Show newer

CHP Mizanseninde Yeni Perde:
“Tüketim Boykotu!”

Elias Nin

Bir firma, marka boykot edilebilir, etkili de olur; en nihayetinde söz konusu firma batabilir. Bir bütün olarak tüketim boykotu ise tam bir dalaveredir; gerçek yaşamda karşılığı yoktur.
Şöyle ki; boykotun olacağını bilen insanlar zaten önceden yeterli alışverişi yapmış, boykot günü yapacağı tüketimi bir gün önceden tüketmiştir. Boykottan sonraki gün de boykot günü satın alamayacağını alacaktır.
Utanmaz Kemalistler bir de bunu, “Antikapitalist tutum” olarak ekranlarda pazarlamaktadırlar.
Antikapitalist tutum, tüketim boykotu değil, üretim boykotudur.
Antikapitalist olan, tüketicisin tüketimden gelen gücü değil, işçi sınıfının üretimden gelen gücünün kullanılmasıdır.
CHP bunu yapamaz çünkü Kemalist kapitalist devletin kurucu partisidir.
Tüketim boykotu, genellikle orta sınıfların itibar ettikleri bir eylem biçimidir zira yoksulların zaten tüketmek gibi bir lüksü olmadığından, boykot edecekleri bir tüketim de yoktur.
instagram.com/p/DH8N8_LtzE2/

Volkan Konak Vesilesiyle…

Elias Nin

Bu yazıyı Edip Akbayram öldüğünde yazacaktım ama o sıralar günden yoğundu öylece kaldı. Tabii ki asıl mesele Edip Akbayram, Volkan Konak, Livaneli, Ruhi Su, Ahmet Kaya, Suavi ve diğerleri değil, bu vesileyle sosyalizm hareketine bulaştırılmış olan Kemalizm virüsünü konuşmak istiyorum.
Yukarıda adlarını zikrettiğim müzisyenler/şarkıcılar, devrimci olarak bilinir, anılır, büyük ölçüde de böyle kabul görürler; onlar da kendilerini bu biçimde tanımlarlar.
Bu kişilerin geniş kitlelerin devrim ve sosyalizm davasına yönelmesinde büyük katkısı olduğu, en karanlık zamanlarda onların sesi olduğu kabul edilir; kısmen doğrudur da.
Lakin bu kişilerin ve onların durdukları yerin, temsil ettikleri çizginin Türkiye özelinde sosyalizm mücadelesinde yıkıcı bir etkisinin olduğu kanaatindeyim.
Örneğin sol, sosyalizm ve Kemalizm sözcüklerin iç içe geçerek aynı şeymiş gibi algılanmasında ve Kemalizm denilen karşı devrimciliğin kitleler tarafından “devrimci” olarak kabulünde bu sanatçıların payı büyüktür.
Aynı şekilde misakı millicilik, vatanseverlik benzeri karşı devrimci değerlerin sol tandanslı kitlelerde kabul görmesinde de bu sanatçıların payı büyüktür.
Çünkü bu sanatçılar, sosyalizm ile Atatürkçülüğü aynı şey olarak tarih ediyor, kitlelere bunu etkili bir biçimde propaganda ediyorlardı.
Mesela Zülfü Livaneli, Edip Akbayram’ın tabutu başında şunları söylüyordu:

“Edip, Atatürkçüydü, sosyalistti, ışıklar içinde yatsın, ışıklar içinde yatsın…”

Düşünsenize, tarihin ilk faşist ve ırk esasına dayanan devletinin kurucu ideolojisi olan Kemalizm, sosyalizm olarak kabul ediliyor ve propaganda ediliyor. Bunun, Nazizm’in sosyalizm olarak propaganda edilmesinden farkı yoktur.
Tabii ki bu çarpıklığın mimarı adı geçen sanatçılar değil, evveliyatı var. Bu virüsün çıkış kaynağı, TKP, TİP geleneğidir; tabii onlar bu kadar ileri giderek Kemalizm’i “sosyalist” ilan etmediler ama ona “devrimci” bir anlam yüklediler.
Bu virüs Doğu Perinçek, Yalçın Küçük gibi kiralıklar vektörler aracılığıyla 68 kuşağına bulaştırtıldı; zaten pandemi halini de o zaman aldı.
Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi etkili ve popüler öğrenci liderlerinin, “Kemalizm soldur, milli kurtuluşçuluktur, emperyalizme karşı isyan bayrağıdır” türünden bir tutum alarak onu devrimci ilan etmeleri; Kürdistan'ın, Pontus’un, Batı Ermenistan’ın işgal hareketini “Kurtuluş Savaşı” olarak mütalaa etmeleri virüsün pandemiye dönüşmesinde ölümcül bir etki yapmıştır.
Tabii bu öğrenci liderlerinin korkunç ölümleri de hem onların hem de onlar üzerinden Kemalizm virüsünün sol/sosyalist kitleler arasında daha etkili olmasının yolunu açmıştır.
90’lı yıllarda, büyük ölçüde Kürdistan’daki anti sömürgeci savaşın etkisiyle Türkiye’deki sosyalist/sol kesimlerde de Kemalizm virüsüyle mücadele etkili olsa da sonuna kadar gidilemedi zira virüs mutasyona uğrayarak kendisini yeniledi.
Kemalizm virüsünün yardımına Apoculuk yetişti; misakı milli, Atatürkçülük ve onun “devrimci, anti emperyalist olduğu” efsanesi yeniden hortlatıldı.
90’lı yıllarda özgüven sarsıntısı geçiren, “cumhuriyeti yeniden tartışmak lazım” tartışmaları yapmaya başlayan Türklük, Apoculuğun katkılarıyla adeta küllerinden yeniden dirildi ve bugünlerde tarihinin altın çağını yaşamaktadır.
Volkan Konak, bu çarpık prototipin en çarpık örneklerinden biri olarak üzerinde düşünülmeye değer bir kişidir.
Kendisini devrimci olarak tanımlıyor ama Atatürkçü, Türk bayrağını, “lekesiz, alnı ak bayrağım” olarak selamlıyor, “Ben Laz değilim, Rum da değilim. Kökenim belli. Kardeşim biz Karadenizliyiz, aynı zamanda da Dünyalıyız. Küçülme değil dünyayı ele geçirme peşindeyiz” diyor.
Bir taraftan Türk ve Atatürkçü, sömürgeciliğin, ırkçılığın sembolü bir barağı alnı ak, lekesiz ilan ediyor, diğer taftan devrimci ve dünyalı…
Birçok kuşak bu kavram kargaşası içinde şekillendiğinden, Mustafa Kemal, Seyit Rıza, Hz. Ali, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaykapkaya, Ahmet Kaya, Che Guevara fotoğraflarını yana yana asmakta bir beis görmüyor.
Eğer Edip Akbayram, Livaneli, Suavi veyahut da diğerleri, önce sosyalistlerin 1 Mayıs etkinliğinde, ardında da CHP’nin 29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında sahne alıyorsa; kim neyi, nasıl birbirinden ayırt edebilir ki?
Ahmet Kaya, bir yandan “yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm” deyip, diğer yandan “Atatürk milliyetçisiyim ve o, büyük bir devrimciydi” diyorsa, sol ve sosyalizmle yeni tanışmış genç kuşaklar kurt ile kuzuyu nasıl ayırt edebilsin?
Bu çelişkili durumun sonlandırılması şarttır, aksi halde sosyalizm itibar kaybetmeye, Kemalizm’in özdeşi olarak görülmeye mahkumdur.
Mesela Kürt ulusalcıları arasında sosyalizm düşmanlığın artış göstermesinin en önemli nedenlerinden biri de budur.
Buna son vermek lazım, bunu yapacak olan da Bolşevizm geleneğine bağlı sosyalistlerdir.
Bunun da ilk adımı, biraz daha fazla kişi katılsın diye bu tür ses ve müzik sanatçılarını kendi etkinliklerine davet etmemekten vazgeçmektir. Zira kendilerine hem sosyalist hem de Atatürkçü diyen sanatçılar, yazarlar, sinema oyuncuları, Kemalizm virüsünü sola/sosyalizme taşıyan vektörlerdir (taşıyıcı).

EŞEK MUHABBETİ
İnsan denen yaşam türünün, eşek kadar aşağıladığı başka bir hayvan var mı acaba?
Bu kadar horlanan, bu kadar alay edilen başka bir hayvan.
Baksanıza sözlerimize.
"Adam adamdır olmasa da pulu, eşek eşektir atlastan da olsa çulu.."
"Mey biter saki kalır, Her renk solar haki kalır, Diploma insanın cehlini alsa da; Hamurunda varsa eşeklik, baki kalır.”
"Eşeğe altın semer vursalar, eşek yine eşektir."
"Eşek at olmaz, ciğer et olmaz."
"Eşek hoşaftan ne anlar."
"Eşeğe cilve yap demişler, çifte atmış."
"Eşeğe gerdan kır demişler, zart diye osurmuş."
"Adam hacı mı olur ulaşmakla Mekke’ye, eşek derviş mi olur taş çekmekle tekkeye."
"Sopayı yiyen eşek atı geçer."
"Eşek ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır."
"İnsan eşek olursa semer vuran çok olur."
"Diploma cehaleti alır, eşeklik baki kalır."
"Eşeği bağlasan durmaz."
"Adam ol, baban gibi eşek olma."
"Yüz verdik eşeğe, geldi sıçtı döşeğe."
"Şahlanan eşek sırtüstü düşer."
"Eşeği saldım çayıra mevlam gayıra.".
"Aklını eşeğe verme, çeker seni arpa tarlasına."
Oysa eşek zeki, dikkatli, arkadaş canlısı, oyuncu ve öğrenmeye meraklıdır.
Yük taşır.
Araba çeker.
Tarla sürer.
Vefakardır.
Cefalardır.
Emektardır.
Yıllarca sahibine hizmet eder ama yine de yaranamaz.
Neden acaba?
Eşeklerin davranışlarını araştıran İngiliz zoologlar bu hayvanların sanılanın aksine çok zeki canlılar olduğunu belirledi.
Temiz yerlere basarlar.
Gittikleri yolları unutmazlar.
Dibini görmedikleri suya girmezler.
Ve en önemlisi de, zorla ya da korkutularak, kendi yararlarına olmadığına inandıkları bir işi kolay kolay yapmazlar.
İnatlaşırlar.
Zorluk çıkarırlar.
Belki de bundandır insanların eşekleri sevmemesinin nedeni.
Yıl 1908'dir.
Türk Edebiyatının hiciv ustası Şair Eşref, Manisa Turgutlu'da kaymakamdır.
İzmir valisi Kâmil Paşa, ilçeye denetime gelir.
Şair Eşref’i bir eşeğin sırtında tur atarken gören vali, Eşref’in düşeceği korkusuyla seslenir.
"Aman dikkat et Eşref, eşek seni düşürmesin!"
Şair Eşref hemen cevaplar.

"Meraklanmayın paşam, eşek kâmildir.”
Yerel seçim yaklaştı siyasetçiler oy için halkı yine eşek yerine koymaya başladı.
Şair Eşref yıllar önce bu zihniyete şu cevabı vermişti. "
Alıntı

Bugün, Kürt tarihinin öncüsü  Muhammed'in idamının yıldönümü

Qazi Muhammed vasiyetinde Kürtlere şöyle bir çağrı yapmıştı:

“Kürtler birlik olmazsa her zaman sömürü altında olacaklar. Siz Kürtler diğer milletlerden hiçbir eksiğiniz yok, ama bağımsız yaşayanlardan çok daha cesur ve yiğitsiniz.”
instagram.com/p/DH4G84fxcgF/

Hindistanın Pratapgarh bölgesinde üst kast tarafından bir vahşet gerçekleştirildi yine! Bir Dalit kuzenimiz toplu tecavüze uğradı ve vahşice öldürüldü! Komal Saroj kuzenimiz, ailesini geçindiren tek kızdı. Annesi engelli ve iki küçük kız kardeşi tamamen ona bağımlıydı!
***
X

Show older
Qoto Mastodon

QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.