Ataol Behramoğlu, 16 Temmuz 2022'de katıldığı Halk TV yayınında 11 yıldır görev yaptığı İstanbul Aydın Üniversitesi'nin baskı altında işine son verdiğini anlatmıştı. Aynı programda Behramoğlu, kurban bayramını eleştirmiş ve hükümete beddua etmişti. Bunun ardından başta Alpay Özalan olmak üzere Aktroller tarafından hedef gösterilmişti.
Kamuoyunda Behramoğlu'nun bu hedef gösterme yüzünden işinden olduğu sanısı yayıldı. Ancak kazın ayağı öyle değildi. Kendisi bugün Cumhuriyet'te yayınlanan Aydın Üniversitesi'ne Veda Ederken başlıklı yazısında meseleye dair ipuçları veriyor.
Behramoğlu, son iki kitabı hakkında mayıs ayında yapılan bir toplantıda iktidara yönelttiği ağır eleştirilerin yanı sıra SADAT denen paramiliter örgüte karşı sosyal medyada verdiği yanıt üzerinde duruyor. İktidar, bu nedenle üniversite yönetimine tepki gösterince yönetim kaygılanmış.
Ülkemizde olmayan ifade özgürlüğünün ve endişeli muhafazakarlığın son kurbanı oldu kendisi. Fakat böyle giderse kendisinin arkasından peşi sıra gelenlerin olacağı çok belli.
Üniversite sınav sonuçlarının açıklanmasının ardından gelenekselleşen bir şekilde sınavın birincileriyle çeşitli medya kuruluşları röportaj yaptı.
Sisteme çok hakim değilim ama öğrendiğim kadarıyla sınav iki günde tamamlanıyor. İlk oturuma Temel Yeterlilik Testi (TYT) deniyor. İkinci kısıma Alan Yeterlilik Testi (AYT) adı veriliyor ve sayısal, sözel veya eşit ağırlık dallarında puanlar böylece hesaplanıyor.
İşte bu ilk sınavın ve eski adı YDS olan Yabancı Dil Testi (YDT) İngilizce alanının birincisi Kocaeli'nin Darıca ilçesinde yaşayan Zeynep Dila Kuyucu. Özel ENKA Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Kimya Bölümü öğrencisiymiş. Birincinin özel de olsa meslek lisesinden çıkması kadar kanserle özdeşleşen Dilovası'ndaki bir okuldan çıkması da garip.
Dokuzuncu sınıftan beri düzenli olarak çalıştığını söylüyor Kuyucu. Annesi ve babası doktormuş. Bir de kardeşi varmış. Bilgisayar mühendisi olmak istediğini kaydediyor. Bunun için İTÜ, Boğaziçi veya Sabancı tercih edebilirmiş. Yani Teknik Üniversite ve Boğaziçi itibarından pek bir şey kaybetmemiş.
AYT eşit ağırlık birincisi İzmir Atatürk Lisesi'nden Selin Aşıkiraz oldu. Devlet okulundan çıkması sevindirici. Özel okulun başarı demek olmadığını bir nebze de olsa anlatabilmiştir. Ancak Aşıkiraz, on birinci sınıftan beri çalıştığını ve dershaneye gittiğini belirtiyor. Kendisi adı lazım değil bir haber sitesinde iğrenç yorumlara maruz kaldı.
Mali müşavir anne ve bilgisayar mühendisi babanın tek çocuğu. Hedefi çok net: Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü.
İki birincinin ortak noktaları büyük kentlerde yaşamaları, kalabalık olmayan ailelerde büyümeleri ve ebeveynlerinin de üniversite mezunu olmasıdır. Tabii, çoban olmadıkları için takdire şayan bulunmayacaklardır. Ben kendilerine iyi dileklerimi iletiyorum. Yolları bahtları açık olsun!
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, bazı işverenlerin işçinin hesabına asgari ücret yatırdıktan sonra 1000-1500 lirasını elden geri aldığını şaşkınlıkla anlatıyor. Bu tür iğrençliklerden uzun süredir haberdardım.
Asgari, minimum yani en az anlamına gelir. Devletin belirlediği asgari ücreti karşılayamayacağını düşünen patron, şirketini kapatıp ücretli bir işe girebilir. Aksi halde kimseyi oyalamaya hakkı yok. Mükemmel Darwinci piyasa modelimiz bize bunu salık veriyor.
@dinosauce kastettiğim şey o değil. Üniversite sınavında barajın kalkmasıyla artık üç net yapan kişi de üniversiteye gidebilecek. Bu kişiye neden burs veya kredi verilmeli?
Kılıçdaroğlu, iktidara sufle vermeye devam ediyor. Aslında sadaka kültürünün devamı niteliğinde bir adım bu. Ülkemizde dörtnala enflasyon olmasaydı böyle bir şeye gerek kalmayacaktı.
Beşli Çete'ye yapılan yardımlarla tüm öğrencilere burs verilebileceği eleştirileri haklı. Ancak bugün açıklanan üniversite sınavı sonuçları çok acıklı bir tabloyu gözler önüne seriyor. Başarısızlığın dışlandığı bir sistemde bunlar ne kadar doğru?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, katıldığı panelde 12-14 saatlik çalışmanın geride kaldığını ve günümüzde herkesin 08.00-17.00 çalıştığını söylemiş. Önümüzdeki yirmi beş yılda çalışma süresinin altı saate ineceğini de eklemiş. Bakanın yaşadığı ütopyada öyle olabilir. Ben de buna sadece "İnşallah!" demek istiyorum.
Biz 2022'de bunları tartışırken Bertrand Russell, 1935'te yazdığı Aylaklığa Övgü başlıklı denemesinde çalışmanın dört saatle sınırlandırılmasını önermişti. Sanırım o günleri göremeden öleceğim.
Misafir öğretim üyesi, akademik kadroda olmamasına rağmen bir üniversitede belirli bir süre için görev yapan akademisyendir ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu madde 40 uyarınca görev yapar.
İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi'nde görev yapan üç misafir öğretim üyesi hakkında bayağı konuşuldu. Özellikle tiplerinden ve isimlerinden dem vuruldu.
Google Scholar'dan baktığım kadarıyla Aamir Hamid, toplam 695 kere atıf almış. 2018'de yazdığı Impacts of binary chemical reaction with activation an unsteady flow of magneto-Williamson nanofluid başlıklı makalesine 84 atıf yapılmış.
Peyman Roodgar Saffari, dokuz makalesinden biri 20, biri 18 ve diğeri 17 kez olmak üzere toplam 85 kez alıntılanmış. Farrukh Mahzar'a ise toplamda 111 kere atıf verilmiş.
Teknik Üniversite yaptığı açıklamada birçok ülkeden misafir öğretim üyesi kabul ettiğini ve bu üç akademisyenin dünyada 334'üncü sırada bulunan İslamabad Ulusal Bilim ve Teknoloji Üniversitesi ile 378'nci sırada bulunan Quaid-i-Azam Üniversitesi'nden alanında uzman kişiler olduğunu vurgulamış.
Faşizmin geldiği nokta çok üzücü. Bunun sonuçları hepimiz için acı olacak. Bir yandan liyakat derken diğer yandan böylesi bir tavır oldukça çelişkili. Tez zamanda akıl fikir diliyorum ülkemin ırkçılarına.
OECD verilerine göre en çok çalışan ülke Türkiye. İşçilerin %15'inden fazlası haftada 60 saat ve üzeri çalışıyor. Aslında bu, cumartesiyi de sayarsak günlük on saat çalışmaya denk geliyor. Bu kadar çok çalışıp bu kadar az kazanan bir ulus daha yok yeryüzünde. Vahşi kapitalizmin böylesine hüküm sürdüğü, dolayısıyla bölüşümün adil olmadığı memleketimden emek süreci görünümleri -şimdilik- böyle.
Dünya Emoji Günü'nü kutlarken Smiley ile başlayan bu yolculuğun yeni bir iletişim yolu haline geldiğini anlamak gerekiyor. Öyle ki Oxford, 2015'te 😂 emojisini yılın sözcüğü seçmiştir.
Antik Mısır'daki hiyeroglifler gibi bir emoji de birden farklı anlama gelebiliyor. Bir emojinin iki karakter olması nedeniyle karakter sınırı olan platformlarda da iş görüyor.
Facebook ve Instagram'ın ardından artık anlık mesajlaşması uygulamaları olan Telegram ve Whatsapp'ta da emoji ile yanıt verilebiliyor. Buna ifade bırakmak deniyor.
Emojipedia'ya göre Eylül 2021 itibariyle 3633 emoji bulunuyor. Bu sayı her yıl çıkan yeni emojilerle artıyor. Bakalım sözcükleri kullanmadan (belki emojiler aracılığıyla) kendimizi ne kadar anlatabileceğiz?
Şekerin aslında bir çeşit zehir olduğu yavaş yavaş anlaşılırken firmalar şekersiz alternatiflere yöneliyor. Bu öyle bir hal aldı ki, eskiden şekerlisinden bir tık pahalı olan ürünler şimdi aynı fiyata satılıyor.
Sprite ve Lipton da klasik tatlarından ödün vermeden şekersiz ürünlerini piyasaya sunmuş. Daha da yaygınlaşmasını diliyorum bunların.
Bir insanın kamusal alanda görebileceği kişilerden biridir kasiyer. Şayet jet kasayı kullanmıyorsak her alışverişte görürüz onları. Benim dikkatimi çeken şey, hiç mutlu bir kasiyer olmaması. Mutluluk, zoraki gülümsemeyle anlaşılmaz tabii. Fakat özellikle üç harfli market zincirlerinde çalışanların mutsuzluğu insanı etkisi altına alıyor.
Ben de kasiyerlerin mutsuz oluşu hakkında düşündüm, bizzat buralarda çalışanların yorumlarını okudum ve on neden buldum:
1️⃣ Görev tanımları yok. Bizim kasiyer olarak gördüğümüz emekçi aslında mağazanın her işini yapıyor. Yeri geliyor reyon görevlisi oluyor, yeri geliyor manav personeli.
2️⃣ İnsanlarla uğraşmak gerçekten zor. Hele ki sorunlu insanlara denk gelme olasılığınız yüksekse.
3️⃣ Ensesi kalın kapitalistlerin esnek çalışma saatleri olarak pazarladığı 12 saate varan çalışma süreleri. Bu bana Auschwitz'i andırıyor. Her market bir toplama kampı gibi.
4️⃣ Verilmeyen mesai ücretleri ve şirketlerin çalışanlardan beklediği karşılıksız fedakarlıklar. İnsanın hak ettiği paranın peşinde koşması da yetmiyor; fedakarlık göstermesi isteniyor.
5️⃣ İaşe olmadan asgari ücrete çalışmak. Patronlar işçiden elde edebileceği maksimum kârın peşinde. Bu yüzden işçi, işyerine yürüyerek geliyor ve molada yemek verilmiyor.
6️⃣ Bir mağazayı genellikle iki kişi idare etmeye çalışıyor. Kasanın çoğunlukla boş olmasının nedeni de bu. İki çalışan sürekli koşturu halindedir.
7️⃣ Çalışanların ezici çoğunluğu üniversite mezunu. Her yere mantar gibi üniversite açılmasını bir bahane olarak öne sürebiliriz ama bir insanın eğitim gördüğü alanda iş yapamaması çok acı.
8️⃣ Mağaza sorumlusunun uyguladığı mobbing. Aslında mobbing, Türkiye'de çalışmanın şanındandır. Böyle bir baskı olmadan çalışılamayacağı bir Amentü haline gelmiş ülkede.
9️⃣ Zaten yarım saat olan molaların iç edilmesi. Mola bir haktır; lüks veya şımarıklık değil. Kodamanlar bunu ne zaman anlayacak?
🔟 Ayakta çalışmak. Sadece molalarda oturulabiliyor. Sanırım oturmanın performans düşüklüğüne yol açtığı düşünülüyor. Bunu bazı özel okullar da yapıyor. Sınıflarda öğretmen için sandalye bulunmuyor. Boşuna özel okullara "postmodern çalışma kampı" denmiyor.
Bu fotoğrafın çekildiği yer Ukrayna, Yemen, Libya veya Suriye değil; 15 Temmuz gecesi Fetullahçıların bombaladığı Gölbaşı'ndaki Özel Harekat Daire Başkanlığı. Bu görsel bize ilkokul mezunu ağlak bir vaizin peşinden gitmenin nelere yol açabileceğini gösteriyor. İşte tarikatçılık böyle bir şeydir. Dolayısıyla milli birlik ve demokrasi kavramları kulağa hoş gelse de 15 Temmuz, tarikatlarla; tarikatçılıkla mücadele günü olmalıdır.
@hasanyildiz çok doğru. Bunun hükümetin ajandası olduğunu düşünüyorum ben de. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu değerlerini yeterince yıpratmamış gibi şimdi de "ümmet" diye altını oyuyorlar. Avrupa Birliği'ne yaranma mevzusu da var. Fakat Özdağ, iktidardan çok muhalefete oynuyor. Muhalefet eleştirilebilir ve eleştirilmelidir ama Özdağ, yıkıcı eleştirilere başvuruyor. Sosyal medyadaki destekçileri kendilerini eleştireni terörist olmakla itham ediyor. Kabul edemediğim de bu.
🇸🇪 Mereyusblogg
Romersk medborgare från Miklagård.
På Mastodon sedan 23.X.2021
Bara postar oviktiga tankar.
Allmän egendom (PD). Inga begränsningar.
Jag tjänar ingen inkomst av det jag lägger upp här.
🇬🇧 Mereyü's blog
Roman citizen from İstanbul.
On Mastodon since 23.X.2021.
Just posting unimportant things.
Everything I publish is Public Domain (PD).
I don't earn any income here.
🇹🇷 Mereyü'nün blogu
Civis romanus sum.
23.X.2021'den beri Mastodon'da.
Önemsiz şeyler üzerine.
Paylaştığım her şey kamu malıdır (PD).
Buradan herhangi bir gelir elde etmemekteyim.