Show newer

Hiç ölmeyecek gibiydi ama öğlen saatlerinde Londra Köprüsü yıkıldı! Requiescat in pace.

6 Şubat 1952'den beri yani 70 yıldır sürdürdüğü görevinin sonuna erdiğini görüyoruz. İki yıl daha yaşasaydı L'État, c'est moi (Devlet benim) diyen Fransa Kralı XIV. Louis'yi geçecekti. Bu haliyle en uzun tahtta kalan kadın monark oldu. Ancak dizilerin şahı The Crown, beşinci ve altıncı sezonunu Elizabeth olmadan oynayacak.

Kraliçenin İskoçya'da ölmesi de çok can alıcı bir ayrıntı. Korkunç bebek Chucky'e benzeyen yeni başbakan Liz Truss, kendisiyle çalışma imkanı bulamadı. Ne diyelim? Hayat bu.

Fotoğraf, geçen hafta hayatını kaybeden son SSCB lideri Mihail Gorbaçov, 1989'da Birleşik Krallık'ı ziyaret ettiğinde Windsor Kalesi'nde çekilmiş.

Gündem, daha doğru bir ifadeyle güncel siyaset üzerine yazmaya bir süre için ara vermiştim ama bu haberi duyunca dayanamadım.

Starbucks, kahve ücretlerine zam yapmış. Şirket daha önce 4 Ocak, 7 Nisan ve 30 Haziran tarihlerinde fiyatlarını yukarı yönde güncellemişti.

Burada çalışanların şikayetlerinden bahsetmiştim. Üç harfli market zincirlerinde de çalışma koşullarının bir hayli zor olduğuna değinmiştim. Yaptığım araştırmada, gıda sektöründe bu durumlarla sıklıkla karşılaşıldığını gördüm.

Amerikan kültürünün simgelerinden biri hamburgerdir. Hamburger satmak üzere kurulan zincir restoranların en büyükleri de Burger King ve McDonalds. Türkiye'de aracı firmaya verdikleri franchise ile çalışıyorlar.

Şimdi bizzat çalışanlardan duyduğum sıkıntılardan bahsedeyim:

🍔 Görev tanımı belli değil. "Ekip üyesi" ifadesi bile muğlak. Dolayısıyla her türlü işi yapıyorlar. En azından ekip üyeleri, mutfak ve kasa olarak ikiye ayrılıyormuş.

🍔 Çalışma süresinin sekiz saat olduğu ve bunun üzerine üç saat ek mesainin eklenebileceği yönünde bir vaat veriliyor ancak on saat üzerinden sözleşme imzalanıyor. Mesai ücreti çoğunlukla iç edilerek on iki saat çalıştırılıyorlar.

🍔 Yalnızca yarım saatlik bir mola mevcut. Bu mola da yemek için kullanılıyor. Onun dışında tuvalet ve su için izin istemek gerekiyor. Yoğun tempoyla, haftanın altı günü ayakta çalışmak zorundalar.

🍔 Parmak okutma ile giriş-çıkış takibi ve saatlik verilen ücret söz konusu. Bu sistem Türkiye'deki her işyerinde var sanırım. Fakat bunun bir hukuk ihlali olduğunu es geçmemek gerekiyor.

🍔 Kariyer, yükselme, ekip çalışması gibi göz boyama sözcükleri kullanarak durumun geçici olduğuna vurgu yapılıyor.

🍔 Yemek puan sistemiyle veriliyor. Yani, yemek kartı verilmiyor. Buradan çıkan hamburgeri yemek zorundalar. Yol ücreti yalnızca yönetim kadrosuna var; ekip üyelerine yok.

Bunu LinkedIn'de bir bağlatımın paylaşmasıyla gördüm. Makine mühendisi bir hanımefendi üç sayfalık CV paylaşmış. Fotoğrafı, referansları, sertifikaları her bir şeyi var. Kenara da bu bilgileri koymuş. İşveren tipe, cinsiyete veya medeni duruma göre mi alım yapıyor? Bence bunlar özel bilgiler. Bu saçmalık son bulmalı.

Vahşi kapitalizm, kendini meşrulaştırmak için bir jargona veya terminolojiye ihtiyaç duyuyor. Aslında, bu kavramsallaştırmaların hiçbiri akla gelen ilk şeyi ifade etmiyor. Bunun için bir sözlükçe hazırladım.

📕 Verimli çalışma: Gönüllü kulların sıklıkla dillendirdiği kavram. Patrona gereğinden fazla kazandırma yani artık değer üretme anlamına geliyor. Böylece işçi, sabahın köründe kalkıp fakirliğini çoğaltabilir.

📕 Vasıfsız çalışan: Beden işçilerinin bölüşümden adil bir şekilde faydalanamaması için uydurulmuş bir kavram.

📕 Deneyim: Gençleri karın tokluğuna çalıştırma bahanesi. Prekaryayı oluşturan başat etmen.

📕 Kariyerizm: Çalıştığı kurumu patrondan çok sahiplenen, kariyer basamaklarını tırmanarak daha fazla kazanacağı motivasyonuyla kendini potansiyel zengin olarak görenlerin saplandığı batak. Gönüllü kulluğun türevi.

📕 Kronik işsizlik: Prekaryanın en önemli sorunu. Güvencesizlik nedeniyle meydana gelir. Prekarya, belli bir iş bulsa da kriz dönemlerinde ilk hedef olduğundan yine işsizliğe mahkum olacaktır.

📕 Kendini geliştirme: Bir çeşit gönüllü kulluk yansıması. Mükemmel Darwinci piyasa modelimize uygun biçimde, sürekli üzerine koyarak ilerlemek.

Dünyanın en kötü insanının bile benden nefret etmesini istemem. Kendimi de birine kin güderken hayal edemiyorum. Nefret, bana yabancı bir duygu.

Alkolün zararlarına dikkat çeken Cin Filmi, ilk ve özgün filmde cin bağımlısı birinin yaşantısını ortaya koyuyor. Daha sonra seri tematik ilerliyor. Mesela Cin Filmi Irak, işgal sürecinde Irak'ta bulunan Amerikan askerlerinin alkol bağımlılıklarını anlatıyor. Cin Filmi Uzay Yolu fütüristik bir bilimkurgu iken Cin Filmi Roma, Antik Roma'daki alkol bağımlılığının açtığı hasara değinen bir dönem filmi olacak.

Show thread

Dört günlük çalışmanın karşılığını öğlenleyin aldım. Zarf içinde 550 lira vardı. Elbette insan daha fazlasını bekliyor. Cebimdeki 140 lirayı üzerine ekleyince bu ayki kredi taksidine yetmiyordu. Bir de, sattığım bir odanın 1500 lira olması bir kez daha emeğe yabancılaşmamı sağladı. Daha söylenecek çok şey var da neyse.

Show thread

67 yıl önce yaşanmış olan İstanbul Pogromu, İstanbul'un kültür mozaiğini geri alınamaz biçimde değiştirmiştir. Bu cadı avında öldürülen vatandaşlarımızın acısını yüreğimde hissediyorum. Failleri ise asla affetmeyeceğim.

Ağustos ayını severim. Her ne kadar 2022 yılının ağustos ayı birçokları gibi benim için de felaket olsa bile temmuzun ardından yeni bir başlangıç olarak görünmüştü bana.

Bir kere, bu ay adını Roma'nın ilk imparatoru Augustus'tan alıyor. Augustus, majesteleri anlamına gelen bir unvan aslında. Octavianus veya diğer adıyla Gaius Octavius, pontifex maximus iken kendini imparator ilan edince bu adı alıyor. Yanına Marcus Antonius ve Lepidus'u alarak oluşturduğu II. Triumvirlik, başını Brutus ve Cassius'un çektiği ve kendilerine Liberatores yani özgürlükçüler diyen Caesar suikastçilerini MÖ 42'de Filippi Muharabesi'nde yenip iktidarın tek sahibi oluyor. Ancak II. Triumvirlik de ilki gibi parçalanınca Octavianus, Aktium Savaşı'nda Marcus Antonius ve Kloepatra'yı bozguna uğratıyor. Bu savaş, Roma'nın son savaşı oluyor ve Üçüncü Yüzyıl Krizi patlak verene kadar veya başka bir ifadeyle 200 yıl sürecek Pax Romana başlıyor.

Her zaman anlatılagelen bir hikaye vardır. Sözde Caesar, kendi adını verdiği ayı 31 gün yapınca Augustus da ondan geri kalmamak için bir sonraki aya kendi adını verip şubattan bir gün alarak onu 31 güne çıkarmış. Bu anlatı, 13'üncü yüzyılda yaşamış astrolog Johannes de Sacrobosco tarafından uydurulmuştur. Aslında Roma takvimi Roma'nın ilk kralı Romulus tarafından 10 ay olarak düzenlenmişti. Ondan sonra gelen kral Numa Pompilius, takvimin sonuna ocak ve şubat aylarını ekledi.

Efsane Roma diktatörü Julius Caesar, Jülyen takvim olarak da bilinen yeni bir takvim tasarladığında, daha sonra ağustos adını alacak sextilis 29 gündü. Caesar, bu aya iki gün ekledi. MÖ 44'te Mart İdusu günü suikaste kurban giden Caesar'ın adı, hatırasını yaşatmak için Roma Senatosu tarafından doğduğu ay olan quintilis yani beşinci aya verildi. MÖ 8 yılındaysa sextilis, ağustos adını aldı. Bunu bizzat Augustus istemişti çünkü bu ayda Mısır dahil birçok zafer elde etmişti.

TÜİK, 2022'nin ikinci çeyreği itibariyle gayrisafi yurtiçi hasılanın geçen seneye göre %7.6 arttığını açıkladı. İşgücü ödemeleri de bir önceki yıla göre %66.4 artmış fakat işgücünün payı %32.6'dan %25.4'e düşmüş. Sermayenin aldığı paysa %54 seviyesinde. Boşuna "Milli gelir, milli hırsızlıktır." demiyorum.

Bugün 10.00'da Haliç'teki bir otelle iş görüşmesi yapacaktım. Fakat hem son yaşadıklarım dolayısıyla bende oluşan travma, işverenlerin dalga geçmek için iş görüşmesine çağırdığını düşünmem, havanın kapalı ve aşırı derecede nemli olması, Haliç'e gitmek için yeterli yol param olup olmadığından emin olamamam, hiyerarşide önceki görevimden aşağıda olduğu için seviye düşecek olmam, görüşmeyi departman müdürünün değil insan kaynakları biriminin yapacak olması ve saatlerce ayakta dikilmeyi gerektirecek bir iş olduğu için o saatte uyumaya devam ettim.

Özel okul ve dershanelerin çalışmak için iyi yerler olmadığını kanaatindeyim. Otellerin de az çok böyle olduğunu gördüm maalesef. İşin başka bir boyutu da var elbette. İnsanlara olan güvenimi yitirdim. Her şeye karşı şevkim büyük ölçüde kırıldı. Herhangi bir şey yapasım gelmiyor.

Meddahımız gideli bir yıl oldu. Gelmedi, gelmeyecek Ferhan Şensoy gibisi...

Türk-İş, ağustos ayında dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenmesi için gereken tutarı ifade eden açlık sınırını 6889 lira olarak açıkladı. Sendikaya göre, dört kişilik aile bir yetişkin erkek, bir yetişkin kadın, 4-6 yaş çocuk ile 15-19 yaş çocuktan oluşuyor. Bekar bir çalışanın aylık geçim maliyeti ise 9000 lirayı bulmuş durumda.

Açlık sınırı için göz önünde bulundurulan gıda kalemine ek olarak giyim, konut, ulaşım, eğitim ve sağlık harcamalarının eklenmesiyle yoksulluk sınırı belirlenir. Bu da ağustos için 22422 lira olarak hesaplanmış.

Türk-İş, Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması başlığıyla her ay sitesinde bu rakamları yayınlıyor. 2022 içinde asgari ücretin açlık sınırını geçtiği herhangi bir ay yok;
Temmuz: 6889 lira
Haziran: 6391 lira
Mayıs: 6017 lira
Nisan: 5353 lira
Mart: 4928 lira
Şubat: 4552 lira
Ocak: 4250 lira

Kuruşluk küsüratı gözardı ederek paylaştığım rakamlarda, sadece ocak ayı yetişiyor. Buradan 2023 asgari ücretinin ne olacağı da az çok tahmin edilebilir. Tabii, bu parayla da geçinilemeyeceği herkesin malumu.

Türkiye, tonaj başına 80 cent olan boğazlardan geçiş ücretini 7 Ekim 2022 itibariyle 4 dolar olarak güncelleyecek. Bu ücret en son 1983'te değiştirilmiş. Montrö Boğazlar Sözleşmesi uyarınca Türkiye'nin böyle bir hakkı bulunuyormuş. Bir kez daha Atatürk'ü minnetle andım. Yattığı yer incitmesin.

Milli Mücadele'ye verdiği destekle anımsanan Karagöz dergisinin 10 Eylül 1927 tarihli sayısından bir karikatür. Bu görselin altında "Beş yıl önce Yunanları işte böyle paçasından tutup attık." yazıyormuş.

Bugün, Büyük Zafer 100 yaşına giriyor. 30 Ağustos kutlu olsun!

Birkaç gündür canım feci halde sıkkın. Bir yandan haksızlığa uğradığımı düşünüyorum, diğer yandan kendimi beceriksiz biri olarak görüyorum. Her şey insanın istediği gibi gitmiyor hayatta. Öyle olsa masal olur tabii ama bir şeyler de gönlümüzce yürüseydi iyi olurdu.

Tayyip Erdoğan, klasikleşmiş "İşsizlik yok, iş beğenmeme var." çıkışlarından birini yaptı yine. TÜİK, yalan rakamlar yayınlamasına rağmen geniş tanımlı işsizlik oranının %20.4 olduğunu söylüyor. Yani bunun üzerine daha fazla konuşmak anlamsız.

Ben artık halk hareketine inanmıyorum. Bir hükümet gelip iş kanununda köklü değişiklik yapmadıkça sömürü düzeni sürecek. Ya hep beraber serinde olacağız ya da hep beraber güneşin alnında yanacağız. "Ben kendimi kurtardım." diye bir şey olmaz, olamaz, olmamalı. Şayet işler bir gün tersine dönerse söylenecek tek ifade: Vae victis!

Ben bu mezbele kanunda ne gibi değişiklikler istiyorum peki?
⚒️ 12 saat çalışma diye bir şeyi kabul edemiyorum. Şimdilik herkes için sekiz saat önerilebilir fakat o bile yüksek.
⚒️ Molalar çalışma süresine dahil edilmeli. Bunun lamı cimi yok. Sekiz saat için toplam bir buçuk saat olabilir.
⚒️ Yıllık izin 48 hafta çalışan biri için dört hafta olmalı. Kıdem arttıkça bu süre de artabilir. Mesela, üç yıl çalışan için altı hafta olabilir.
⚒️ Tüm iş sağlığı ve işçi güvenliği önlemleri alınmalı. İş cinayetine mahal verilmemeli.
⚒️ Taşeronlaşma, emek sömürüsünün diğer adıdır. Kayıtsız şartsız bitirilmelidir.
⚒️ Sendikalar patronlara gereken baskıyı yapacak kadar güçlendirilmeli. Güçlü sendika, güçlü işçi demektir.
⚒️ Devlet, işveren ile işçi arasında köprü rolü oynamalıdır fakat devletin bir görevi de güçsüzü korumaktır. Aksi takdirde devlet olamaz, anca mafya denebilir o oluşuma.

Ortaoyuncular tarafından 1989'da sahnelenen Soyut Padişah oyunundan en sevdiğim diyalog veya monolog. Videoyu kırpıp siyah kısımları attım ama yüklerken tekrar oluştu.

Show thread

Bir akrabalarını işe alacakları için beni çıkardılar. Hem sıfırdan eleman yetiştirmek de istemiyorlarmış. İşe girmek için almam gereken belgelere harcadığım para ve reddettiğim iki iş görüşmesi yanlarına kâr kaldı.

Şu an öfkeli değil, sadece üzgünüm. Ne yapacağımı bilmiyorum. Kelimeleri bir araya toplamak çok zor. Ben bu sisteme bir günde düşman olmadım.

Show thread

İstanbul'daki ulaşım ücretlerinin hâlâ yüksek olduğunu düşünüyorum.

Show older
Qoto Mastodon

QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.