Show newer

Sudan'da iki haftadır çatışmalar sürüyor. Bunu kimlerin istediği bir yana, yemeğe ekmek bulamayan ülkelerde nasıl silahlanabildiği üzerine düşünmeliyiz.

Geçim sıkıntısıyla boğuşan milyonlarla ve depremzedelerle alay ediyor AKP'liler. Bu şeçimde şu şer odağı bir yenilsin, reisiniz Katar'a mı yoksa Yanukoviç gibi Rusya'ya mı kaçar, orasını siz bilin. Siz de hiç AKP'li olmadığınızı iddia edersiniz artık. Zaten Türkiye'de kimse 1982 halkoylamasında evet oyu vermemişti. Fakat arşiv unutmuyor.

Uyumayı o kadar seviyorum ki bazen rüyamda uyuduğumu görüyorum.

Ukrayna'nın bugünkü bölünmüşlüğünün bir nedeni de devletin Donbas'taki halkın taleplerine kulak asmaması ve burnunun dikine gitmesidir. Türkiye'de de buna benzer tavır takınanlar görüyoruz. AKP'nin başını çektiği ittifak, ulusalcılar ve etnikçiler bize birlik değil çok derin bir ayrışma vaat ediyor. Herkes dikkatli olmalı.

"Bir partinin fanatiği olma." diyerek gençleri apolitik moronlar haline getirdiler. İşin içinden çıkılmıyor şimdi.

Tayyip Erdoğan daha ölmeden badem gözlü ilan edildi. İlginç.

Gençler esnek çalışma istiyor ama emek süreçlerinde muğlaklığın nelere sebep olabileceğini hesap edemiyorlar. Her bir açıklık egemen lehine esnetilebilir. Mesainin 10.00 gibi değil de tam olarak 10.00'da başlaması bu nedenle önemlidir.

İş, işyerinde yapılır. Eve taşınması basit bir mekan aşınmasından öte bir durumdur. İşe gitmek için gidilmesi gereken yol zahmetli olabilir ama insan yuvasında da çalışmamalıdır. Bizim için öncelikli olan mesai saatlerinin azaltılması ve emekçiden yana olan çalışma düzenidir.

Enver Paşa, Temmuz 1921'de Batum'daydı. Anadolu'daki kurtuluş hareketinin başına geçmek istiyordu. Bir kongre topladı. Hem düzenli ordu henüz Kütahya-Eskişehir Muharebeleri'nde yenilmişti. Yunanlar Polatlı'ya dayanmıştı. Mustafa Kemal'in işgali buradan püskürtmesini mümkün görmüyorlardı. Fakat Melhame-i Kübra de denen Sakarya Meydan Muharebesi ile milletin makus talihi son buldu. Enver Paşa'nın ithal kahraman olma hayalleri de...

Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan, AKP'nin değirmenine su taşıyan kişiler değildir; değirmenin kendisidir. Şu aşamada önemli olan mafyokrasinin son bulması ve Erdoğansızlaşmadır. Deva ve Gelecek partileri kurulduğu için AKP'den vazgeçeçek birileri var mıdır, bilemiyorum. CHP ve İYİ Parti'nin AKP'lilere değil yeryüzündeki kötülüğün temsilcisi AKP'ye karşı olduğunu göstermek için ittifaka alındılar. Yoksa, ikisi de rüzgarın yönünün değiştiğini görmüş ve yeni düzende yer edinmek için tavır değiştirmiştir. Ancak bu böyle kalacak mıdır?

Türkiye'de Arjantin gibi çoklu kur sistemine geçildi. Dolar Merkez Bankası'nda farklı, döviz bürosunda farklı, bankada farklı değerde. Başına buyruk serbest piyasa savunucuları mutludur umarım. Esasında bu kriz neoliberalizmin krizidir fakat fatura her zaman emekçiye kesiliyor. Artı değer üretip emeğine yabancılaşan ve emek sömürüsüne maruz kalan emekçilere...

Herhangi bir konuda cinsiyet değiştirme esprisi yapan biri transların sıkıntılarını küçümsüyordur aynı zamanda.

Emeği önemsemeyen, geri plana atan veya emek hakkında bir kurgusu olmayan düşünce sistemlerine sol denebilir mi? Yeni sol, ezilenlerin bir arada olmasını salık veriyor ama herkesi kimlik üzerinden okuyor. Öyle bir dikatomi kuruyor ki bazı kimlikler iyi, bazıları kötü oluyor. Bu, dayandıkları postmoderniteye de ters bir tavır gerçi. Sera Kadıgil, adı Türkiye İşçi Partisi olan bir oluşumda böyle bir tarz-ı siyaset izliyor. Bu partinin etnik milliyetçilerle kol kola yürümesi baştan güven vermiyor aslında.

"Çevremdeki kimse" diye başlayan herhangi bir önerme sağlam bir argüman olamaz. Birincisi, böyle söylemlerde acele genelleme söz konusudur. Kişi, çevresindeki çoğu kişinin bir yöne meyledince başka yerlerde de öyle olması gerektiğini düşünür. Bu, yankı odasına hapsolmuş bir kişi tarafından söylenebileceği gibi indirgemeci bir tavrın eseri de olabilir. İkincisi, doğrulama yanlılığı vardır. İlkin kuramı öne sürüp uslamlamayı bu kurama uydurur insan. Halbuki tam tersi olmalıdır.

Arzu ederdiniz bir yol görmeye,
Bugün bize hoş geldiniz erenler!
Muhabbet bağından güller dermeye.
Bugün bize hoş geldiniz erenler!

Tarihler boyunca bir milletiz biz,
İlimce dünyaya vermiş idik hız,
Büyük bir babanın torunlarıyız,
Bugün bize hoş geldiniz erenler!

Hisse alın Çırakman’ın sözünden,
Zerre kaçmaz ariflerin gözünden,
Kemal Atatürk’ün aydın izinden,
Bugün bize hoş geldiniz erenler!

Onlyfans virallerinden de gına geldi. Şirket, gizli ve açıktan kendine bir kitle oluşturmaya çalışıyor. Söylediklerinin çoğu da yalan. Önceden ünlü olup %1'lik dilime girenlerden bahsediyorlar hep. Diğerlerinden hiç bahsetmiyorlar. Seks işçiliğini kesinlikle desteklemiyorum. Cinsel özgürlüğün tam anlamıyla gerçekleştiği bir toplumda böyle şeylere gerek kalmaz. Ayrıca, buradaki "içerik üreticilerinin" emekçilerle dalga geçmesi kabul edilemez. Biz emeğimizle kazanmaya ve onurlu yaşamaya devam edeceğiz.

Bakanlar trollük yapıyor ve istifa etmeden seçim çalışmalarına katılıyor. Cidden dayanılmaz bir hal aldı bu ucube sistem.

Fazıl Say, Vedat Milor ve İlker Canikligil, Memleket ve Zafer partisini destekleyenler veya sosyal medyada destekler görünenler tarafından hedef gösteriliyor, tehdit ve hakarete maruz kalıyor. Aktrollerin ne yaptığını, ne amaçladığını -en azından- biliyoruz ama bu güruh çok tehlikeli.

23 Nisan kutlu olsun!

Fakat böyle kuru kuru olmaz. TÜİK'in beş gün önce paylaştığı istatistikleri idrak edelim. Buna göre, 2022 yılında Türkiye nüfusunun %26.5'i çocukmuş. Yani nüfusumuzun yirmi iki milyon beş yüz yetmiş sekiz bin üç yüz yetmiş sekizi 0-17 yaş aralığında.

İlkokul seviyesinde okullaşma %93.2, ortaokulda %89.8 ve lisede %89.7. Ortaokuldan liseye neredeyse kayıpsız ilerlerken ilkokuldan ortaokula geçişteki düşüş dikkat çekici. Sırasıyla okulları tamamlama oranıysa %98.4, %96.4 ve %77.9. Hesapladığımızda durum daha da vahimleşiyor.

Zorbalığa maruz kalan 6-17 yaş aralığındaki çocukların oranı %13.8. Zorbalığın türleri dalga geçmek (%7.7), kasıtlı olarak dışlamak (%7.2), hakkında dedikodu yapmak (%4.8), vurmak veya itip kakmak (%4.4), eşyalarını almak veya zarar vermek (%3.4), tehdit etmek (%3.1) olarak sıralanmış.

2021'de %2.3 olan 16-17 yaş grubu kız çocuklarının resmi evlendirilme oranı geçen sene %2'ye düşmüş. Aynı yaş grubu erkeklerde bu oran ‰1. Raporda "Resmi kız çocuk evlilikleri azaldı." başlığıyla verilmiş. Bu gramer olarak da ahlaki olarak da doğru gelmiyor.

15-17 yaş aralığındaki çocukların çalıştırılma oranı ise 18.7 olmuş. Erkeklerde %27, kızlarda %10. Raporda işgücüne katılma olarak açıklanmış. Kullanılan terimler dünyaya bakışınızı dışa vurur. Dilimizin sınırları dünyanmızın sınırlarıdır. Bu da TÜİK'in meseleye hangi açıdan baktığını gösteriyor.

Kemal Kılıçdaroğlu'nu üzenlere ne desem bilemiyorum. Seçim yaklaştıkça provokasyonlar artacaktır. Bu yüzden ilk turda bitmeli.

Aktroller Alevilere yönelik soykırım göndermeleriyle çizmeyi bayağı bir aştı. Biri Yavuz Sultan Selim'i hatırlatıyor, diğeri üstü kapalı Maraş Katliamı anıyor, bir başkası Nazilerin gaz odalarına atıf yaparken Madımak Katliamı boş geçilmiyor. Şimdi pudracı ağababalarından aldığınız nahif destekle kendinizi güvende hissedebilirsiniz ama her şeyin bir sonu var. O kadar da emin olmayın.

Show older
Qoto Mastodon

QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.