Araç trafiğine kapatılan Ordu Caddesi'nde yavaş yürüdüğünüz için arkanızdan gelen motor tarafından korna ile uyarılaibilirsiniz. El arabasını iki insan boyu doldurmuş hanutçu, tramvaya binerken size dikkat kesilebilir. Cinsel organlarını yaprak ile kapatan, mızrak ile savaşan kabilelerde bile böyle ilkellik görülmemiştir.
Galatasaray, İsviçre ligi sonuncusuna her iki maçta da yenilerek Şampiyonlar Ligi'ne veda etti ve yeni formatın ilk temsilcisi olma şansını elinden kaçırdı. Bu gece uyku tutmaz oldu. Sabaha nasıl çıkarız bilemiyorum.
Avrupa Ligi, artık daha güçlü takımları bünyesinde barındırıyor. Sekiz maçın oynanacağı grup aşamasını geçmek sanıldığı kadar kolay olmayabilir. Fenerbahçe, geçen turda elendiği için bu aşamada yer alacak. Beşiktaş ise Lugano'yu elemesi durumunda gruplarda yer alacak. Perşembe günleri İstanbul'daki maçların çakışması halinde şehrimizde küçük çaplı bir kaos yaşanabilir. Beşiktaş'ın elenmesini diliyorum tabii ama bu durumda Konferans Ligi'nde devam edeceği için yukarıdaki olasılık geçerliliğini koruyor.
Başka takımları bırakıp kendimize bakalım. Geçen sezondan beri final niteliği taşıyan tüm maçları kaybettik. Taraftar başta 'hayırlı mağlubiyet' olarak yorumluyordu ama artık rahatsız etmeye başladı. En yakından uzağa doğru bu maçları inceleyelim:
27 Ağustos 2024 - Young Boys : Takımda ve taraftarda anlam veremediğim bir kibir var. Bu maçtan önce herkes en az iki farklı galibiyetten emindi. Neuchâtel Xamax gibi olacağını ben de düşünmüştüm ama yanıldık. Maçlar kağıt üzerinde değil sahada oynandığı için kaybettik. Bunun muhasebesini yapmak yönetime kalmış.
21 Ağustos 2024 - Young Boys : Batshuayi girip iki gol atmasa farkın daha da büyüyeceği bir maçtı. Galatasaray, bir takım izlenimi sunmadı. Halbuki iki yıldır birlikte oynayan futbolcular bunlar. Bu sezon pek transfer yapılmadığına göre bu tablo, bozulmuş bir kimyaya işaret ediyordu. Rövanşta iki farklı galibiyet konusunda herkes olumlu düşünüyordu.
3 Ağustos 2024 - Beşiktaş : Üçü son on dakikada yenen beş gollü bir hezimet. Santradan gelen gol odaklanamamaya neden olmuş olabilir. Son on dakika kuyruğu dik tutabilseydik 2-0 bu oyun iyi bir skordu. Takımın tatil havasından çıkmadığını net bir şekilde ortaya koyan maçtı. Beşiktaş, bir kupa finali gibi oynarken Galatasaray, sıradan bir hazırlık bir maçı gibi gördü bu maçı. Resmi sosyal medya hesaplarında bile o heyecan yoktu. 'Nazar boncuğu' dedik, geçtik.
19 Mayıs 2024 - Fenerbahçe : Kendi sahamızda yarıştaki rakibimizi yenip şampiyon olmak varken yokları oynadık. Bu sonuçla hem Fenerbahçe'nin alternatif evrende yaşayan taraftarına psikolojik güç verdik hem de şampiyonluğu bir hafta geciktirdik. Maçtan sonra, Ali Koç'un hak mahrumiyeti almasına neden olan olaylar daha büyük rezaletti. Sahada kazanılır veya kaybedilir. Sonuçta on üçüncü olduğunda da başka takımın değil, bu takımın taraftarıydık. Fakat Galatasaray'ın, Türkiye'nin en büyük spor kulübünün bu hale düşmesi acı vericiydi.
29 Şubat 2024 - Karagümrük : Devam etsek belki de kazanacağımız bir kupadan, maça asılmadığımız için elendik. Ligin daha önemli görüşü taraftarda ağır bastı.
22 Şubat 2024 - Sparta Prag : Son on beş dakika dengeli oyunu sürdürebilsek son 16 ve çeyrek finalde olmak işten bile değildi.
12 Aralık 2023 - Kopenhag : Bu maçı kazansaydık yola Şampiyonlar Ligi'nde devam edecektik. Muhtemelen bir sonraki turda elenecektik ama bu biraz da prestij meselesi.
11 Kasım 2023 - Hatayspor : Yenilmezlik serisinin bozulduğu, liderliği averajla Fenerbahçe'ye devretmemize neden olan maç. Namağlup şampiyon olamamamızın en büyük nedeni. Beraberlik iyi bir sonuçtu. 2023-24 sezonunu unutulmaz yapacaktı.
AKP'nin İzmir'i düşman gibi görmesine alıştık fakat konu İzmir'de yaşanan bir felaket olduğunda İslamcılar neden orgazm çığlıkları atıyor? 2017'deki bombalı saldırı, 2020'deki deprem ve dünden beri süren yangın hep bu aşağılık güruhun gerçek yüzünü gösterdi. Vatansever olmadığınız gibi, insan da değilsiniz!
Böyle videolar yine sosyal medyada viral olmaya başladı. Ortam anaokulu gibi olduğundan bir çeşit göz boyama olduğunu düşünüyorum.
7 Ekim'deki terör saldırısı İslamcılar ve solcular tarafından sevinçle karşılanmıştı. Onlara göre Filistin, üzerindeki ölü toprağını atarak kıyama duruyor ve işgal altındaki topraklarını kurtarıyordu. Aklı başında insanlar bu terör saldırısının karşılığının çok ağır olacağını söylemişti. Zaten Türk solcusunda akıl aramamak lazım.
İsrail o zamandan beri Hamas, Hizbullah ve Husiler'e karşı savaşıyor. Bunu Beşinci Arap-İsrail Savaşı olarak tanımlamak için henüz erken. On aylık sürecin en güzel tarafı belli aralıklarla bize empoze edilen "Terör, teröristleri öldürmekle bitmez." sloganı oldu. Bu hastalıklı düşünce özellikle Çözüm Süreci denen garabette çok dillendirildi.
Halbuki Türkiye, PKK'nın elebaşlarını öldürmüş değildi. Çözüm Süreci başladığında ise terör örgütü, devleti dize getirdiği yönünde bir algıya kapıldı. Bu yıllarda ana akım medyada Apo'ya ev hapsi tartışılırken PKK, şehirlere mühimmat yığıyordu. Sonucu da Cizre ve Sur'un dümdüz edildiği Hendek Operasyonları oldu.
Devlet, AKP belasından önce de terörle etkin bir mücadele içinde değildi. Kontrgerilla ve JİTEM gibi aygıtlar Ülkücü mafyaya terk edilmişti. Bu nedenle de terörle mücadele etmesi gereken kurumların kendisi narko-terör örgütleri olup çıkmıştı. Doğrusunu isterseniz Ülkücülere koyun bile emanet edilmez.
Devlet, terör baskısıyla ezilen vatandaşları için de pek bir şey yapmadı. 2001'e kadar Kürtçe yasaklı bir dildi. Bugün Kürtçe yayın yapan bir devlet televizyonu var ama onu da Osman Öcalan ölünce izleyen kalmadı. 2024'e gelindiğinde devlet iki kelime Kürtçe yazıya dahi çok sert tepki vermeyi sürdürüyor. Sorunları bu şekilde aşmak çok zor.
Porno, kadını metalaştıran ve cinselliği belli kalıplara sıkıştıran dev bir sömürü sektörüdür. Anaç devlet (nanny state), vatandaşların kişisel seçimlerini önemsemeyip onlar adına ve onlar için karar alan bir mekanizmadır. Sansür ve yasaklar, anaç devletin araçlarıdır. Pornoyu da anaç devleti de istemiyorum. Aklı başında bir vatandaş bunun ayırdını yapabilmeli.
🇸🇪 Mereyusblog
Romersk medborgare från Miklagård.
På Mastodon sedan 23.X.2021
Bara postar oviktiga tankar.
Allmän egendom (PD). Inga begränsningar.
Jag tjänar ingen inkomst av det jag lägger upp här.
🇬🇧 Mereyü's blog
Roman citizen from İstanbul.
On Mastodon since 23.X.2021.
Just posting unimportant things.
Everything I publish is Public Domain (PD).
I don't earn any income here.
🇹🇷 Mereyü'nün blogu
Civis romanus sum.
23.X.2021'den beri Mastodon'da.
Önemsiz şeyler üzerine.
Paylaştığım her şey kamu malıdır (PD).
Buradan herhangi bir gelir elde etmemekteyim.