Show newer

Galerinin sonunda ilgimi kaybettim. Şöyle izlentiler vardı fakat hepsine ayrıntılı olarak bakamadım.

Show thread

Hiçbir Şey Olmamış Gibi, yapay zeka tabanlı fotoğraflardan oluşuyor. Bu bana thispersondoesnotexist.com sitesini hatırlattı. Alper Yeşiltaş bu eserinde bizi tanıdık isimler etrafında hayal kurmaya davet ediyor.

Show thread

Dilara Başköylü, 2022'deki bu yapıtında üretken çekişmeli ağlar (GAN), text2image sinir ağları, DALL-E ve Disco Difüzon kullanmış. Beden Formasyonları adlı eser, kadın bedeninin sanattaki kullanımı üzerine eğilmiş.

Show thread

Anna Şustikova, bu heykelleri üç boyutlu yazıcı kullanarak üretmiş. Malzeme kullanımındaki radikalliğin yanı sıra sanatçı, güzellik; feminenlik ve kadın kavramlarına değiniyormuş.

Show thread

Bu serginin en beğendiğim eseri bu oldu. Roman Solodkov, 2021 yılında yaptığı eserine Gizli Mekanın Tezahürü adını vermiş. Etkileşimli yerleştirme veya interaktif enstalasyon deniyor buna. Kırmızı topu oynatarak ekrandaki görüntüyü değiştirebiliyorsunuz.

Show thread

Bienalden beri sergi-galeriye gitmemiştim. Bugün işten çıktıktan sonra Akbank Sanat'taki Dijital Sezgiler sergisini inceledim. Aslında Salt Beyoğlu'na gitmeyi düşünüyordum ama burada böyle bir organizasyonu görünce planlarımı değiştirdim.

Girişte bizi çiçek fotoğrafları karşılıyor. Daha sonra yapay zekayla yapılmış görseller görüyoruz.

Parable of their holiness Butler and non-binary ant

Judith Butler and students found an ant when they were walking down the road. Butler said "What a nice ant (she/her)!"

That night, hallows appered to them in their sweet dream and adressed as follows: "O Butler! That was a non-binary ant. Whereas you assigned a gender without asking xem. The earth and the skies groaned with mercy because of the pain of the ant. Even though xe will be your intercessor on the cancel day."

Their holiness woke up with tears and repented with great repentance. Thus they told this story to their fellows so that they all could draw a lesson from.

İş ilanı

Yaklaşan seçimler nedeniye sosyal medyada Ak Partisi lehine propaganda yapacak elemanlara ihtiyaç vardır.

Haftalık 60 saatlik mesaiyi yönetebilecek,
İktidara muhalif herkesi hedef gösterebilecek,
Tercihen daha önce trollük deneyimi olan,
Şeref yoksunu,
Tayyip Erdoğan'ı anne-babasından çok seven,
Profilleme yapabilecek,
Ar namus kavramlarından habersiz,
Telegram gruplarından verilen direktifleri harfiyen yerine getirebilecek,
Gündem çalışması yapabilecek,
Şeref yoksunu
Ekip üyeleri arıyoruz.

Metro duraklarındaki hileli reklam afişi. Menü iki kişilik olmasına rağmen kişi başı (per pax) fiyat yazılmış. Yine de ucuz değil.

Spotify, 2022'nin sonundan beri metro ve turnikelerde giydirme reklam veriyor. Metroda Wrapped afişlerini de görüyorum. Bu reklamlardan aşina olduğum şarkıcılar:
Ezhel
Zeynep Bastık
Emir Can İğrek
Uzi
Lil Zey
Ece Mumay
Sefo
EDIS
Hadise
cakal
Güneş
Sena Şener
KÖFN
Bergen

Trendyol yorumlarına bakıp bir şey hakkında fikir sahibi olmak imkansız. YouTube'daki teknoloji kanalları bir ürünü incelerken üretildiği fabrikadaki duvarların rutubetine kadar ayrıntı veriyor. Bu blogda bir ürün yorumu yaparken onun satın aldığım günkü hava durumundan satış elemanının ruh haline kadar her şeyi anlatıyorum. Peki bu ne böyle?

Yorumların geneli şu şekilde;
Paketleme çok iyiydi (Hemen almalıyım o halde)
Kayınbiraderime aldım (Çok güzel ama bundan bize ne)
Kargo çok hızlı geldi (Maşallah)
Henüz kullanmadım ama güzel görünüyor (Buna diyecek bir şey bulamıyorum)

Netflix ve Spotify varsa yaşanır: Sosyal medyada ıssız yerler için kullanılan bir söz öbeği. Peki bu ne kadar mümkün? Bir düşünce deneyi yapayım.

Netflix, 17 Ocak 2023'te yaptığı zamla temel planı (720p çözünürlük ve yalnızca bir kişi) 64 liraya, standart planı (1080p çözünürlük ve iki kişi) 98 liraya, özel planı ise (4K çözünürlük ve dört kişi) 131 liraya çıkardı. Aynı hesabı kullanan kişilerin adresleri farklı olamayacağı için izbede yaşamayı arzulayanlar bu tutarı tek başına sırtlanmak zorunda kalacak. Çamur gibi izlemeyi mesele etmiyorlarsa sorun yok ama net görüntü istiyorlarsa sınırlı içerikler için ayda bir bu parayı gözden çıkarmalılar.

Spotify, 1 Ağustos 2022'de yaptığı zamla bireysel premium ücretini 21 lira olarak belirledi. Duo için 28, bir çatı altında yaşayan altı kişinin kullanımına olanak sağlayan aile için 35 lira bedel biçilirken öğrencilere 10 lira 50 kuruşluk tutarıyla jest yapmış. Yani öğrenci olmayan bir merdümgiriz 21 liralık masrafı daha üstlenmiş oldu.

Tabii, bunlar için internetin çektiği bir yer ve oraya kadar hizmet götürecek bir servis sağlayıcı gerek. Bu kalıplaşmış sözden dolayı sadece bu ikisini hesapladım. 75 liradan 152 liraya kadar çıkan bir kalem gördüm.

Uzun bir süre -seçime kadar; sonuca bağlı olarak sonrasında devam edebilir- güncel siyaset hakkında yazmak istemiyorum. Zira bu zamana kadar diyeceğimi dedim. Bir iki gün tartışılıp unutulacak konulara girip başımı ağrıtmak istemiyorum. Yine de, içime oturan bir rezillik olursa yazarım. Şimdilik bu kadar.

Jacinda Ardern, enerjisinin tükendiğini söyleyerek 7 Şubat'a kadar istifa edeceğini ve ekim ayında yapılacak seçimlerde aday olmayacağını açıkladı.

15 Mart 2019'da Christchurch kentindeki terör saldırısından sonra ve pandemi sürecindeki yönetimine bakarak başarısız bir lider olduğunu söyleyebilirim. Krizleri aşmada bir miktar eksik kalıyordu. Şimdi hayatında yeni bir sayfa açılıyor. Yolu açık olsun.

Hrant Dink, 16 yıl önce bugün katledildi. O zamanki politik iklim bugünkünden biraz farklıydı. İktidar müstevlileri ve ortakları daha sinsi bir düşmanlık güdüyordu. Bu alçak suikat üzerinden bizi birbirimize düşürmeye çalıştılar. Bu da 2007 seçimleri öncesinde gerçekleşiyordu. Bak şu talihe!

Ancak aynı klik tarafından ölüme mahkum edilen Türkan Saylan'ın Hrant Dink'in anı defterine yazdıkları bunun ne kadar beyhude bir çaba olduğunu gösteriyor.

Süper Lig'de ilk yarı tamamlandı. Galatasaray, en yakın rakibi Fenerbahçe'nin dört puan önünde lider olarak ikinci yarıya girdi. Ancak çakma dünya kupasından dolayı ara olmaycak. Bu haftasonu 20'nci hafta oynanacak.

Fenerbahçe'yi evinde aşağılayıcı bir oyunla yendikten sonra Atakaş Hatayspor'u da 4-0'lık skorla geçmiştik. Şimdilik her şey güzel görünüyor ama bekleyip görelim. Belki seçimden önce şampiyonluk gelir. Kim bilir?

Erkekler basketbolda da Süper Lig'in ilk yarısı tamamlandı. Son maçımızda Manisa Büyükşehir Belediyesi'ne 83-72 mağlup olduk. Böylece yedi galibiyet, sekiz yenilgi ile sekizinci basamakta yerimizi aldık.

Kadınlar basketbolda ise 15'inci haftayı geride bırakırken sıralamada değişen bir şey yok. Fenerbahçe, ÇBK Mersin Yenişehir Belediyesi'ne boyun eğince sarı-kırmızılılarla puanları eşitlendi.

Kadınlar voleybolda Kuzeyboru'ya karşı 3-1'lik galibiyet bizi 28 puana ve dolayısıyla beşinci sıraya ulaştırdı. İlk dördün içinde olsak çok daha iyi olurdu.

Erkekler voleybolda 15'inci hafta maçları tamamlandı. Galatasaray artık ilk dörtte. Hekimoğlu'nu 1-3 yenince 30 puana ulaştık ve TÜRŞAD ile Fenerbahçe HDI Sigorta'nın üzerine çıktık.

Tekerlekli sandalye basketbolunda araya girilmiş. 4 Şubat'a kadar maç yok. İlk maçımız Bağcılar Belediyesi ile.

Sutopunda 7/7 ile ilerliyoruz. Yedinci hafta ODTÜ'yü 13-20'lik skorla bozguna uğrattık. İlk yarı bu maçla bitmiş oldu. İkinci yarı şubatta başlayacak.

Kadınlar futbolu bu ara özellikle takip ettiğim için sona sakladım. B Grubu'da bugün itibariyle 12'nci hafta tamamlandı. Lideri takibimiz aynen sürüyor. Geçen haftaki Fenerbahçe derbisini 2-0 kazandık. Beş puanlık fark, sekize çıktı. Bugün ise Bitexen 1207 Antalyaspor'a karşı 5-0 galip geldik.

Enflasyonist ortamda bir şeyi almanın en iyi yolu taksitlendirmedir. Böylece sürekli artan fiyatlardan korunmuş ve her ay sabit bir tutar ödemiş olursunuz. Ben de banka hesabımın bulunduğu Enpara'dan kredi kartı almak istedim.

Aslında bu zamana kalmayacaktı ama Enpara, kasım ayında Kamuoyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) QNB Finansbank ile yollarını ayırabileceği yönünde bir açıklama yapmıştı.

Sonuç ise;

Bir süredir müezzinden önce uyanıyorum. 08.30'da başlayan iş için iki saat kadar erkenden yola çıkmam gerekiyor. Yolun normali kırk beş dakikayken bir de.

Üç haftadır ofisteki tüm işleri tek başıma halletmeye çalışıyorum. Bu yoğunlukla gündemi de takip edemiyorum. Ucundan baktığım kadarıyla İsveç ile tatlı bir gerginlik varmış gündemde. Stockholm Üniversitesi'nden bir profesör İbn Haldun Üniversitesi öğrencisinin stajını reddetmiş. Gerekçesi Türkiye'nin İsveç'in NATO'ya girmesini engellemesiymiş.

Haberi yapan TRT World olunca inanasım gelmemişti ancak etik olmayan bir biçimde özel mailleri ifşa etmişler. Sanırım olay doğru. Üniversite özür dilemiş ama akademisyenin yaptığı suç değil aslında. Türklerin milliyetçi olma hakkı var da İsveçlilerin yok mu? Herhangi bir gerekçe göstermeden de olumsuz yanıt verebilirdi. Bu haliyle akademisyeninki biraz çiğ bir tavır.

Benim dikkatimi çeken ayrıntı üniversitenin vakfı. Bu yazıyı okuma zahmetine katlananlar internetten bakmadan ben söyleyeyim: TÜRGEV. Bizim Bilal oğlanın vakfı yani. AKP'nin seçim politikasını üç sacayağı üzerine kuracağını yazmıştım. Bunlar; icraat, kutuplaşma ve algı operasyonu. Oradan pay biçilebilir.

Yapılan haberlerde öğrencinin iki adı kullanılırken soyadının hiçbir yerde bulunmaması ilginç. Finlandiya ve İsveç'in bu kafayla NATO üyesi olamayacağı ise daha ilginç. Tayyip Erdoğan, halktan aldığı destekle belli bir süre engelleyebilir ancak büyük patron ABD'den ilk aşamada para, ilerleyen dönemde gizli ve açık tehdit ve yaptırımlarla vazgeçmek zorunda kalabilir.

Bu iki ülkenin ittifaka hiçbir faydası dokunmayacağı gibi Rusya ile yeni bir gerginliğe neden olabilirler. Türkiye işi inada bindirirse, ordularının toplamı bir tümen etmeyecek iki ülke için Türkiye'yi ittifaktan atmanın yollarını arayacaklardır. İşin sonu Türkiye olmadan yeni bir birlik kurmaya kadar gidebilir ama bunlar radikal bir teoriler. Çünkü Türkiye olmadan NATO olmaz.

Daha taze bir mesele ise Kadıköy Belediyesi ve Martı arasında. Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, skuterler yüzünden her gün onlarca şikayet aldığını ve araçların kaldırılacağını duyurmuştu. Martı şirketinin kurucusu Oğuz Alper Öktem ise Odabaşı'nın bu serzenişini alaya alarak başlayan bir tivit dizisi (flood) hazırlamış.

Skuterlerin kesilen kilitlerinin 600 lira değerinde olduğunu ve böylelikle belediyenin milli serveti ziyan ettiğini söylemiş. "Ya devlet başa ya kuzgun leşe" diyen kendisi değilmiş gibi ahkam kesmesi bir yana, 600 liralık (muhtemelen sular duruluncaya kadar 800 lira olur) kilitlerin yeniden takılmasının ekonomiyi nasıl canlandıracağını hayal edememiş. Sonuçta para dönecek ve milli servetimiz için can suyu olacak.

Belediyeden 12 kere "park yasak harita alanı" istemiş fakat belediye kendilerine bir harita vermemiş, resmi yazı da iletmemiş. Neden olduğunu ben söyleyeyim. Çünkü belediyenin böyle bir yükümlülüğü yok. Senin şirketin yani kâr elde eden organizasyonun için harita çıkarmak zorunda değiller.

Kaldırımların yayalara ait olduğunu, dolayısıyla oraya araç park edilemeyeceğini bilmiyor veya bilmezlikten geliyor. Daha sonrasında prototip aracını tanıtıyor. Yerli ve milli olma vurgusunu eksik etmiyor tabii.

Sekiz tivitlik dizide, bir insan ne kadar haksız olabilirse o kadar haksız bir yazı yazmış. İktidarın arkasında olmasının verdiği güçle Kadıköy halkını küçümsüyor ama Kadıköylülerle şaka olmaz. Baştan uyarmış olayım.

Hilafet meselesi hakkında, halkın tereddüt ve endişesini izale (gidermek) için, her yerde lüzumu kadar beyanat ve izahatta (açıklama) bulundum. Kati (kesin) olarak ifade ettim ki "Milletimizin kurduğu yeni devletin mukadderatına (kader), muamelatına (işlemler), istiklaline (bağımsızlık), unvanı ne olursa olsun hiç kimseyi müdahale ettiremeyiz! Milletin kendisi, kurduğu devleti ve onun istiklalini muhafaza ediyor ve ilelebet muhafaza edecektir!"

Millete anlattım ki İslam-şümul (İslam dininin egemen olduğu) bir devlet tesis etmek vazifesiyle mükellef (yükümlü) tahayyül edilen (kurgulanan) bir halifenin vazifesini (görev) ifa edebilmesi (yerine getirebilmesi) için, Türkiye Devleti ve onun bir avuç nüfusu, halifenin emrine tabi tutulamaz. Millet, buna razı olamaz! Türkiye halkı bu kadar azim (büyük) bir mesuliyeti (sorumluluk), bu kadar gayr-i mantıki (akıldışı) bir vazifeyi deruhte edemez (üstlenemez).

"Milletimiz, asırlarca, bu vahi (saçma) nokta-i nazardan (bakış açısı) hareket ettirildi. Fakat ne oldu? Her gittiği yerde milyonlarca insan bıraktı. Yemen çöllerinde kavrulup mahvolan Anadolu evlatlarının miktarını biliyor musunuz? dedim. Suriye'yi, Irak'ı muhafaza etmek için, Mısır’da barınabilmek için, Afrika’da tutunabilmek için ne kadar insan telef oldu, bunu biliyor musunuz? Ve netice ne oldu görüyor musunuz?" dedim.

"Halifeye, dünyaya meydan okutmak ve onu umum (tüm) İslam umuruna (işler) tasarruf (yetki) sahibi kılmak fikrinde olanlar, bu vazifeyi yalnız Anadolu halkından değil, onun sekiz on misli nüfustan mürekkep olan (oluşan) büyük İslam kütlelerinden talep etmelidir! Yeni Türkiye'nin ve yeni Türkiye halkının, artık, kendi hayat ve saadetinden başka düşünecek bir şeyi yoktur... Başkalarına verebilecek bir zerresi kalmamıştır!" dedim.

Diğer bir noktayı da halk nazarında tebarüz ettirmek (belirginleştirmek) için şu beyanatta bulundum: Bir an için farz edelim ki, dedim, Türkiye, mevzu-i bahis (söz konusu) vazifeyi kabul etsin... Bütün alem-i İslam'ı bir noktada tevhit ederek (birleştirerek) sevk u idare etmek (çekip çevirmek) gayesine yürüsün ve muvaffak (başarılı) dahi olsun! Pekala ama taht-ı tabiiyet ve idaremize (bağlılık ve yönetim altına) almak istediğimiz milletler derlerse ki: Bize büyük hizmetler ve muavenetler (yardım) yaptınız, teşekkür ederiz fakat biz müstakil (ayrı) kalmak istiyoruz. İstiklal ve hakimiyetimize kimsenin müdahalesini muvafık görmeyiz! Biz kendi kendimizi sevk ve idareye muktediriz (yetkin)!

O halde, Türkiye halkının bütün mesai (çaba) ve fedakarlığı, sadece bir teşekkür ve dua almak için mi ihtiyar (istek) olunacaktır?!

Görülüyordu ki bir heva (arzu) ü heves için, bir vehm (kuruntu) ü hayal için, Türkiye halkını mahvetmek istiyorlardı. Hilafet ve halifeye vazife ve salahiyet (yetki) vermek fikrinin mahiyeti (öz) bundan ibaretti.

Efendiler, halka sordum, bir devlet-i İslamiye olan İran veya Afganistan, halifenin herhangi bir salahiyetini tanır mı? Tanıyabilir mi? Haklı olarak tanıyamaz. Çünkü devletinin istiklalini, milletinin hakimiyetini muhildir (ihlal eder).

Millete, şunu da ihtar (uyarı) ettim ki kendimizi, cihanın hakimi zannetmek gafleti, artık devam etmemelidir. Hakiki mevkimizi, dünyanın vaziyetini tanımamaktaki gafletle, gafillere uymakla milletimizi sürüklediğimiz felaketler yetişir! Bile bile aynı faciayı devam ettiremeyiz!

Nutuk / 14'üncü bölüm

The Cranberries grubunun unutulmaz şarkısı Zombie, IRA'ya karşı yazılmış. IRA, 20 Mart 1993 tarihinde İngiltere'nin Warrington kentinde düzenlediği bir terör saldırısında Johnathan Ball (3) ve Tim Parry (12) adlı iki çocuğu öldürmüş. Dolores O'Riordan, grubun 19 Eylül 1994'te çıkan teklisine bu olayı konu almış. Açıkçası bunu öğrendiğimde şarkıyı daha bir sevdim. Sağa sola bomba koyup masum insanların ölümüne neden olan aşağılık terör örgütlerine sempati beslenmemeli.

Show older
Qoto Mastodon

QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.