İşe gitme amacıyla yolda geçirilen sürenin mesaiden sayılması gerektiğini savunuyordum. Bu, hem evi yakın olanla uzak olanı ayırmak bakımından ayrımcılık yaratabilecek hem de anakentlerde üç vesaitle işe gidenlerin çokluğu göz önünde bulundurulduğunda suistimal edilebilecek bir yenilik olabilir. Fakat çoğunlukla yol, iş kadar yorucu olabiliyor. Bunun da bir karşılığı olmalı.
Bu konu üzerine düşüp araştırdığımda İş Kanunu madde 68 uyarınca molaların bile mesaiden sayılmadığını gördüm. Yani 08.00-17.00 dokuz saat değil, molalar çıkarıldığında yedi buçuk saatlik bir mesaiye karşılık geliyormuş. Şirketler henüz yol ücretini vermekten çekiniyorlar. Bu aşamaya daha çok var.
Felsefe, dün olduğu gibi bugün de şarlatanların bir numaralı gözdesi. Avam tarafından sıklıkla yüce bir etkinlik olarak görülen felsefenin kavram veya terimleri keyfi olarak yanlış biçimde kullanılabiliyor.
Bu nedenle "Felsefe ne değildir?" sorusuna yanıt aramanın anlamlı olduğunu düşünüyorum.
Öncelikle felsefe, aforizmalar yani özlü sözler üzerine kurulu bir etkinlik değildir. Havalı olmak için başvurulan veya başvurulabilecek yollardan biri değildir. Zira ilgilenmeyene zor ve çetindir. Aforizma, bir mesele hakkında çarpıcı şeyler söylüyor olabilir ancak başka pek bir işe yaramaz.
Felsefe, hayaller aleminden kopup gelen bir şey değildir. Tamamen soyut bir etkinlik de değildir. Felsefenin içinde mistik akımlar olsa da kendisinin mistik bir yapıya sahip olduğunu söyleyemeyiz. Pek ulvi de değildir. Felsefe hayatın ta kendisidir.
Felsefe, mutluluğa açılan kapı gibi kişisel gelişim zırvalarının devindirici gücü de değildir. Zira mutlu çok az filozof vardır. Bir şeyleri söylemek meseledir. Bu yüzden filozof bedeller ödeyebilir. Ancak bunu da bohemliğe, hippiliğe veya aktivizme vurmak en hafif tabirle saygısızlıktır.
Şimdilik bu üçünün yeterli olacağını sanıyorum. Halk arasında filozof denince akla gelen, tamamen stereotiplere dayanan bir tiplemedir. Felsefeciler olarak görevimiz bunu aşmaktır.
Final serisinin altıncı maçında Boston Celtics'i 103-90 yenen Golden State Warriors, seriyi 4-2'ye getirdi ve Warriors franchise'ı ile yedinci şampiyonluğuna ulaştı.
Sezon başında kimse, Golden State'in şampiyon olmasına ihtimal vermiyordu. Ancak finallerde gösterdiği takım performansıyla Golden State bunu sonuna kadar hak etti. Splash Brothers'ın oluşturduğu tandem, Green, Wiggins, Poole gibi oyuncuların düşmeyen performanslarının yanı sıra Payton ve Porter'ın yardımları şampiyonlukta pay sahibi. Steve Kerr'i de es geçmemek lazım tabii.
Stephen Curry'nin ilk kez final MVP'si olması da bu final serisinin unutulmazlarından. Al Hadford'un çabası da Celtics adına takdire şayan ama onlar adına üzülmeye gerek yok. Golden State ile karşılaşan takımların kaderinde elenmek var.
Bu serinin böyle sonlanması beni bir miktar keyiflendirdi ayrıca.
Bu yıl düzenlenecek Dünya Kupası, 2010'da hile hurdayla Katar'a verilmeseydi belki de bugün açılış maçı yapılacaktı. Şimdi bütün bir yaz boş geçecek ve kasım ayını beklemek zorunda kalacağız. Ligler oynanırken yapılacak bir Dünya Kupası ne ölçüde keyifli olur bilemiyorum.
Son üç kupaya baktığımızda;
🇷🇺 2018'deki kupada açılış maçı Rusya ile Suudi Arabistan arasında Lujniki Stadyumu'nda oynandı. Takvimler 14 Haziran'ı gösteriyordu. Günlerden perşembeydi.
🇧🇷 12 Haziran 2014 yine bir perşembeye rastlıyordu. Ev sahibi Brezilya, Hırvatistan'ı 3-1 mağlup etmişti.
🇿🇦 Afrika'da düzenlenen ilk kupanın açılış maçı 11 Haziran'da oynandı. Güney Afrika, Meksika ile 1-1 berabere kalmıştı. Bir cumartesi günüydü.
Kupa tarihine şöyle bir baktığımızda bu kupa dışında en geç başlayan kupa 1930 Dünya Kupası. 13-30 Temmuz tarihleri arasında oynanmış. Sonrasında 1966 geliyor. O da 11-30 Temmuz arasında düzenlenmiş.
Katar'daki bir sorun da seyirci yetersizliği olacak gibi geliyor bana. Hem stadyum kapasiteleri az hem de şeriatla yönetilen bir ülkeye gitme konusunda kimse pek hevesli olmayacaktır.
Son üç kupanın finalindeki seyirci sayısı şöyle;
🇷🇺 Lujniki Stadyumu'nda oynanan finalde Fransa, Hırvatistan'ı yenmişti. Bu maçı statta 78011 biletli taraftar izlemişti. Stadın kapasitesi ise 81000.
🇧🇷 Almanya ile Arjantin arasında Maracanã'da oynanan finali 74738 kişi izlemişti. Stadın kapasitesi 78838.
🇿🇦 İspanya'nın Hollanda'yı uzatmalarda yıkıp kupaya ilk kez uzandığı finale Soccer City'de 84490 kişi tanıklık etmişti. Bu stadın o zamanki kapasitesi 94736'ydı.
Gelgelelim 2022 Dünya Kupası'nın finalinin oynanacağı Lusail Stadyumu 80000 kapasiteli. Yazı ile seksen bin. 18 Aralık'ta oynanacak finale ilgi ne olur bilemiyorum.
Evrim, popülasyondaki gen ve özellik dağılımının nesiller içerisinde doğal seçilim baskısıyla değişmesidir.
Teori (kimi zaman kuram da denir), Yunanca theorein sözcüğünden gelir. O da thea yani manzara ve horan yani görmek sözcüklerinin birleşimidir. Temaşa, thea-horan'ı daha iyi tanımlar bir ifadedir.
Hipotez (önsav diye de geçer), alt veya aşağı anlamındaki hüpo ile thesis sözcüklerinin birleşimidir. Bir önermeyi önvarsaymak demektir. Bir teorinin tam olarak kanıtlanmadan önceki tek önermeye sığdırılmış halidir.
Kanun (artık buna yasa deniyor gerçi), hukukta da kullanılır. Dilimize Arapçadan giren sözcük, oraya da Yunanca kanon'dan gelmiştir. Bunun da kazık anlamına gelen kanna'dan neşet ettiği düşünülüyor.
Teori veya kuram, bir olgunun sürekli olarak doğrulanmış deney ve gözlemler esas alınarak açıklanmasıdır. Bir akıl yürütme formudur. Premises yani öncüller ve conclusion yani sonuçtan oluşur. Sonuç önermesi hipotezdir. Kanun ise hipotezin yeteri kadar sınanıp kanıtlanmış halidir.
Evrim, defalarca kanıtlandığı için bir teori değil kanundur. Sözgelimi Düz Dünya ise defalarca çürütüldüğü için safsatadan ibarettir.
Onuncu sınıf öğrencisine anlattığımız bir konuyu Tübitak Sosyal Bilimler Ansiklopedisi'nde makale yazan zatın bilmemesi, Tübitak'tan çöp bile alınmaması gerektiği yönündeki kanaatimi pekiştirdi.
Bu haberi yeni duydum ve gerçekten canım çok sıkkın. Eğlenceli şeyler paylaşmak istiyorum ama bu ülke kendinden başka bir konu hakkında yazmama izin vermiyor.
Stajyer avukat Tugay Çeliktenyıldız, iki gün önce Galata Kulesi'nden atlayarak intihar etmiş. Çemberlitaş Lisesi ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu ve henüz 23 yaşındaymış.
Stajyer avukatların çalışma şartlarına şöyle bir baktığımda bu işin çoğunlukla ücretsiz yapıldığını gördüm. Aynı zamanda bir avukatın yapmaması gereken ofis işlerinin de bu kişilere yaptırıldığını öğrendim. Tüm meslekler için stajyer, köle gibi bir şey zaten.
Tugay, bu fotoğrafta bile doğru düzgün gülememiş. Daha fazla konuşup sözü çoğaltmaya lüzum görmüyorum.
Kiğılı'nın çalışanlarına yaptığı uyarıda dikkatimi genel olarak iki mesele çekti. İlki uyarının yalnızca kadın çalışanlara yapılmış olması, ikincisiyse mavi yakalı ayrımı yapılıp bu kişilerin damgalanarak zan altında bırakılması.
Öncelikle her kurumun kılık kıyafet prosedürü olabilir. Buna İngilizce dress code deniyor hatta. Ancak böyle bir uyarının yapıldığı firmada çalışmak zorunda olan kadınlar adına üzüldüm. Dil, profesyonellikten uzak. Bu, insan kaynakları personelinin acemiliği olabilir ancak bilinçaltının dışavurumu gibi bana. Dekolte, etek boyu ve basene dikkat çekilmesi bende bu kanıyı uyandırdı.
Mavi yakalı terimi, daha çok bedensel işleri yapan işçiler kullanılır. Bunu yazan kişi emeğine o derece yabancılaşmış ki kendinin de bir işçi olduğunu unutmuş. Zaten Türkiye'deki lümpen proleterya o kadar lümpen ki proleterya olduğunun farkında değil. Bunu da işçiler arasında mavi yakalı-beyaz yakalı ayrımına giderek pekiştiriyor.
Tabii, burada herkesin aklına "Mavi yakalılar vücudunuzu dikizleyebilir." önermesi geliyor ama beden işçileri çoğunlukla tek tip olarak belirlenmiş bir iş kıyafeti giyer. Burada kıyafet serbestliğinden doğan sözde sınıf ayrımına da vurgu yapılmış olabilir. Belki de bunu söyleyerek fazla iyi niyetli düşünüyorumdur.
Şayet bu mailin yazılmasına neden olan tatsız bir olay yaşandıysa suçun büyüğü yine işe alım yapan kişilerdedir. Birlikte çalışacağı kişileri iyi seçemiyorlar demek ki.
On iki bin yıllık medeniyetin geldiği nokta bu olmamalıydı sanki.
Çingeneler, toplumumuzun bir parçası olduğu için bize yabancı değil. Çingeneler Zamanı da dili farklı olsa bile bir anlamda bize bizi anlatan filmdir.
Film, bana İngilizce coming-of-age denen gelişim öyküsü gibi geldi. Filmin baş karakteri Perhan'ın gelişim öyküsü aktarılıyor. Bu sırada Çingenelerin yaşamından izlere tanıklık ediyoruz. Hıdırellez veya büyücülük gibi.
Filmin bu kadar güzel olmasının bir nedeni de müzikleri. Goran Bregović, özellikle Ederlezi ile harikalar yaratmış. Bu noktada eklemeden geçemeyeceğim bir not: Taiana Mitioglo tarafından söylenen Gagavuzca versiyonu, özgün halinden de güzel.
Film, bir cinnet ve yokoluşla sonlanıyor. Yugolavya'nın kaderi de buna benziyor. Perhan karakterine hayat veren Davor Dujmović'in 1999'da intihar etmesi de ilginçtir.
Eylemi yapan ambulans şoförü, sağlık bakanı ile görüşmüş. Bakan "Bazı şeyler konuşulduğu yerde kalmalı." dese de görüşme sonrası bakanın paylaştığı fotoğraf birkaç ipucu veriyor.
Şoförün ellerini önünde bağlayıp başını öne eğmesi ve objektifle göz teması kurmaması utandığını gösteriyor. Bunun nedeni en iyi ihtimalle içeride konuşulanlardan dolayı kendini suçlu hissetmesidir. Kötüsünü düşünmek istemiyorum.
🇲🇽 Meksika, Kuzey Amerika elemelerinin final grubundan lider olarak Katar'a giden Kanada'nın hemen arkasından gruptan çıktı.
🇺🇸 ABD, üçüncü oldu ve Meksika ile aynı gün Dünya Kupası'na yolculandı.
🏴 5 Haziran'da İskoçya'yı 3-1 mağlup eden Ukrayna'yı 1-0 yenen Galler, önceki turda da Avusturya'yı 2-1 yenmişti. Böylece 64 yıl sonra bu kupaya katılma hakkı kazandı.
🇦🇺 Avustralya, önce Asya elemeleri final gruplarında üçüncü olan Birleşik Arap Emirlikleri'ni 2-1 yendi, sonra da Güney Amerika beşincisi Peru'yu penaltılar sonucunda 5-4 mağlup etti.
🇨🇷 Kosta Rika, Okyanusya elemelerini güle oynaya geçen Yeni Zelanda'yı tek golle geçti. Aslında bu kadar maç yapan bir karmayı böyle kolay geçmesi bu konfederasyonun ne derece kötü olduğunu gösteriyor. Avustralya da muhtemelen bu yüzden ayrılmıştı.
Şimdilik 32 karmanın tamamı belli oldu.
🇸🇪 Mereyusblogg
Romersk medborgare från Miklagård.
På Mastodon sedan 23.X.2021
Bara postar oviktiga tankar.
Allmän egendom (PD). Inga begränsningar.
Jag tjänar ingen inkomst av det jag lägger upp här.
🇬🇧 Mereyü's blog
Roman citizen from İstanbul.
On Mastodon since 23.X.2021.
Just posting unimportant things.
Everything I publish is Public Domain (PD).
I don't earn any income here.
🇹🇷 Mereyü'nün blogu
Civis romanus sum.
23.X.2021'den beri Mastodon'da.
Önemsiz şeyler üzerine.
Paylaştığım her şey kamu malıdır (PD).
Buradan herhangi bir gelir elde etmemekteyim.