Muhlis Akarsu, Muhibe Akarsu, Gülender Akça, Metin Altıok, Mehmet Atay, Seher Ateş, Behçet Aysan, Erdal Ayrancı, Asım Bezirci, Serpil Canik, Belkıs Çakır, Muammer Çiçek, Nesimi Çimen, Carina Cuanna Thuijis, Serkan Doğan, Hasret Gültekin, Murat Gündüz, Gülsüm Karababa, Uğur Kaynar, Asaf Koçak, Koray Kaya, Menekşe Kaya, Handan Metin, Sait Metin, Huriye Özkan, Yeşim Özkan, Ahmet Özyurt, Nurcan Şahin, Özlem Şahin, Asuman Sivri, Yasemin Sivri, Edibe Sulari, İnci Türk, Ahmet Öztürk ve Kenan Yılmaz.
33 aydın ve iki otel çalışanı, 29 yıl önce bugün Madımak Oteli'nde gericiler tarafından yakıldı. Katliamın kurbanlarının en küçüğü 12, en büyüğü 66 yaşındaydı.
Bunlar arasında beni en çok etkileyen iki isim var. Sevda Kuşun Kanadında ve Ömür Dediğin türküleriyle bilinen, henüz 22 yaşındaki Hasret Gültekin ile curasını konuşturduğu çok türkü yazmış olsa da Olof Palme'ye Ağıt olarak da bilinen Barış Güvercini ve Deniz Gezmiş, Hüseyin Aslan ve Yusuf İnan'ın idamlarının ardından yazdığı Altı Mayıs adlı türküyle ölümün bin bir türlü hali olduğunu hatırlatan Nesimi Çimen.
Busenur Doğanay'ı dün Ankara'da etkisini gösteren sağanak yağış nedeniyle kaybettik. Kendisi 20 yaşındaymış. Bodrum katta yaşadığı için evini su basmış. Son anlarında annesini arayarak "Boğazıma kadar su içindeyim." dediği aktarılıyor. Komşular da suyu kovalarla tahliye etmeye çalışmış.
Kendisi 11 Haziran günü Altındağ'da sele kapılarak hayatını kaybeden İlkay Yiğit'in akrabasıymış. Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok, buna kader diyor. Altyapının hızla yapılması, yağmur kanallarının inşa edilmesi ve mazgalların temizlenmesi konusunda da uyarıyor.
Ankara'nın dereler üzerine kurulu olduğunu 2020 yapımı Asfaltın Altında Dereler Var belgeselinden görebilirsiniz. Ankara'nın altyapısı böyle kurulmuş zaten. Gerçi yıllardır süregelen bir ihmalkarlık var. Ne desek boş!
Viranşehir'de hasta yakınlarının saldırısına uğrayan doktor Şeyhmus Baraş, istifa edip diplomasını yırtmıştı. Bence son derece epik olan bu davranışı yanında kendisi bir daha doktorluk yapmak istemediğini ve sağlık bakanının ona TUS'a çalışma tavsiyesi verdiğini söylemişti. Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan saldırganlar, sağlık bakanının tiviti üzerine tutuklanmış.
Sağlık camiasındaki şiddet ve doktorların istifa rüzgarı oldukça önemli konular. Başka bir önemli olay da artık doktorların çoğunun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmamasıdır. Kozmik Albay kitabının yazarı Erkan Yılmaz Büyükköprü'nün paylaştığı gönderiye göre İstanbul'daki aile sağlık merkezlerine atanan yirmi iki hekimden yalnızca dördü Türk.
Cüneyt Arkın için AKM'de anma töreninin yapıldı. Teşvikiye Camii'nde kılınacak cenaze namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecek.
Bana ilginç gelen Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat'ın Cüneyt Arkın'ın yaşadığı sokağa (ve bir kültür merkezine) adının verileceğini duyurması oldu. Bunun için ölmesini beklemiş olmaları ihtimalini düşünmek istemiyorum.
Yandaş medya, İsveç ve Finlandiya ile yapılan üçlü memorandumu bir zafer olarak yorumlamış. Bugün çıkan gazetelerin manşetleri şöyle;
📰 Hürriyet: Türkiye kazandı
📰 Sabah: Erdoğan evine zaferle dönüyor
📰 Türkiye: Veto hakkımız cepte
📰 Yeni Şafak: Fetö, NATO belgelerine girdi (Sürmanşet)
📰 Akşam: Zirvenin kazananı Erdoğan
📰 Milliyet: Türkiye'nin zirvesi oldu
📰 Yeni Akit: Türkiye kazandı, ZİLLET ÇUVALLADI (Aynen böyle yazılmış)
📰 Yeni Birlik: Zaferle eve dönüyor
📰 Milat: Kazanan Türkiye
📰 Takvim: Reel Madrid
📰 Diriliş Postası: 'Türkiye dize getirdi'
📰 Türkgün: Hiç kimse bileğimizi bükemez
Biden, memorandumun ardından yayınladığı mesajda üç ülkeyi de kutlamış ancak Türkiye'yi Oxford virgülüyle ayırdığı gibi "Turkey" olarak kullanmıştı. Eklediği görselde de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı yoktu. Bu, aslında kimin kazandığını söylüyordu.
İsveç Dışişleri Bakanlığı, PKK'lı teröristleri iade etmeyeceği yönünde açıklamalarda bulunuyor. PKK sempatizanlarının kamu binalarına "Dağlara bakma, biz her yerdeyiz." yazısını yansıtabildiği bir ülkeden sözünü tutması gibi onurlu bir davranışı beklemiyordum elbette.
Tayyip Erdoğan'ın hevesleri doğrultusunda ilerleteyen dış politika, ülkeyi rezil etmeye devam ediyor. Kendisini tutarlılık yönünden eleştirmeyeceğim, zira bunun vakti geçeli çok oldu. Sözünden ne zaman döneceğini merak ediyordum. O da bugün oldu. "Ben başta olduğum sürece NATO'ya giremezler." dediği 29 Mayıs'tan otuz gün sonra.
İsveç ve Finlandiya, silah ambargosunun kaldırılması ve PKK'nın terör örgütü olarak tanınması koşuluyla NATO'ya dahil olacak. Bundan sonrasını her meselede Tayyip Erdoğan'ın peşine takılan sözde muhalifler düşünsün.
18 Haziran 2022 günü Atışalanı'ndaki A101 mağazasının deposunda çıkan yangın sonucu yaşamını yitiren Muhammet Ali Yaşar, bu tür üç harfli market zincirlerinde çalışan işçilerin neler çektiğini gün yüzüne çıkardı.
Barış Terkoğlu, 23 Haziran'da Cumhuriyet'te yayınlanan Muhammet Ali'nin Ömürsüz Hayatı başlıklı yazısında iş cinayetine kurban giden Muhammet Ali'nin hikayesini anlatıyor.
26 yaşındaki Muhammet Ali, liseyi dışarıdan bitirmeye çalışıyormuş. Askerliğini Şırnak'ta sınır karakolunda yapmış. Gündelikçi olan annesi ve kaynakçı olan babası ayrıymış. Kendisi üç kardeşin en büyüğüymüş. En küçük kardeşi üniversitede okuyormuş, ortancası atanamayan bir öğretmen olarak ücretli öğretmenlik yapıyormuş. Kendisi de asgari ücretten iki yüz lira fazlasına A101'de depo işçisi olarak çalışıyormuş.
Yazılıp çizilen bir sürü şey var. Söylenenlere göre Muhammet Ali, saat 08.00'de yasak olmasına rağmen tek başına depoya gönderilmiş. Terkoğlu, uyuya kaldığı yönündeki haberlerin yalan olduğunu belirtiyor. Yangının arızalı olan elektrik panosundan çıktığı sanılıyor. Çıkışlar da uzun süredir kapalıymış.
Bugün Veli Ağbaba, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'in yanıtlaması için TBMM'ye soru önergesi verdi. Kısaca mağazada denetim yapılıp yapılmadığını ve ilgili market zincirinden işçi güvenliğiyle ilgili şikayet olup olmadığını sordu. İnsanlar kasiyerlerin neden kendilerine gülümsemediğini sorarken bu soruları hatırlamalı.
Aslında bu anlatılanlar yalnızca Muhammet Ali'nin hikayesi değildir; Türkiye'nin hikayesidir. Anlatılan bizim hikayemizdir.
Adını 1880'lerden 1910'lara kadar Birmingham sokaklarında terör estiren çeteden alan ve 2013'ten beri altışar bölümden oluşan altı sezonu bizimle buluşturan Peaky Blinders, fantastik bir sonla final yaptı. Cazibeli kötülük kavramını zihinlere işlemesiyle Thomas Shelby gibi bir karakteri idol haline getirmeyi başardı. Bunun yanında Birmingham aksanını bize sevdirdi. Çingenelere olan bakışımızı da bir nebze olsun değiştirdi.
Diziyi özetleyen şarkı belki de son sezonun dördüncü bölümünde de duyduğumuz Blackbird adlı şarkıdır.
Blackbird, sit on my shoulder and tell me a song
When I cry, do you hear in colour or black and white, bird?
The morning is new, but the feeling is old
Intervene, blackbird, and shorten the road
Blackbird, the way I imagined love was wrong
I’ve come to love him like I couldn’t fathom, blackbird
What I tap away at, I fear and I long
Intervene, blackbird, and shorten the road
Blackbird, slip into my slumber and show me a song
When I dream, do you see in colour or at all, bird?
The picture is peaceful, but I dream alone
Intervene, blackbird, and shorten the road
Tekerlekli sandalye basketbolu, tıpkı sutopu gibi Galatasaray'ın başarılı olduğu bir spor branşı. Süper Lig'in kurulduğu 2006-07 sezonundan beri on şampiyonluğu bulunuyor. Onu iki şampiyonlukla Beşiktaş, birer şampiyonlukla Fenerbahçe ve İzmir Büyükşehir Belediyesi izliyor.
Bu sezon Galatasaray, çeyrek finaldeki rakibi İzmir Büyükşehir Belediyesi'ni her iki maçta da mağlup ederek yarı finalde Fenerbahçe'nin rakibi olmuştu. Dün oynanan ilk maçı da 66-60 kazanmıştı.
Bugün Yalova'da oynanan ikinci maç, tribünde yaşanan gerginlik yüzünden planlanan saatte başlayamadı. Maçın ilk yarısı karşılıklı hücumlar şeklinde geçse de Galatasaray, bu bölümdeki hücumlarından eli boş döndü. Fenerbahçe, gerçekten muhteşem oynadı. Bu da onların otuz maçlık normal sezonda neden namağlup olduğunu açıklıyordu.
İlk çeyrek 16-7, ikinci çeyrek 35-24, üçüncü çeyrekse 51-36 Fenerbahçe üstünlüğüyle noktalandı. Maç tribün olaylarından dolayı sürekli duruyor ve uyarılar yapılıyordu. Son çeyrekte oyun Galatasaray lehine bir miktar hareketlenir gibi oldu ama maç 64-50 Fenerbahçe üstünlüğüyle noktalandı.
Yarı final serisinin diğer ayağında Gazişehir Gaziantep, Beşiktaş'ı 62-60 ve 68-51'lik skorlarla yenerek adını finale yazdırdı. Bu kombatın galibi yarınki mücadele sonucunda belli olacak. Bakalım normal sezonu dördüncü olarak tamamlayan takımımız 2018'den beri göremediği şampiyonluğu görebilecek mi?
Onur Yürüyüşü dolayısıyla bugün F1 Taksim-Kabataş füniküler hattı ve T2 metro hattının Taksim ve Şişhane istasyonları kapatıldı.
Türkiye, özellikle son yıllarda dünyanın tersine gitmek konusunda ısrar ediyor. Suudi Arabistan ve Taliban yönetimi altındaki Afganistan bile reform üzerine reform yaparken bizimkiler geri gitme sevdasında. Ancak korkunun ecele faydası yok. Çocuk kitaplarındaki gökkuşağının dahi sansürlendiği günler bitecek.
Kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması talebiyle ilk kez 27 Mayıs 1995'te Galatasaray Meydanı'nda toplanan Cumartesi Anneleri, bugün 900'üncü kez bir araya gelmiş. Polis müdahalesiyle meydana girişi engellenmeye çalışılan ve gözaltına alınan kalabalık, saç engelli bir bakan tarafından terör destekçisi olmakla da suçlanıyordu. Otuz yıla yaklaşan eylemlerden sonuç alınamamasının yanında böyle ithamlarla karşılaşmak ne acı...
Marmaris'te 21 Haziran'dan beri devam eden yangın sonunda söndürüldü.
Yangını çıkaran kişinin 34 yaşındaki Sacit Ayhan olduğu söyleniyor. Hüküm çıkmadığı için şimdilik bir şey söylemek için erken ama kendisi gözaltındaki sorguda babasıyla tartıştığını söylemiş. Şüpheli sıfatıyla tutuklanan kişi alkollü olduğu için yangınla ilgilenmesi gerekenlerin alkole yönelik söylemleri işin rengini biraz değiştirse de bu yangın benim aklıma Tayyip Erdoğan'ın uçaktan yangını yönettiği fotoğrafla kazındı.
Geçen sene yangınlardan çektiğimiz herkesin malumu. Yetkililer bundan ders çıkarmamış olacak ki aynılarını yaşıyoruz.
Love, Death & Robots, ikinci cildiyle beni hayal kırıklığına uğratmıştı ama üçüncü cildi gayet güzel.
İlk bölüm olan Three Robots: Exit Strategies, ilk cildin ikinci bölümü Three Robots'un devamı. Post-apokaliptik bir ortam var. Robot ayaklanması gerçekleşmiş. Tekno-milyonerler Mars'a göç etmişler. Bunlar nüfusun %0.01'ini oluşturuyor.
Göç olgusuna vurgu yapılmış. Fakirler de kurtulamayacaklarını bildikleri halde gitmeye çalışıyor. Son kısımda robotların gözü bir videoya takılıyor. 4 Aralık 2025'te Mars'a giden roketin fırlatılma videosu bu. Finalde Mars'taki astronot kostümünün içinden kedinin çıkması komik olmuş. Elon Musk'un adı da açıkça anılmış.
Bad Travelling adlı bölüm, yalnızca dokuz bölümlük serinin değil tüm dizinin en iyilerindendi. Geminin altında bir mahluk var. Önden gönderilen Torrin, bu mahlukla pazarlık yapıyor. Mahluk, Phaiden Adası'na gitmek istiyor. Torrin, sevmediği birini mahluka yem ettikten sonra oraya gitmekle ıssız bir adaya gitmek arasında oylama yapıyor. Kağıtlara Phaiden'e gitmek için çarpı, ıssız adaya gitmek içinse yuvarlak çizilecektir. Torrin, kağıtlara işaret koyduğunu söyleyerek oylamadan sonra iki kişiyi çarpı attıkları gerekçesiyle öldürüyor.
Geceleyin ona suikast girişiminde bulunan mürettebat, yastıklarla karşılaşır. Torrin hepsini öldürür. Bu noktada kağıtlara hiç işaret koymadığını ve hepsinin kağıdında çarpı olduğunu itiraf eder.
Kıyıya yanaştıklarında mahlukla konuşmak için aşağı iner ve ortalığı ateşe verir. Kendisi de kaçıp kurtulur.
The Very Pulse of the Machine, Jüpiter'in uydularından biri olan İo'da geçiyor. Burada araştırma görevinde olan Martha Kivelson'un başından geçenler anlatılıyor. Kivelson'un yol arkadaşı Burton, patlamada hayatını kaybediyor. Cesedini taşırken Burton'un konuştuğunu duyuyor ama bunu halüsinasyon olarak yorumluyor. Sonunda makinenin telkinleriyle kendini uçurumdan aşağı atıp intihar ediyor. Belki de dizi boyunca işlenen insan-makine çatışmasını yansıtan bir başka bölümdür bu.
Night of the Mini Dead, kısa bir bölüm olmuş. Kentlerin minyatürünü yapmışlar. Zombiler var, herkesi de zombiye dönüştürüyorlar. İşler rayından çıkıyor. Yönetimler bu yöndeki şikayetleri başta umursamıyor ama kendileri hedefte olunca işin ciddiyetini anlıyorlar. Gerçekten her meselede hükümetlerin tavrı böyle oluyor.
Kill Team Kill, Shape-Shifters'tan sonra Afganistan'da geçen bir başka bölüm. Manganın 500 metre yukarı çıkması gerek. Önceki mangayı yok eden robotik bir ayı var ki bunu da CIA tasarlamış. 2002'den beri orada olan üstçavuştan yardım alıyorlar. Robotik ayı, beklenmedik yerden çıkıp üstçavuşu öldürüyor. Sığınaktan çıkan MAARS Robot da işe yaramıyor ancak ayıyı öldürmeyi başarıyorlar. Geriye kalan iki asker de ayının gözünün patlamasıyla hayatını kaybediyor.
Swarm, insanların egemen tür olma vasfını kaybettiği, bilinmeyen bir zaman diliminde geçiyor hikaye. Afriel, Galina ile bir yere gidiyor. Örgütlenme biçimleri arılarınkine benzeyen kabuklular var. Galina diğer türlere karşı düşman değilken Afriel, onları köleleştirmek istiyor. Galina'yı beyinleri yapan kabuklular, Afriel'e insanları asalak bir tür yapmak istediklerini belirtiyorlar. Afriel, meydan okumayı kabul ediyor.
Mason's Rats, aksanından anladığım kadarıyla İrlanda'da geçiyor. Mason'un deposunda fareler var ve silahlanmışlar. Traptech, Mason'un sorununu çözebileceğini söylüyor. TT-6 adlı uzaktan kumandalı robot, ilkin Susan adındaki kediyi öldürüyor. Fareler bu robotu alt ediyor.
Akıllı süpürgeye benzeyen TT-15, fare cesetlerinden bir dağ yapıyor. Yapay zekanın kontrolden çıktığını düşünen Mason, depoya girdiğinde bir meydan savaşıyla karşılaşıyor. Sonunda robotu vuruyor. Fareler de Mason'a barış çubuğu uzatıyor. Savaşın anatomisi güzel işlenmiş bu bölümde. Automated Customer Service bölümünden de esintiler görmek mümkün.
In Vaulted Halls Entombed adlı bölümde rehine kurtarma operasyonunda tünelden ilerleyen manga, duvarı kaplamış garip bir sıvıyla karşılaşıyor. Bir böcek çavuşun üzerine yapışıyor. Onu öldürünce milyonlarcası ortaya çıkıyor. Bu küçük canavarlar altı kişilik mangadan üçünü yiyor. Bir kişi de salona girerken ölüyor. Çavuş ve Harper, salondaki canavarın "Serbest bırakın beni." demesiyle birbirine giriyor. Harper, çavuşu öldürüyor ve sonunda kendisi de canavara dönüşüyor.
Bu dizinin yapımcılarının canavarları ne kadar çok sevdiğine Beyond the Aquila Rift ve All Through the House bölümlerinden şahidim.
Jibaro'da savaşa giden bir ordu var. Belli kesitler sunuyorlar. Daha çok köy seyirlik oyununa benziyor. Sudan çıkan altın elbiseli kadının bağrışından herkes birbirine giriyor. Sadece biri kurtuluyor.
Altın elbiseli kadın, gece bu adamın yanına gelip uyuyor. Gündüz olup adam uyanınca kaçıyor. Şelalenin başında bir araya geliyorlar. Kadın aşk istiyor, adamsa para. Kadın adamı öperken dudağındaki taşlar kanatıyor onu. Adam ona kafa atıyor ve üzerindeki ziyneti alıyor, bedenini de ırmağa bırakıyor.
Şövalye, kadından aldıklarını taşımakta zorlanıyor. Bu sırada sular kızıllanıyor. Sanırım kadının kanından dolayı. Şövalyenin kulakları açılınca seslerden deliriveriyor. Kadın kıyafetinin olmadığını anlayınca var gücüyle bağırıyor. Şövalye, dibe batıp binlercesi gibi ölüyor. Günümüz ilişkilerini metaforlar üzerinden anlatan güzel bir bölümdü.
🇸🇪 Mereyusblog
Romersk medborgare från Miklagård.
På Mastodon sedan 23.X.2021
Bara postar oviktiga tankar.
Allmän egendom (PD). Inga begränsningar.
Jag tjänar ingen inkomst av det jag lägger upp här.
🇬🇧 Mereyü's blog
Roman citizen from İstanbul.
On Mastodon since 23.X.2021.
Just posting unimportant things.
Everything I publish is Public Domain (PD).
I don't earn any income here.
🇹🇷 Mereyü'nün blogu
Civis romanus sum.
23.X.2021'den beri Mastodon'da.
Önemsiz şeyler üzerine.
Paylaştığım her şey kamu malıdır (PD).
Buradan herhangi bir gelir elde etmemekteyim.