutmayın.”

Alkışlarla karşılanan bu sözler, bir halkın kaderinin nasıl kendi ağzıyla inkâr edildiğini gösteriyor.

Şimdi soruyorum:
Tarih tekerrürden ibaret derler…
Bugünlerin “Kürt politik önderleri”ne bakın:
Kimin için Kürt çocuklarının kanı dökülüyor?
Kim için direniş, kim için ihanete ortaklık yapılıyor?
Neden atalarının izinden gittiklerini şimdi daha iyi anlıyor musunuz?

Asıl soru şu:
Bu halk gerçekten devletleşmeyi istiyor mu?

Sanmıyorum!

Çünkü her seferinde başkalarının haritasını yırtmak yerine,
kendi varlığından feragat etmeyi tercih edenler çıkıyor sahneye.
Ve biz her defasında, aynı sahte alkışlarla kandırılıyoruz.
instagram.com/p/DMefLOFtZpd/

Öcalan, Kürt Halkının Ocağına İncir Ağacı Dikecek Kadar Derin Bir Projenin Parçasıdır.

Bunu yıllardır söyledik. Duyulmadık, dışlandık, susturulduk, susturulmak istendik. Ama hep aynı hakikati dillendirdik:
Öcalan, Kürt halkının özgürlük umudunu içeriden imha etmek üzere kurgulanmış derin ve sistematik bir projedir, projenin merkezindedir. Bu, basit bir sapma ya da bireysel ihanet değildir; bu, kürt halkının on yıllarca süren direnişini devlete teslim eden kapsamlı bir tasfiye planıdır.

Bugün artık perde kalmamıştır. Her şey artık aleni, açık, gözler önündedir. Hakikat, kaçınılmaz bir biçimde konuşmaktadır.
Evet, Kürt halkı tarihsel bir eşiktedir:
Ya bu ihanet düzenine boyun eğecek, yok oluşa doğru sessizce sürüklenecek… ya da ulusal değerlerine, tarihsel belleğine, diline, kültürüne ve özgürlük idealine sımsıkı sarılarak bu karanlık oyunu bozacaktır.

Bu bir uyarı değil, bir çağrıdır. İhanete karşı hakikatin, teslimiyete karşı onurlu direnişin çağrısı. Artık kandırılmış olma bahanesi yok. Artık “bilmiyorduk” deme lüksü kalmamıştır. Her şey ayan beyan ortadadır. Bu noktada susmak, bilerek veya bilmeyerek ihanete ortak olmaktır.

Öcalan merkezli bu proje, Kürt halkının kaderini devlete entegre etme, teslim alma ve hafızasızlaştırma planıdır. Ve ne yazık ki bu plan, içimizden devşirilen aktörlerle adım adım uygulanmaktadır.

Kürt halkı, eğer yaşamak istiyorsa - sadece fiziken değil, bir halk olarak varlığını sürdürmek istiyorsa - bu projeye, bu oyuna, bu ihanete karşı topyekün bir duruş sergilemek zorundadır.
Geçmişin mücadele mirası, bugün bizi sorumlu kılıyor.
Ya kendi kaderimize sahip çıkarız ya da bir halk olarak tarihten siliniriz.

Mahmut Uzun

instagram.com/p/DMcPJ4RtSw0/

Ahmet Minguzzi Cinayeti Üzerine…

Elias Nin

Mattia Ahmet Minguzzi bıçaklanarak öldürüldüğünde 14 yaşındaydı. Bu da birçok çocuk cinayeti gibi sıradan bir haber olarak geçiştirilecekti ama olmadı çünkü öldürenler yoksul Kürt, öldürülen ise ayrıcalıklı (zengin) bir ailenin çocuğuydu.
Mattia Ahmet Minguzzi, İtalyan şef Andrea Minguzzi ve Türk çellist Yasemin Akıncılar Minguzzi’nin oğluydu, özel İtalyan Lisesi’nde öğrenciydi.
Mesela 12 yaşındaki bedenine 13 kurşun sıkılarak öldürülen Kürt Uğur Kaymaz ya da
12 yaşında havan topu mermisiyle öldürülen Ceylan Önkol değildi.
Minguzzi ailesinin bu çocuk ölümlerinden haberinin olmadığı muhakkaktır, zaten olması da beklenemez zira onlar için yaşam hakkının kutsallığı da evlat acısının dayanılmaz ağırlığı da kendi sırça köklerinin sınırlarında başlamaktadır.
Aynı şey, Minguzzi ailesinin dostları ve Ahmet Minguzzi için adalet isteyen adalet düşmanı ırkçı Beyaz topluluk için de geçerlidir.
Minguzzi ailesi ve dostları, Ahmet Minguzzi’yi öldüren çocukların mevcut yasaya göre değil de yasanın dışına çıkılarak cezalandırmalarını talep ediyorlar; bunun için kampanyalar yapıyorlar.
Devlete teslim olmayan devrimcilere ibret olsun diye 17 yaşındaki Erdal Eren’i idam eden ahlak ne ise yoksul ve hayatın dışına itilmiş diğer çocuklara ibret olsun diye 15-16 yaşlarında olan bu iki çocuğa, çocuklara uygulanan yasa yerine, 18 yaş üstü yetişkinlere uygulanan yasanın uygulanmasını isteyen ahlak da odur.
Ortada bir cinayetin olduğu muhakkaktır lakin bu iki çocuğu birer katile dönüştüren nedenler görmezden gelinerek adalet sağlanamaz zira bu cinayet sadece bir sonuçtur.
40 yıllık savaş, 100 yılı aşkın bir süredir devam eden inkâr, zorunlu olarak göç edilen Türk kentlerinin varoşlarına sıkıştırılmış bir “yaşam” ve bütün bunların sonucu olan siyasallaşmamış “kin” yok sayılarak Ahmet Minguzzi cinayeti anlaşılamaz.
Bu çocukları katil yapan sistemin ideolojik, sınıfsal, ulusal, cinsiyetçi dayanakları yargılanmadan yapılacak yargılama, en zayıf olanı suçlu ilan ederek Minguzzi ailesinin de bir parçası olduğu asıl suçluları görünmez kılmaktır.

instagram.com/p/DMcl3mFN3vh/

Güneş Sistemi’nin Ucunda Gizemli Bir ‘Kozmik Fosil’ Keşfedildi

Astronomlar, Güneş Sistemi’nin uzak köşelerinde “kozmik fosil” olarak tanımladıkları bugüne dek gözlemlenen en ilginç yapılardan birine rastladı.

kayiprihtim.com/haber/gunes-si

Hegel’in yolu Ani Katedrali'ne düşerse

Ani, 10. yüzyılın sonundan 13. yüzyıla uzanan kısa ama parlak döneminde, Ermeni mimarisinin en yoğun deneysel laboratuvarı hâline geldi.

bianet.org/yazi/hegelin-yolu-a

El âlemin ananeleriyle dalga geçmek kolay!

Mazi değiştirilemez ama ondan ders almak mümkün diyen Māoriler’in sesine kulak vermekte fayda var.

bianet.org/yazi/el-alemin-anan

Marx’ın Matematiksel Elyazmaları: Bir kitabı arama, bulma ve çevirtme öyküsü

Kitaptan kimse haberli değildi sanırım, haberli olabilecek çok az sayıdaki insanla da ben karşılaşmadım belki de. Adını sormayı akıl edemediğim için sonraki yıllarda aklıma geldikçe hayıflandığım, şık giyimli, nazik davranışlı adam dışında…

haber.sol.org.tr/haber/marxin-

Duygular, ahlaki kararlarda “güvenilmez” midir?

1. Kantçı Rasyonalizm: Duygular Güvenilmezdir
Immanuel Kant, “Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi” (1785) ve “Pratik Aklın Eleştirisi” (1788) eserlerinde, duyguları ahlak dışı saymasa da ahlaki kararlar için yetersiz bulur:

Heteronomi Sorunu: Duygular (sempati, nefret, korku) dışsal veya içsel uyaranlara bağlıdır; özerk iradeyi zedeler.
Evrensellik Eksikliği: Duygular kişiye ve duruma göre değişir, oysa ahlak yasası (kategorik imperatif) nesnel ve evrensel olmalıdır.
Çıkar Karışması: “İyilik yaparken mutlu olmak” bile, eylemi çıkara dayalı hale getirebilir.
Örnek: Birine sırf “acıdığınız için” yardım etmek, Kant’a göre ahlaki değildir; çünkü bu, duygusal bir rastlantıdır. Oysa aynı eylem, “insan onurunu koruma” ilkesiyle yapılırsa ahlakidir.

2. Hume’cu Duyguculuk: Ahlak Duygular Üzerine Kuruludur
David Hume, “Ahlak Üzerine Bir İnceleme” (1751) eserinde, Kant’ın tam aksine ahlakın temelinin duygular (sentiment) olduğunu savunur:

“Akıl, tutkuların kölesidir”: Hume’a göre ahlaki yargılar, mantıksal çıkarımla değil, sempati ve nefret gibi duygusal tepkilerle oluşur.
Yararlılık İlkesi: Bir eylemin iyi veya kötü olduğunu belirleyen şey, toplumsal fayda ve duygusal onaydır. Örneğin, adalet kavramı, insanların “haksızlığa öfke duyması” sayesinde gelişmiştir.
Evrensellik Duyguda Aranmalıdır: Hume, evrensel ahlakın insan doğasındaki ortak duygularla (örneğin, acıya sempati) temellendirilebileceğini savunur.
Örnek: Birini kurtarmak, “onun acısını hissettiğiniz için” ahlakidir; Kant’ın dediği gibi “soğuk bir ilke” gerektirmez.

3. Aristoteles: Duygular ve Erdem Dengesi
Aristoteles, “Nikomakhos’a Etik” (MÖ 4. yy) eserinde, duyguların kontrol edilmesi gerektiğini savunur:

“Altın Ortalama”: Öfke, korku, sevgi gibi duygular, aşırıya kaçmadan kullanıldığında erdemli hale gelir.
Pratik Bilgelik (Phronesis): Ahlaki kararlar, akıl ve duygunun dengelenmesiyle alınır. Örneğin, cesaret, korkaklık ile pervasızlık arasındaki dengeyle mümkündür.
Örnek: Adaletli olmak, öfkeyi bastırmak değil, hakkaniyetle yönlendirmektir.

4. Modern Psikoloji ve Nörobilim: Duygular Olmadan Ahlak Mümkün mü?
Kant’ın aksine, günümüz psikolojisi duyguların ahlaki kararlardaki kritik rolünü vurgular:

Antonio Damasio (“Descartes’ın Yanılgısı”, 1994): Duygusal hasarı olan hastalar (örn., ventromedial prefrontal korteks lezyonu), mantıklı kararlar alabilir ama ahlaki yargıları bozulur.
Jonathan Haidt (“The Righteous Mind”, 2012): Ahlaki yargılar önce sezgisel/duygusal olarak oluşur, sonra akıl gerekçe uydurur.
Ayna Nöronlar: Empati, başkasının acısını hissedebilme yeteneğiyle doğrudan bağlantılıdır.
Örnek: “Tramvay ikilemi” deneylerinde, insanların çoğu duygusal tepkilerle (örn., birini itmekten tiksinti) karar verir.

5. Feminist Etik: Duyguların Ahlaki Değeri
Carol Gilligan ve Nel Noddings, Kant’ın “soğuk evrenselcilik”ine karşı bakım etiğini (ethics of care) savunur:

İlişkisellik: Ahlak, soyut ilkelerden çok, insanlar arası bağlarla (sevgi, sorumluluk) şekillenir.
Duygusal Bağlar Önemlidir: Bir annenin çocuğuna sevgisi, “evrensel bir yasa” gerektirmez; doğal ve ahlaki bir tepkidir.
Örnek: Bir hasta yakını, “sevdiği insanın acısını dindirmek” için yalan söyleyebilir. Kant’a göre bu yanlıştır, ama bakım etiğine göre meşru olabilir.

6. Sonuç: Duygular Güvenilmez mi?
Filozof/Görüş Duyguların Rolü Temel Argüman
Kant Güvenilmez Ahlak, akıl ve evrensel ilkelerle belirlenmeli.
Hume Temel Ahlak, duygusal onay ve sempatiye dayanır.
Aristoteles Kontrollü kullanılmalı Erdem, duygu ve aklın dengelenmesidir.
Modern Psikoloji Kritik Duygusal hasar, ahlaki yargıyı bozar.
Feminist Etik Merkezi Bakım ve ilişkisellik, duygularla şekillenir.

insanokur.org/duygular-ahlaki-

Nedenini bilmeden, yasadışı herhangi bir şey yapmadan, hepimiz kendimizi ansızın potansiyel teröristler listesinde bulabiliriz.

-Slavoj Zizek

"Zeki insanlar asla bir baltaya sap olamaz, olanlar yalnız aptallardır."

Fyodor Dostoyevski

GÜLÜŞLERİ VURDULAR.

Kadir Dağhan

Bu gün 20 Temmuz.
Yine sözün bittiği, yazının yetmediği günlerden biri.
- Keşke bizim çocuklarımız ölseydi, siz misafirdiniz.
- Neden çocuklarımızı öldürüyorsunuz, dünya hepimize yetecek kadar büyük değil mi? "
Diye haykıran anne yüreği çığlıkların adı.
Bilinir ki insanları diğer canlılardan ayıran en büyük özellik zelal yürekleri, samimi ve içten gülüşleridir.
Yaşam doludurlar, umutla bakarlar yarınlara.
Barıştan, yaşamdan, yaşatmaktan, sevgiden yanadırlar.
Dünyanın en güzel gülüşlerini vurdular bu gün.
Gülmeyi bilmeyen, ciğersiz, devşirme, karanlık yapılar işbaşındaydı o gün yine.
Alçakça, ahlaksızca, kalleşçe, namussuzca vurdular.
Başka bildikleri yok zaten.
Bu gün 20 Temmuz.
Bugün SURUÇ, PİRSUS, SERUĞ.
33 karanfil.
33 ölümsüz gülüş.
Ne söz yetiyor, ne yazı.
Tüm dillerden ruhları şad olsun bir kez daha.
Katillerine de sınırsız lanet.

"Bir anarşist, komünizm olmadan var olamaz. Komünist olmalıyız, çünkü gerçek eşitliği ancak komünizmde gerçekleştirebiliriz. Komünist olmalıyız, çünkü halk, kolektivizmin sofistike kavramlarinı değil, komünizmi içtenlikle anlar. Komünist olmalıyız, çünkü biz anarşistiz; çünkü anarşi ile komünizm, devrimin birbirini tamamlayan iki zorunlu parçasıdır."

Carlo Cafiero

 

“Bu Elin Gölgesinde Kan Var”

Barış değil bu.
Bu şekil, bir halkın göğsüne saplanan hançerin suretidir.
Bu bir selam değil,
bu bir suskunluğun, kanın ve inkarın dilidir.

Madımak’ta ateşi tutuşturanlar bu eli kaldırmıştı.
Maraş’ta çocukları keserken de,
Çorum’da, Gazi’de,
bu eli havaya kaldırmışlardı-utanmadan.

Sözde “millet” adına,
ama milletin kendisini hedef alarak.
Kimi Aleviydi, kimi Kürt, kimi sadece “bizden değil” diye hedef oldular.
Hepsinin adı geçti bu toprağın kara defterine.

Bu el, adaletin değil,
derin devletin, çetenin, faşizmin işaretidir.
Altında dış mihraklar vardır,
Gladio,
JİTEM,
çorak bir ideolojinin mezar kazıcıları bunlar.

Bu eli selamlayanlar, destek verenler
yeryüzünde gökkuşağını istemeyenlerdir.
Bir dil, bir din, bir kan, bir hayat…
diğer her şeyi yok sayanlardır.

Ama işte burada,
bu karanlık elin içine yazılmış kelimeler
unutmanın karşısına dikilmiş bir hafıza gibi duruyor.
Adaletin gelmediği her yerde,
bu harfler çığlık çığlığa hala yaşıyor.

Ben ne barış görüyorum burada,
ne insanlık.
Sadece bir çağrı hissediyorum içimde:

Bu eli tanıyın!
Bu eli unutmayın!
Bu el yeniden kalkmasın diye
biz susmayalım!

Mahmut Uzun

instagram.com/p/DMSAISFt3wG/

Kamâlizm sahte bir ulus yaratma projesidir.

Vatanseverlik ulusların ahlaksızlığıdır.
-- Oscar Wilde

Show older
Qoto Mastodon

QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.