Show newer

Icardi, o kadar uzun süredir gol atmıyor ki Aşkın Olayım melodisini unuttum.

Gezi Parkı eylemleriyle gurur duyuyorum. Park sözcüğü bile onları hâlâ öyle korkutuyor ki açtıkları parklara millet bahçesi diyorlar.

Bir şeyin zekatını vermek sürekli duyduğum bir ifadedir. Burada şey yerine bazen akıl bazen yiğitlik konuyor. Halbuki bildiğim kadarıyla halihazırda kullanılan bir şeyden zekat verilemez. İçinde oturulan evden ve günlük kullanılan arabadan değil yıl içinde birikmiş paradan veya maldan hesaplanır oran. Bu nedenle bana anlamsız geliyor bu tür ifadeler.

Akşam yemeği için ölüm sandvici yaptım. İçindekiler şöyle;
🥖 İhtiyaca göre ekmek
🥓 Hindi füme
🧀 Kaşar (baskın tat vermemek koşuluyla herhangi başka peynir de olur)
🥬 Marul, kıvırcık veya her ne diyorsanız
🧆 Köfte
🍅 Domates
🍟 Patates kızartması
🍯 Acuka

Son seçimden sonra güncel siyaset üzerine düşünmek zül geliyor. Sadece zoruma giden birkaç şey üzerine yorum yapmıştım. Onların büyük kısmı da Can Atalay ile ilgiliydi zaten. Ben artık börtü böcek üzerine yazmak istiyorum. Bu halktan tiksinmekten yeterince sakındığım kanaatindeyim.

Aşağıda ekli görseli unutmayın, unutturmayın. Barış içinde bir arada yaşama olasılığımız her geçen gün azalıyor. Bu saatten sonra belki yeni bir ülke, orada yeni bir meclis gerekir bize. Yerel seçimlerde sanırım Ekrem İmamoğlu'nun devam etmesi için oy vereceğim. Gerisi pek umrumda değil.

Nativism yani yerlicilik terimini gördüğümde Amerikan yerlileriyle ilgili bir politik tutum sanmıştım. Halbuki tam tersi denebilir. Jus soli ülkelerde (özellikle Anglosakson yani ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda) oranın yerlisi olduğunu düşünen kişilerin -bunlara amiyane tabirle WASP diyebiliriz- yeni gelenleri istememesinin politikaya yansımasıymış.

1844'te Native American Party adıyla kurulan Know Nothing de Amerikan siyasetinde önemli bir yer edinmiş. Bu partinin görüşleri arasında göç karşıtlığının yanı sıra Katoliklere, İrlandalılara, Almanlara karşı gelişen antipati ve kültürel asimilasyon da varmış.

Karsu, İtiraf adlı şarkısında diyor ya;
Sen ve ben hep yan yana
Sımsıkı sarıl bana
Sadece bana gülümse

LinkedIn'de böyle bir paylaşım gördüm. Bırakmamız gereken yedi davranış sıralanmış. Sırasıyla yorumlayalım.

1️⃣ Yemek bir ihtiyaç olduğu kadar bir zevktir de. Çalışırken yemek yememeye dikkat etmek lazım. Hem molanızı da heba etmeyin.

2️⃣ Buna silsile deniyor. Çok ekstrem bir durum olmadıkça en üstteki kişiye çıkmamalısınız.

3️⃣ Nasıl bir şablon var anlayamadım. Belki de sunum yapmadığım içindir.

4️⃣ Çalışıyormuş gibi görünmek karakter meselesi ama mesai saatlerinin uzun olmasını atlamayalım lütfen.

5️⃣ Kadınlar her yerde olmalı. En ufak bir boşlukta mağara insanlarının feveranlarını dinliyoruz.

6️⃣ Ağzı laf yapmak bir meziyettir. Bu meziyeti doğru yerde ve zamanda kullanırsanız sizi başarıya götürür.

7️⃣ Ekipteki tüm kişiler eşit olamaz ki, nasıl eşit muamele bekleniyor? Aynı birim içinde karınca misali işe asılan da oluyor "Benden sonrası tufan" diyip iş kilitleyen de.

Bir bitkinin kaynar suda demlenmesine çay demiyor muyuz? Yani içtiğimiz her bir çay aslında aromalı sudur. Çayın zararları konulu yazıları okuyunca bu geliyor aklıma.

Geçen hafta Flo'dan bot aldım. Benim için en ideal ayakkabı fermuarsız, bağcıksız, ayağı sokunca giren ve zemini hissedebileceğim türden olmalıdır. Dünkü dolu yağışından sonra hava soğuk olmuş, yollar buz tutmuştur diye giydim. Otelde muhasebenin önünden yürürken tabanının kaydığını fark ettim. Karda da kaymamasını umuyorum. Yoksa pek bir işe yaramaz.

Bu kitabın PTT Kargo ile yola çıktığına dair bir mesaj geldi. Bursa'dan kendim alabilirdim. Hem şehir görmüş olurdum.

Show thread

Otobüste yolu izlemek yerine içeri bakanlar garip geliyor bana.

Geçen gün Hummel mağazasına uğrayıp yeni bir çanta aldım. Laptop çantasını da sayarsak Kasım 2022'den beri aldığım yedinci çanta oldu. Çantaları uzun süre kullanamamam garip.

İş arkadaşımın önermesiyle Carol & the End of the World adlı mini diziyi izledim.

Dünya'ya çarpmak üzere olan bir gök cismi vardır. Yapılan hesaplamalara göre yedi ay kadar zaman kalmıştır. Bu nedenle borsalar kapanmış, paralar tedavüller kalkmış ve insanlar işlerini bırakıp hiç yapmadıkları eylemleri denemeye başlamıştır. Buraya kadarki kurgu bana Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Kuyrukluyıldız Altında bir İzdivaç öyküsünü anımsattı.

Fakat Carol, her zamanki gibi yaşamaya devam etmektedir. Bir adamla flört ettikten sonra depresyon çıkarmaya devam etmektedir. Bir gün bir şirketin muhasebe biriminde bulur kendini. Burada çalışmaya başlar.

Kartuş arama bölümündeki mücadele ilginçti. Her yer kapanmışken iş yapma azmini nereden buluyor bu insanlar? Belki de yapacakları, yapabilecekleri başka bir şey yoktur.

Günler bu şekilde gelir geçerken Donna ve Luis diye iki arkadaş edinir. Bence bu tanışma hikayenin dönüm noktası. Muzlu ekmek yerken ortaya atılan teoriler beni düşündürdü. Özellikle Luis'in aslında ölmüş olduğunu öne sürmesi mantıklı geldi.

Carol, ofisteki herkesi tanımak istiyor. Bunun için çaba harcıyor. Ele geçirdiği özlük dosyalarından öğrendiği kadarıyla herkese selam veriyor. Bu da herkeste bir şaşkınlık yaratıyor. İnsanlar robotlaşmış çünkü.

David'in masa başında ölümü ve sonrasında yapılan tören, ofisteki çalışanların da insan olduğunu hatırlamalarına yardımcı oluyor. Daha önce 09.00-17.00 gelip giden insanlar, iş çıkışı Applebee adındaki bir kafeye gidiyorlar.

Benim bu seriden anladığım şey, Dünya'nın sonuna yedi ay veya otuz yıl kalması arasında bir fark yoktur. Anda kalmak önemlidir.

Uzun süredir okumak istediğim bir kitabı hiçbir yerde bulamıyordum. Yalnızca sahaf sitelerinde satıldığını görüyordum. Bir tanesini sepete atmıştım -ki 12 liradan başladığı için bu en pahalılarından sayılabilir. O bile kargo ücretine yetişemiyor.

Hesap adı: Solcu Gazete

Paylaşılan gönderi: Hande Erçel, "bazlama surat" davasını kazandı.

Yorumum: Böyle bir haber duymaya çok ihtiyacım vardı, teşekkürler yoldaş.

Show older
Qoto Mastodon

QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.