En son Dilek Yalçın'ın Tophane-i Amire'deki Şeylerin Masumiyeti sergisine gitmiştim. Dört ayın üzerinde bir süre geçmişken bugün, İpek Duben'in Salt Beyoğlu'ndaki Ten, Beden, Ben adlı sergisine gittim.
Girişte eskiz çizimi gibi yapılmış tablolar vardı. Tüm serginin böyle olacağını sandım ancak bu sanım pek doğru çıkmadı. Nedir bu Türk? çalışması Türkiye hakkındaki basmakalıp yargıları kırmayı amaçlarken Elveda Yurdum'daki neon ışıklar bana kameranın medyum olduğunu bir kez daha gösterdi.
Gazete haberleri genellikle namus cinayetleri üzerineydi. Benim ilgimi en çok çeken Kütahyalı Romeo-Juliet haberi oldu. Tüm bunların yanı sıra, serginin en güzel parçası Kem Gözler'di. Bunda nazar boncuğuna olan ölçüsüz sevgimin etkisi var tabii.
Sosyal mesafe, yalnızca koronavirüsle ilgili bir olgu değildir. Tanımadığınız bir insanla konuşurken, mesela adres sorarken üç adım gerisinde durmalısınız. Aranızda belli bir ilişki yoksa dibine sokulmamalısınız.
Toplumumuz maalesef temas bağımlısı. Sosyal veya toplumsal mesafeyi sağlayamama nedeni de büyük ölçüde bu.
Bugünkü UKOME toplantısında İBB, istediği zammı olmasa da fahiş bir oranda zammı almış oldu. Bunun acısını es geçiyorum. Tek düşündüğüm artık hiçbir siyasetçinin beni kucaklamaması gerektiğidir.
Öğrencilerin çarpık aile düzenini yansıttığını düşünüyorum.
Annelerine hizmetçi gibi davranıyorlar. Herhangi bir ev işinin ucundan tutmak gibi bir kaygıları yok. Yataklarını kendileri toplamıyor, ütülerini kendi yapmıyorlar; evdeki cihazların nasıl çalıştığı konusunda bir fikirleri yok. Kendi başlarına yaşamaktan aciz durumdalar.
Babaları ise ekonomik destek sağladığı için hayatlarına karışma lüksünü kendinde görüyor. Okuyacağı liseden giyeceği kıyafete, hatta oy vereceği partiye kadar babaları karar veriyor. Babalarının çizdiği çizginin dışında yaşamaları pek mümkün değil. Bu yüzden sıkıntılarını babalarıyla paylaşmıyorlar. Zaten baba kişisinin de derdi çocuklarının sorunları değil.
Bu ikisinin yanında, dar evlerde çok kardeşli kalabalık aileye sahip olmaları da çocukların birey olmalarının önüne geçiyor. Kendilerinden büyük kardeşleri, bu kişilere fiziksel ve/veya psikolojik şiddet uyguluyor.
Okulda görülen türlü zorbalıkların yanına bu ekleniyor. Çoğu öğrencimin kendine ait düşünceleri olmayışı; anne ve babalarının birer kopyaları olmaları beni öylesine üzüyor ki...
Başarısız devlet veya özgün olarak failed state dendiğinde ilk akla gelen ülke Lübnan'dır. Lübnan, yıllardır kültür mozaiğiyle çıkış yapması beklenen bir ülkeyken defalarca bu yolda akamete uğradı. Bugün bu ülkenin bir kez daha battığını öğreniyoruz. Lübnan'ın batma alışkanlığı bir yana, Saad Hariri, Türk Telekom'dan sonra kendi ülkesini de batırmış oldu.
Bir Tayyarecinin Anıları, Türk havacılığının en önlemli isimlerinden Vecihi Hürkuş'un yazmış olduğu anılarından derlenen dört kısımdan oluşuyor. İlki Havada Vecihi 1/4 Asır adıyla 1942'de yayımlanmış. Diğer bölümler ise ilk kez yayımlanmakta.
Bu kitap bana hem Türk havacılık tarihi hakkında fikir verdi hem de yeni sözcükler öğrenmeme neden oldu. Vecihi Hürkuş'un kaleminin ne kadar sağlam olduğunu bazı pasajlardan anlayabildim.
Havacılık tarihinin kanla yazıldığını biliyordum ancak Vecihi Hürkuş, böylesi derinlikli bir eseri mürekkeple yazabilmiş. Ruhu şad olsun.
Sutopu, futbol veya basketbol gibi sporların yanında adının Türkçe olmasıyla ilgimi çeken bir spor. Aynı zamanda hem suyla hem rakiple mücadele edildiği için en zor sporlardan biri.
Sutopunun Türkiye'deki lokomotifleri Galatasaray, ENKA, İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü ve Adana Demirspor'dur.
Ben de üç gündür ligimizdeki play-off mücadelesini izliyorum. Galatasaraylı olduğum için yalnızca Galatasaray'ın maçlarını izledim.
Öncelikle değinmem gereken konu, yayın kalitesi hem federasyonun YouTube kanalında hem de Sportstv'de berbat. Anlatıcıların hem sporun içinden olmaları hem de maçların heyecanını yansıtmalarıysa hoşuma gitti.
Maçların tamamı Tozkoparan Havuzu'nda oynandı. Cuma günü 19.00'da oynanan Kınalıada maçını Galatasaray, baştan sona ezici üstünlükle götürdü. İlk periyottan 5-0'ı bulan beyaz boneliler ikinci periyotta 11-0, üçüncü periyotta 17-2'yi buldu. Maç 25-2 sona erdi.
Dün 15.00'te oynanan Adalar maçı çok çekişmeliydi. Adalar maça üstünlükle başladı. İlk periyot 2-3 sona erdi. Devreye 4-5 Adalar üstünlüğüyle girildi. Üçüncü periyotta hem Adalar yoruldu hem de Galatasaray kalecisi Hüseyin Kaan Kil, kalesinde devleşti. Son periyota 7-7 ile gidildi ve maçı 8-7 Galatasaray kazandı.
ENKA ile oynanan maçlar sutopunda derbi niteliğindedir. Normal sezonda oynanan iki maçın birinde Galatasaray, birinde ENKA galip gelmişti. Bu maçta da ENKA, baskın başlayarak ilk periyotta 1-4'lük üstünlük yakaladı. Galatasaray, ENKA'yı karşılamak konusunda zayıf kaldı. Devreye girilirken skor 4-8'di. Üçüncü periyotta Galatasaray daha iyi oynadı. Son periyotta gol olmadı ve maç 7-10 sona erdi. Böylece ENKA, Galatasaray'ı ikinci kez yendi.
Salgın nedeniyle tamamlanamayan 2020 sezonunu saymazsak üst üste üç kere şampiyon olan ENKA, bu sezon da şampiyonluğa gidiyor. Galatasaray, son kez 2017'de şampiyon olmuştu. Böylece, 27'nci kez şampiyon olup bu alandaki rekor konusunda elini sağlamlaştırmıştı.
🇸🇪 Mereyusblogg
Romersk medborgare från Miklagård.
På Mastodon sedan 23.X.2021
Bara postar oviktiga tankar.
Allmän egendom (PD). Inga begränsningar.
Jag tjänar ingen inkomst av det jag lägger upp här.
🇬🇧 Mereyü's blog
Roman citizen from İstanbul.
On Mastodon since 23.X.2021.
Just posting unimportant things.
Everything I publish is Public Domain (PD).
I don't earn any income here.
🇹🇷 Mereyü'nün blogu
Civis romanus sum.
23.X.2021'den beri Mastodon'da.
Önemsiz şeyler üzerine.
Paylaştığım her şey kamu malıdır (PD).
Buradan herhangi bir gelir elde etmemekteyim.