Show newer

LinkedIn'de böyle bir paylaşım gördüm. Bırakmamız gereken yedi davranış sıralanmış. Sırasıyla yorumlayalım.

1️⃣ Yemek bir ihtiyaç olduğu kadar bir zevktir de. Çalışırken yemek yememeye dikkat etmek lazım. Hem molanızı da heba etmeyin.

2️⃣ Buna silsile deniyor. Çok ekstrem bir durum olmadıkça en üstteki kişiye çıkmamalısınız.

3️⃣ Nasıl bir şablon var anlayamadım. Belki de sunum yapmadığım içindir.

4️⃣ Çalışıyormuş gibi görünmek karakter meselesi ama mesai saatlerinin uzun olmasını atlamayalım lütfen.

5️⃣ Kadınlar her yerde olmalı. En ufak bir boşlukta mağara insanlarının feveranlarını dinliyoruz.

6️⃣ Ağzı laf yapmak bir meziyettir. Bu meziyeti doğru yerde ve zamanda kullanırsanız sizi başarıya götürür.

7️⃣ Ekipteki tüm kişiler eşit olamaz ki, nasıl eşit muamele bekleniyor? Aynı birim içinde karınca misali işe asılan da oluyor "Benden sonrası tufan" diyip iş kilitleyen de.

Bir bitkinin kaynar suda demlenmesine çay demiyor muyuz? Yani içtiğimiz her bir çay aslında aromalı sudur. Çayın zararları konulu yazıları okuyunca bu geliyor aklıma.

Geçen hafta Flo'dan bot aldım. Benim için en ideal ayakkabı fermuarsız, bağcıksız, ayağı sokunca giren ve zemini hissedebileceğim türden olmalıdır. Dünkü dolu yağışından sonra hava soğuk olmuş, yollar buz tutmuştur diye giydim. Otelde muhasebenin önünden yürürken tabanının kaydığını fark ettim. Karda da kaymamasını umuyorum. Yoksa pek bir işe yaramaz.

Bu kitabın PTT Kargo ile yola çıktığına dair bir mesaj geldi. Bursa'dan kendim alabilirdim. Hem şehir görmüş olurdum.

Show thread

Otobüste yolu izlemek yerine içeri bakanlar garip geliyor bana.

Geçen gün Hummel mağazasına uğrayıp yeni bir çanta aldım. Laptop çantasını da sayarsak Kasım 2022'den beri aldığım yedinci çanta oldu. Çantaları uzun süre kullanamamam garip.

İş arkadaşımın önermesiyle Carol & the End of the World adlı mini diziyi izledim.

Dünya'ya çarpmak üzere olan bir gök cismi vardır. Yapılan hesaplamalara göre yedi ay kadar zaman kalmıştır. Bu nedenle borsalar kapanmış, paralar tedavüller kalkmış ve insanlar işlerini bırakıp hiç yapmadıkları eylemleri denemeye başlamıştır. Buraya kadarki kurgu bana Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Kuyrukluyıldız Altında bir İzdivaç öyküsünü anımsattı.

Fakat Carol, her zamanki gibi yaşamaya devam etmektedir. Bir adamla flört ettikten sonra depresyon çıkarmaya devam etmektedir. Bir gün bir şirketin muhasebe biriminde bulur kendini. Burada çalışmaya başlar.

Kartuş arama bölümündeki mücadele ilginçti. Her yer kapanmışken iş yapma azmini nereden buluyor bu insanlar? Belki de yapacakları, yapabilecekleri başka bir şey yoktur.

Günler bu şekilde gelir geçerken Donna ve Luis diye iki arkadaş edinir. Bence bu tanışma hikayenin dönüm noktası. Muzlu ekmek yerken ortaya atılan teoriler beni düşündürdü. Özellikle Luis'in aslında ölmüş olduğunu öne sürmesi mantıklı geldi.

Carol, ofisteki herkesi tanımak istiyor. Bunun için çaba harcıyor. Ele geçirdiği özlük dosyalarından öğrendiği kadarıyla herkese selam veriyor. Bu da herkeste bir şaşkınlık yaratıyor. İnsanlar robotlaşmış çünkü.

David'in masa başında ölümü ve sonrasında yapılan tören, ofisteki çalışanların da insan olduğunu hatırlamalarına yardımcı oluyor. Daha önce 09.00-17.00 gelip giden insanlar, iş çıkışı Applebee adındaki bir kafeye gidiyorlar.

Benim bu seriden anladığım şey, Dünya'nın sonuna yedi ay veya otuz yıl kalması arasında bir fark yoktur. Anda kalmak önemlidir.

Uzun süredir okumak istediğim bir kitabı hiçbir yerde bulamıyordum. Yalnızca sahaf sitelerinde satıldığını görüyordum. Bir tanesini sepete atmıştım -ki 12 liradan başladığı için bu en pahalılarından sayılabilir. O bile kargo ücretine yetişemiyor.

Hesap adı: Solcu Gazete

Paylaşılan gönderi: Hande Erçel, "bazlama surat" davasını kazandı.

Yorumum: Böyle bir haber duymaya çok ihtiyacım vardı, teşekkürler yoldaş.

Aslında doğrudan eve gidecektim ama M7 hattında Mecidiyeköy yönündeki perona dahil olmuşum. Hiç bozuntuya vermeden Kağıthane durağında indim. Havalimanına giden M11 hattını denemek için bir fırsattı bu.

İki metro hattı arasında bağlantı olmadığını söyleyerek başlayayım. Trafiğe karışmanız gerekiyor. Sonrasında biraz derine inip turnike bölgesine varıyorsunuz. Aylık akbilden iki düşüyor, normalde ne kadar alacağına dair bir fikrim yok. Göstermelik iki tane İstanbulkart cihazı konmuş buraya.

Perona inerken İstanbul haritası göze çarpıyor. Beton Kanal özellikle gösterilmiş. Onun dışında yapılan anonslar ve göstergelerden metronun tam anlamıyla bitmediği anlaşılıyor. Saat 21.30'da son seferin yapılacağına dair bir duyuru işittim. Gayrettepe istasyonu ise önümüzdeki günlerde açılacakmış.

Sefer sıklığını bilemiyorum. Üç dakika falan beklemişimdir en fazla. Duraklar arasında biraz mesafe var sanki. Kağıthane'den Hasdal'a olan yol bunu hissettirdi bana.

Tren içindeki bilgilendirmeler yeterli. Özellikle hangi kapının açılacağını söylemesi hoşuma gitti. Hiç gidip görmediğim uzak ve güzide semt Göktürk'te indim. Çarşısını beğendim. Ek olarak, yaya geçidinde araçlar duruyor.

Show thread

Bu hafta planımı yapmıştım. Müsait olduğumda Feshane Artistanbul'a gidecektim. Hafta içi 19.00'a kadar açık olduğundan cumartesi ideal olur diye düşündüm.

T5 Eminönü-Alibeyköy tramvanın Feshane durağında inip yüz metre kadar yürüyerek alana ulaşılabiliyor. Müze Gazhane gibi muhteşem bir düzenleme yapılmış. Çöp kutuları bile janti.

İçeride bir sergi vardı ama İstanbul Senin uygulamasını çalıştıramadığım için giremedim. Yine de kültür-sanat etkinliklerinin yeni bir adresi olacağını bilmek güzel.

Vikipedi sarmalı: Bir maddeyi incelerken mavi bağlantılar sayesinde başka maddeleri okumak, o madde aracılığıyla yeni maddelere açılmak ve sonunda alakasız bir yerde bulunmak.

Metroda sürekli tanıtımını görüyordum. Borusan Kocabıyık Vakfı'nın Cumhuriyetin Yüzü sergisine bugün iş çıkışı uğrayabildim. Galataport'ta yer alan mekana ulaşmak zor değil ama sahile X-ray cihazından geçerek girmek moral bozucu.

Sergi, Kurtuluş Savaşı ile başlıyor. Canını dişine takan halkın mücadelesi Yokluktan Varoluşa olarak adlandırılmış. Sonrasında Harf Devrimi ve Dil Devrimi geliyor. Zaten serginin ana ekseni cumhuriyetimizin kültür ve sanat alanında yarattığı değişim. Tiyatro, mimari, arkeoloji, heykel ve resim alanlarıyla devam ediyor.

Kendimizi nasıl yoktan var ettiğimizi anlatan güzel, anlamlı ve bilgilendirici bir sergi olmuş. Başta kuratör İzzeddin Çalışlar olmak üzere emeği geçen herkese şükranlarımı sunarım.

Tek maruzatım ışıklandırma konusunda oldu. Fotoğraf çekerken çok zorlandım bu nedenle. Dört fotoğrafı seçmek zor ama ziyaret etmenizi önererek buraya bırakıyorum.

Dünya'yı döndüren sevgidir. Bilimsel değil sadece hisler.

Geçen haftaki talihsizlikten sonra puan farkının kapanacağını biliyordum. Şimdi öne geçme zamanı. Sonrası yirmi beşinci şampiyonluk ve beşinci yıldız.

Kürekbet, Elizabet, Fahrettinbet spamlayan konsept hesaplarından birinin hedef göstermesi sonucu güzel işlere imza atan birini tanıdım: Beyza Doğuç. Genellikle yapay zeka kullanıyormuş ama paylaşılan videoda bunun dışında kalan çalışmalarından bahsetmişti. Ben de dinlediklerimi sırayla aktaracağım.

🐍 Şahmeran: Herr Mannelig adlı eserin Türk uyarlaması. Sadece Türkçeye çevirmekle kalmamış, hikayesini de şahmerana göre düzenlemiş. Radio edit de mevcut.

🐇 Alice Harikalar Diyarında: Yaratıcılığını konuşturduğu bir eser. Çocuklara kitapla birlikte dinletilebilir.

💨 Kaçış: Kendisine aşka benzer duygularla bağlandığım Norveçli şarkıcı Aurora'nın Runaway şarkısının Türkçe söylenişi. Fonetik uyum sağlanmış. Bu yönüyle kendine hayran bıraktı.

💔 Tom Odell - Another Love: Daha önce Fransızca, Ukraynaca ve çeşitli dillerde yorumlamalar görmüştüm. Bu çok değişik olmuş. Şarkı hakkında uzun zaman önce yazdığımda ömrüm boyunca hiç sevilemeyeceğimden bahsetmiştim ancak yanıldım gibi duruyor. Bu nedenle artık dinlemiyorum fakat ilginç bir hissiyat oldu.

⛰️ Kate Bush - Running Up That Hill: Türkçeye çevrilmemiş, sadece cover denen türden bir şarkı. Gayet başarılı.

☀️ Her Yere Yakışıyorsun: Cımtıslı bir müzik. Elektrohouse denmesi gereken bir tür fakat Zeynep Bastık havası aldım. Sözler anlamlı ama derin değil. Ritmin doğasından kaynaklanıyor olabilir.

🍏 Yarım Kalan İhtimaller: Hüzünlü, yavaş başka bir deyişe slow bir şarkı. Son zamanlarda çıkan aşk şarkılarından daha kötü değil. Fakat biraz aynı gibi çınlıyor. Lirik yine çok derin değil. Halbuki burada Sena Şener gibi bir duygusallık beklerdim. Piyano korku müziği efekti gibi çalıyor. Tekrarlayan melodiden dolayı bana öyle gelmiş olabilir.

🥨 Bir Bataklık Var Göbeğinde Ankara'nın: Indie rock türünü ilk kez kadın sesinden dinlemek biraz garip geldi. Absürt klibiyle birlikte akıp gidiyor. Yukarıda saydığım diğer iki özgün parçaya nazaran daha başarılı denebilir. Derinlik aramadım çünkü sonuçta indie. Cheer-up ile burukluk arası bir havası var. Sepya bir melodi -ki Ankara da öyledir.

🌕 Beethoven - Ay Işığı Sonatı: Bu yorum bana pek hitap etmedi. Başarısız diyemem. Hem kendi eklediği tonlar hem de sözler uyumsuz geldi. Aslında diğer çalışmalara bakarak önyargısız yaklaşmıştım.

🐜 Dönüşüm: Parçadaki elektrik hoş fakat o Kafkaesk hüznü alamadım.

🚢 Satranç: Öncekine göre daha başarılı bir parça. Monoton olmasaydı kitabın duygusunu daha iyi aktarabilirdi.

Trendyol'da gezerken karşıma çıkan ürün: 100 lira değerindeki Google Play hediye kuponu 103.9 lira. Birader anı değil de ne bu?

Show older
Qoto Mastodon

QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.