Liz Truss, bugün itibariyle makamında 45 güne ulaştı ve en kısa süre görevde kalan Birleşik Krallık Başbakanı oldu. Tabii, iki buçuk ay kadar daha dayanırsa 1827'de görevinin 128'inci gününde hayatını kaybeden George Canning nam zat muhteremi geride bırakabilir. Canning'in yerine gelen Frederick John Robinson da 144 gün geçtikten sonra görevden alınmıştı. 1922'deyse Andrew Bonar Law, 211 günü tamamlamışken sağlık sorunları nedeniyle görevinden çekilmişti.
Birleşik Krallık'ın son dört başbakanın istifayla görevinden ayrılması garip. Boris Johnson, pandemi sürecinde verdiği partilerin gündeme gelmesi ve bakanlarının bir bir istifa etmesi sonucu görevi bırakmak zorunda kalmıştı. Theresa May, parti tarafından istenmediği için istifa etmişti. David Cameron ise Brexit referandumundan ayrılma sonucu çıkınca tası tarağı toplayıp Downing Sokağı'nı terk etmişti.
Bu seferki istifa pahalılık temelli bir hükümet kriziyle geldi. The Economist, 11 Ekim günü Truss'un Britanya ekonomisini riske attığını ve yedi günü olduğunu yazdı. Bu da bir marulun raf ömrü demekti.
İngilizlerin mizah anlayışının olmadığı söylenir ama bu analiz meşhur bir espriye kaynaklık etti. Daily Star gazetesi, 14 Ekim günü YouTube hesabından Liz Truss gibi giydirilmiş bir marulu yayınlamaya başladı. İddia şuydu: Truss mu önce istifa edecek yoksa bu marul mu çürüyecek?
The Economist iddiasında haklı çıktı. Truss yalnızca altı gün dayanabildi. İşte yarışın galibi o marul:
🥗 ALL HAIL THE LETTUCE 🥗
Son olarak girişte bulunan nazar boncuğunu paylaşayım. Çok güzel, güzelden öte muazzam bir parça. Aman nazar değmesin.
Bunu Dünya'nın çivisi sandım ama kapı stoperiymiş. Kapı kapalı olduğu için işin ayırdına varamamış olamayabilirim.
Duvarlara, tavana, zemine ve pencerelere altıgen ve Davut Yıldızı işlenmiş. Hoş bir motif.
Hoparlörlerin çoğu ses vermiyordu. Her odanın içinde üç beş tane vardı. Kurnaya yerleştirilmiş bir tanesini yakaladım. Bu arkadaşı bir de yakından çekmek istedim. Son fotoğrafta da bölüm sonu canavarı var.
Mekanı sevdim. Daha önce hiç hamama gitmediğimden olabilir. Fıskiye, çeşmeler, kurna ve gider. Her şey muhteşem.
Sergi ses üzerine ama kapı her zaman ilgimi çeken bir item olmuştur. Açık kapı, kapalı kapı ve yalnızca görevlilerin ardını görebileceği başka bir kapı. Kapılar...
Sergi boyunca böyle uyarılar vardı. Serginin devam etmesine sevinsem de sessiz olma uyarısını sonradan fark ettiğim için ona pek uyamadım. Sesimin yankılanması açıkçası biraz ürküttü beni.
Bugün bienali gezmeye devam ettim. Zeyrek adı verilen semtin kasaplarla dolu olan İtfaiye Caddesi'ndeki Çinili Hamam'ı ziyaret ettim. Yapı, kiliseden çevrilen camileri andırsa da 1546 yılında Barbaros Hayrettin Paşa'nın emri üzerine yaptırılmış. 2010'dan beri restorasyonu süren hamam, 2023'te tekrar faaliyete geçecek.
Korkunç bebek Chucky'e benzeyen Birleşik Krallık Başbakanı Liz Truss, bu ay patlak veren hükümet krizinin ortasında istifa etmek zorunda kaldı. Halbuki bir sürü fotoğraf biriktirmiştim galerimde.
İşçi Partisi iktidarını getirecek bir seçim geliyor, hissedebiliyorum. Son sözüm: Ağlayanın malı gülene yar olmaz.
Son zamanlarda özellikle LinkedIn platformunda sıklıkla dile getirilen bir kavram var. Buna sessiz istifa veya İngilizce özgün adıyla quiet quitting deniyor.
Anladığım kadarıyla çalışanların iş tanımı dışına çıkmaması, iş için ekstra efor sarf etmemek, mesai saatleri dışında iş düşünmemek ve kariyer basamaklarını tırmanmak için uğraşmamak sessiz istifaya dahil. Biz aslında buna basitçe çalışmak diyoruz. Bunun için yeni bir sözcük üretmeye gerek yoktu.
Birincisi, artık Kiracılar Çağı'nda yaşadığımızı kabul etmek gerekiyor. Kişinin içinde yaşadığı bir ev ve işe gittiği bir araba olabilir fakat hiçbiri onun değil. Almak isterse ömrünün sonuna kadar taksit ödemek zorunda. Taksitle ölüm böyle bir şey olmalı.
İkincisi, insan şirkete ortak değilse yapması gereken tam olarak budur. Sonuçta zamanını satıyor ve bundan değerli bir şey yok. Ayrıca, görev tanımındaki işleri yapıp mesai bittiğinde "Eyvallah" diyerek çıkmak neden anormal, kötü ve ayıp olarak görülüyor?
Diğer bir mesele ise kariyer üzerine. Kariyer bir yanılsamadır. İşçi sınıfı tek gerçektir. Unvan veya titr ne olursa olsun bir şirkette çalışanlar ve patron vardır. Unvan kalınlaştıkça kendini şirketin sahibi sanma çoğu kişinin düştüğü bir yanılgıdır.
Son olarak bölüşüm tablolarına değinmek istiyorum çünkü şahit olduğumuz tablolar son yüzyılın en kötüsü. Türkiye'nin en zengin %10'u milli gelirin %54.2'sine sahipken en yoksul %50 milli gelirden sadece %12 pay alıyor. Milli hırsızlık böyle bir şey işte.
Bir gün ünlü olursam bu gönderi muhtemelen her yerde karşıma çıkacak ama ne demişler: "Anything goes". Yaşamak sadece cesurların hakkı.
Son bir saate yetiştiğim için bu kadar sürede gezemeyeceğimi düşünmüştüm ancak yarım saat yetti. Bienalin en sevdiğim kısmı da bu oldu. Sanatın üretim sürecine de tanıklık etmiş bulundum. Benim için değişik bir deneyimdi bu.
İlk fotoğraftaki kolonyadan bir iki damla aldım. Kolonyasız misafir karşılanmaz bir kere.
İkincisi meydandaki bilgisayarın daha geniş açıdan çekilmiş hali. Bir sonraki görselde dışarıyı çekmeye çalıştım. Tabii, kamera bir medyum olduğu için benim gördüğüm gibi görmedi.
Son fotoğrafı ise çıkarken çektim. Kahve makinesi ve mikrodalga var. Bankoda ziyaretçilerin adları ve mail adreslerinin yazılı olduğu bir liste de vardı. Geç saatte vardığım için kimse olmamış olabilir burada.
Uzun lafın kısası, bienal bitene kadar bu mekana uğramanızı tavsiye ederim.
🇸🇪 Mereyusblog
Romersk medborgare från Miklagård.
På Mastodon sedan 23.X.2021
Bara postar oviktiga tankar.
Allmän egendom (PD). Inga begränsningar.
Jag tjänar ingen inkomst av det jag lägger upp här.
🇬🇧 Mereyü's blog
Roman citizen from İstanbul.
On Mastodon since 23.X.2021.
Just posting unimportant things.
Everything I publish is Public Domain (PD).
I don't earn any income here.
🇹🇷 Mereyü'nün blogu
Civis romanus sum.
23.X.2021'den beri Mastodon'da.
Önemsiz şeyler üzerine.
Paylaştığım her şey kamu malıdır (PD).
Buradan herhangi bir gelir elde etmemekteyim.