Show newer

Öylesine dolaşmaya çıkıp kendime yazlık ayakkabı aldım. Dönüşte otobüslerin nispeten boş olduğunu görüp rastgele birine atladım. Bahçeşehir'deki Gölet'i ziyaret imkanı buldum.

Bu arada bir aya yakındır tek başıma çalışıyorum çünkü 6 Şubat'tan beri beraber çalıştığım kadın haber vermeden gitti. Yeni birini arıyorlarmış ama hem ara zam hem de oteldeki klima problemi biraz geciktirmiş. Bu haftadan sonra istifa etmeyi düşünüyorum. İhbar süresini tamamladığımda ağustos ayının başı olacak. Daha iyi bir yer bulabilirim diye umuyorum.

Çektiğim fotoğraflardan dördünü içeren bir fotoset:

Güzel bir gün, Beylikdüzü. Gofret yemeyi özlemişim.

Şekersiz dondurma çok hora geçti. Bu sıcak Kozyatağı gününde.

Adana'da bir metro hattı olduğundan Google bile haberdar değil sanırım. Herhangi bir işaretleme yapmamış.

On dakika önce Kadıköy'de çektiğim fotoğraf. Bir tanesini ibret olsun diye yanıma aldım. Henüz yeni yapıştırılmış gibiydi.

Ülkü Ocakları, Hizbullah, SADAT, eroin tüccarları ve mafya aynı cephede. Şer odağı yakında dağılıyor. Biraz daha dayanın.

Bugün Yugoslavya'yı son kez barış içinde bir arada tutan Josip Broz Tito'nun doğum günü. Ondan sonra Balkanlar hiçbir zaman eskisi gibi olmadı. Kan, gözyaşı ve parçalanmanın anavatanı haline geldi. O, ülkesini hiçbir süpergücün güdümüne sokmamayı başardığı gibi cenazesindeki kalabalıktan anlaşıldığı kadarıyla tüm dünyanın saygı duyduğu bir lider haline gelmişti.

Alana ulaşması biraz zor oldu ama ben de mitingdeyim. Dört yıl sonra ilk kez böyle bir etkinliğe katılıyorum. Sonunun iyi bitmesini diliyorum.

Mubi, seçim kampanyası yapmış. 15 Mayıs'a kadar dört aylık üyelik 40 lira. Hemen üye oldum tabii. Beni bu kullanıcı adımla bulabilirsiniz.

Müze Gazhane'ye bugün ilk kez gitme imkanım oldu. İBB, burayı çok güzel yapmış. Bir kültür-sanat yerleşkesi haline getirmiş.

19 Nisan'da izleyeceğim Godot Geldi adlı oyun iptal olunca, onun bilet hakkını Lefkoşa Belediyesi tarafından sahneye konan Paraya Hayır oyunu için kullandım. Oyundan önce biraz gezdim ve çok beğendim. Marmaray ve metrobüs vasıtasıyla da ulaşım kolay. Söğütlüçeşme durağında inip biraz yürümek gerekiyor.

Yıllardır hiç umursanmayan Kurbağalıdere temizlenmiş. Burası da bu hale gelmiş. Tüm kısıtlamalara rağmen bunları başaranlar Türkiye'de neler yapabilir? 14 Mayıs'ta oy kullanırken göz önünde bulundırmak gerek.

Oyunun sahnelendiği Sevda Şener Sahnesi yaklaşık iki yüz koltuklu adeta bir Broadway sahnesiydi. Ses yalıtımı yönünden biraz sorunluydu. Kadıköy seyircisi nerede ne yapacağını çok iyi biliyordu.

Oyun didaktik ve eğlenceliydi. Oyuncularda Kıbrıs ağzı yoktu. Oyunculuklar kaliteliydi. Aylardır devreden lotoyu tutturan Richard, durumu annesi, eşi ve dostu Etienne'e açar. Ancak parayı almamakta kararlıdır çünkü mutludur bir kere.

Parayı duyunca hepsinin tavrı değişti; şekilden şekile girdiler. Türlü planlar yaptılar ve sonunda loto kağıdını ele geçirmeyi başardılar. Beni asıl düşündüren bu açgözlülükten ziyade, şans oyunları oldu. Bir insan sürekli aynı rakamlara oynarsa bir gün kazanacaktır. Sistemin fakirlere bir tuzağı mı acaba?

Oyun bittikten sonra yağmurun yağmış olduğunu gördük. 21.00'de başlayan Moğollar konseri vardı. Onun iki şarkısına eşlik ettkten sonra mekandan ayrıldım. Gerçekten bir akşamdan alabileceğim en yüksek verimi aldım. Telefonumun şarjı da o ara tükendi.

YAŞASIN 1 MAYIS!

Ekteki görselde bir dua veya ayet değil Osmanlıca "Dünyanın bütün işçileri birleşin." yazmaktadır.

Başrollerini Erkan Can, Güven Kıraç, Erman Saban ve Meray Ülgen'in paylaştığı 2005 yapımı Takva, tarikatlar kadar sermaye eleştirisi de barındırıyor.

Filmin bir bölümünde, tarikata tam anlamıyla sadık bir mürit olan Muharrem, ekonomik durumu iyi olmayan bir aileden kira almazken öğlen içki içen bir kiracısından rahatsız olur. Şeyhin sağkolu Rauf, Muharrem'in bu tutumunu eleştirir. Kirasını günü gününe ödeyeni mülkten çıkarmak isterken kirayı vermekte güçlük çeken aileyi korumasını doğru bulmaz. Sonuçta tarikat, toplanan kiralarla ayakta durmaktadır.

Şeyh de Muharrem'e aileden kira almaması durumunda Allah yolundaki bir şakirtin tarikattan ayrılmak zorunda kalacağını söyler. Aslında filmin sonunda görülür ki şeyhin kızı Hacer, toplanan kiralarla kendine kuyumcudan altın almaktadır. Tarikatın ülküsüne gönülden iman etmiş Muharrem, buna tanıklık ettiğinde aklını yitirir.

Üzerimdeki sıkıntıyı savmak için biraz gezip dolaşmaya karar verdim. Öncelikle destek olan herkese teşekkürler.

İnternetten İstanbul'daki raylı sistemlere bakarken özel sermaye ile yapılan ilk hatta rastladım. Üç numaralı füniküler, Seyrantepe ile Vadistanbul AVM arasında çalışıyormuş. Yatay bir asansör sistemi olan füniküleri deneyimlemek istedim.

Taksim metrosu ve Seyrantepe aktarmasını aştıktan sonra ulaştım ona. AVM'nin kendisi Havaray olarak adlandırıyor. Eski başkan Mevlüt Uysal'ın hayaliydi. Aynı zamanda Üsküdar metrosu ile birlikte hizmete açtığı tek raylı sistem.

Peronda beklerken özel sektör ile kamunun farkını görmüş oldum. Bir kere, haftasonu daha çok sefer var çünkü piyasa haftasonu hareketlidir. Sanırım devlet ulaşımı işten eve evden işe şeklinde kurguladığından cumartesi ve pazar günleri sefer sayıları daha az. İkincisi, kaliteli paydaşlarla çalışılmış. AVM'ye gelecek müşterilerin kazandıracağının amorti edeceğini düşünmüş olabilirler. Bu hattı devlet yapsa muhtemelen birkaç kişinin akrabası zengin olmuştu. Proje, iki kez uzatmadan sonra ancak açılabilirdi ve ücretsiz olması hayal olurdu. Evet, bu hat bedava.

Ben ulaşım, sağlık ve eğitimin yalnızca kamunun elinde olmasından yanayım ama bu proje beni şaşırttı. Son yirmi yılda devlet lafından adeta tiksindim. Haramzadeler halkın vergilerini domuz iştahıyla yediler. Devletin elimdeki tüm kurumlar zarar etti veya ettirildi. Bu nedenle devletin bir fabrikası olması düşüncesinden uzaklaştım. İşçilerin ortaklaşa kurduğu kooperatif modelini önerdim. Sermaye ve emek tüm ortakların olduğundan kâr da onlarındır.

AVM, klasik. Yürüyen merdivenler hep öte tarafta. Katlar aşağı doğru, havanın karardığını anlamak pek mümkün değil dolayısıyla. Son olarak her şey pahalı.

Kasım ayından beri tiyatroya gitmiyordum. Ocak ayında sezon açıldı ama depremden dolayı ara vermek zorunda kaldı. Henrik Ibsen'in yazdığı Bir Halk Düşmanı adlı oyunu seyrettim sonunda.

Öncelikle nazik bir anımsama: Bu blogun bir amacı da katıldığım sanat etkinliklerini paylaşmaktı. O halde deneyimimi anlatmaya başlayayım.

Ben Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ne ilk kez gidiyorum. Başta Cemal Reşit Rey Konser Salonu'na girmişim. Ara sıra dalgın olabiliyorum. Böyle şık karşılama elemanları olmasını beklemiyordum. Biraz daha dolanıp asıl binayı buldum.

Geçen sene izlediğim Matruşka adlı oyunla tanıdığım Derya Yıldırım oyun öncesinde ve sahne aralarında şarkı söylüyor. Kendisinin çocuk tiyatroları alanında çalıştığını öğrenince hayranı olmuştum. Ona eşlik eden piyaniste de selamlarımı iletiyorum.

Oyuncular İskandinav havasını veriyor. Sanki Türkçe dublajlı bir oyun izliyorsunuz. Çevirmen Dilek Başak Carelius iyi çalışmış. Oyuncular Mert Tanık, Müge Akyamaç, Hazal Uprak, Cem Baza, Gökhan Mete, Tankut Yıldız, Barış Çağatay Çakıroğlu, Rahmi Elhan ve Hakan Arlı'yı da tebrik etmek gerek.

Hovstad, görünüş olarak da tavır olarak da Jahrein'e benziyor. Aslaksen ve Billing ile medyayı temsil ediyorlar. Jahrein de sosyal medyada konuşulan bir kişi olduğu için tam uydu bence.

Başkan Stockmann, siyasal iktidarın ta kendisidir. Morten Kiil ise sermayeyi yani parababalarını temsil eder. Turizm geliri kesilmesin diye hepsi seferber oluyor ama Doktor Stockmann, hakikatten dönmemekte kararlıdır. Ancak halk, toplum, kamuoyu veya kitle medya yoluyla manipüle edilebiliyor. Stockmann, kendini delirme noktasına getiren baskılardan sonra bir gerçeğin daha farkına varıyor: Yığınlar aslında muktedirin kendini meşrulaştırmak için kullandığı bir araçtır.

Eşi ve kızı doktorun arkasında olduğundan dünyanın en güçlü insanıdır Stockmann. Herkes adını getiremediği şeylerden çekinirken o yolundan dönmez. Lanet eder kalabalıklara.

Oyun bitince ayakta alkışladım. Toplumun aslında ne kadar yapay olduğunu hatırlatıyor bu yapım.

Sonrasında herkesin mutlu olduğu metromuza bindim ki bir taraftar grubuyla karşılaştım. Galatasaray'ın bu akşam maçı varmış. Yarım düzine gol atıp kazanmış hatta.

Philppe Pétain, Birinci Dünya Savaşı'ndaki Verdun Muharebesi'nde Almanlara kök söktürerek Verdun Aslanı lakabını almıştı. Ancak İkinci Dünya Savaşı'da Fransa, Anton Harekatı ile Naziler tarafından işgal edildiğinde kukla hükümetin başındaydı. Vichy Fransası olarak da anılan bu ülkenin yöneticilerinin Fransız olması nedeniyle Pétain, ülkenin aslında işgal edilmediğini savunuyordu.

Normandiya Çıkarması sonucu bu kukla hükümet yıkılmış ve işbirlikçiler mahkeye sevk edilmiştir. Pétain, idama mahkum edilmiş fakat yaşının geçkin olması ve Birinci Dünya Savaşı'ndaki katkılarından dolayı cezası müebbet hapse çevrildi. Bir zamanlar kahramanı olan adam artık vatan hainidir. Çıkarılacak dersler çoktur.

Son dönemdeki Aktrol provokasyonlarını gördükçe tepkim

Sosyal medyada bir linç nasıl başlıyor? Bunun güzel bir örneğini bu TikTok videosunu Twitter'da paylaşan konsept hesabında gördüm. Konsept hesapları insanların nefret duygusunu kabartarak etkileşim topluyor. Daha sonra kaçak bahis ve/veya AKP virali alarak kazanç elde ediyorlar. İşin o noktası biraz karanlık. İktidar değişiminde bunların daha detaylı bir şekilde araştırılması gerekiyor. Özellikle bet reklamlarıyla Fahrettin Altun'un ilişkisi açığa çıkarılmalı.

Lafı fazla uzatmadan videonun içeriğine geçelim. Bir dakika kırk üç saniye dik çekim bir videoya konsantre olmak zor olsa da bu kadının sürdürülebilirlik bağlamında neler yaptığını not aldım.

🌅 Bambu diş fırçası ve vegan diş macunuyla dişlerini fırçalıyor.
👗 İkinci el kıyafetlerini giyiyor. Bunları Trendyol uygulaması Dolap'tan veya pazardan almış.
🎨 Cam içerisindeki vegan ürünlerle makyaj yapıyor
🚶‍♀️ İşe yürüyerek gidiyor. Hatta bunun için işe yakın bir yere taşınmış.
🥗 Esnaf lokantasından vegan bir şeyler yiyor ama normalde yemediği bri şey olursa onu da kesinlikle israf etmiyor. Fiş almıyor.
🏬 Asansör kullanmıyor, merdiven çıkıyor.
☕ Silikon bardakla çay içiyor çünkü kahvenin karbon emisyonu çok fazla.
🔌 Tüm cihazlarını işyerinde şarj ediyor çünkü işyerinde yenilenebilir enerji kullanılıyor.
🍶 Pet şişe yerine sebilden su dolduruyor.
🌮 Beltur'dan geri dönüştürülebilir ambalajda yemek alıyor.
🥛 Kahve Dünyası'na gidip kendi bardağıyla kahve alıyor.
♻️ Kıyafetlerini üç kez giyiyor.
🎭 Yıkanabilir pamukla makyajını çıkarıyor.
🐈 Hayvanlar üzerinde deney yapılmamış ürünlerle cilt bakımı yapıyor.

Bunların bir kısmını ben de yaptığımdan pek yadırgamadım. Ancak tüm bu davranışların bireysel olduğunu bilmeliyiz. Doğal kaynakları fütursuzca tüketmekten geri durmanın yolu üretim alışkanlıklarını değiştirmektir.

Show older
Qoto Mastodon

QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.