Show newer

Birin kuralı olmasaydı, ışık olurdu, hakikat olurdu, adalet olurdu. Tek kişinin kuralı bir suçtur.

-- Louise Michel

Tevfik Fikret - Han-ı Yağma (Yağma Sofrası) Şiiri

Bu sofracık, efendiler – ki iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor – bu milletin hayatıdır;
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır!
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar
Gurur-ı ihtişamı var, sürur-ı intikaamı var.
Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar.
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Çok sayıda insan, çok sayıda
köy, çok sayıda kent, çok sayıda
ulus, kimi zaman kendilerinin
verdikleri güçten başka gücü
olmayan tek bir tiranın eziyetine >
katlanmaktadır; bu tiran, kendisine karşı çıkmak yerine boyun eğmeyi seçen insanlar olmasa kesinlikle bu insanlara eziyet edemez...

Bu nedenle, aslında kendilerini
köle durumuna düşürenler bu
insanların kendileridir. Kendisini
köle yapan, kendi boğazını
Skesen, insanların kendileridir.
Kendi sefaletini onaylayan ya da
daha doğrusu, bu sefalete
davetiye çıkaran, insanların
kendileridir...

Ne zorluklara katlanabilen ne de
haklarını savunabilenler aptal ve
korkaktır; bunlar haklarını
istemekle yetinirler ve özgürlük
arzusu doğalarının bir özelliği
oltmayı sürdürmekle birlikte,
haklarını elde etmek için gerekli
cesareti göstermeyerek
haklarını kaybederler.

Richard Sennett

18 Mart 1871, Paris Komünü 154 Yaşında!

Yüzyıllardır coğrafyanın bütünününde yükselen her isyana ses oldu Parislilerin haykırışları. Ayak takımının ayağa kalktığı zaman neler yapabileceğini gösterdi, yapılamaz denilenleri yaptı.

Louise Michel Komün Direnişi’nin bastırılmasından sonra tutuklu bulunduğu hapishanede şu dizeleri yazmıştı:

“Şimdi suskun olan kalabalıklar
Okyanus gibi gürlediğinde;
Kalabalıklar ölmeye hazır olduğunda
Komün tekrar ayaklanacak.

Sayılamayacak bir kalabalık olarak geleceğiz
Bütün yollardan geleceğiz
Ve karanlıklardan sıyrılan intikamcı hayaletler gibi gelirken
Yumruklarımızı sıkacağız
Bayrağı ölüm taşıyacak

Al kanlara boyanmış kara bayrağı
Ve alev alev göğün altında
Özgürleşen toprak
Mor çiçekler açacak”

instagram.com/p/DHWCbLOoaVm/

.

"Qui mori didicit, servire dedidicit."
- Ölmeyi göze alabilen, kölelik nedir bilmez.

.
[Seneca, Ahlâkî Mektuplar: XXVI.10.]

ÇanaÇanakkale 1936'ya Kadar İngiliz Esaretindeydi
ÇANAKKALE, 1936 YILINA KADAR İNGİLİZ ORDUSU'NUN
İŞGALİ ALTINDA KALDI... İNGİLİZLER ÇANAKKALE'DEN
20 TEMMUZ 1936'DA MONTREUX BOĞAZLAR ANLAŞMASINI İMZALANINCA GİTTİ...
Ulus Gazetesi, bunu sadece bir defa, sadece bir defa, anlaşma imzalandığında yazdı. "Mukavele dün gece imzalandı... Askerimiz bugün öğleyin Çanakkale'ye girmiş olacak..." Haber, gazetenin 21 Temmuz 1936 tarihli baskısında yayınlandı ve bir daha asla hatırlatılmadı.
Yıllarca tarih kitaplarından Mustafa Kemal'in kurtuluş savaşındaki başarılarını okuyarak büyüdük. Kurtuluş savaşı sonrasında topraklarımızda ne Yunan, ne İngiliz, ne Fransız, ne de İtalyan bırakmadığımızı düşündük. Fakat gerçekler öyle değilmiş. Çanakkale 1936 yılına kadar 13 koca yıl İngiliz esaretinde kalmış. Bunu hiç bir okul tarih kitabında görmedik maalesef.

haberr.com/2019/12/canakkale-1

Çanakkale Savaşı “Emperyalistlerin işgal girişimine karşı meşru bir ulusal direniş” değildir.

Söz konusu olan 2 emperyalist kamp arası paylaşım kavgasıdır. Savaşın bütününde olduğu gibi tek tek muharebelerde de mağluplar kadar galipler de emperyalistlerdir. Herhangi biri saldırıya uğrayınca bu “mazlum bir milletin emperyalist saldırıya maruz kalması” olamaz.

Çanakkale Savaşı’nda da bir yanda saldırgan işgalciler öte yanda 'saldırıya uğramış vatanseverler' yoktur; iki emperyalist kamp vardır. İşte sosyal şovenizm denen oportünizm türü tam da bu demagoji ve savaşın emperyalist karakterinin örtbas edilmesi üzerinde şekillenmiştir.

kozgazetesi5.org/18-mart-ve-so

Ayın on altısı,
ah! on altısı,
şehrezur aldı kalemimi.

Geri verdiğinde, yazmak istedim.
Halepçe misali,
parmaklarım yandı,
kurudu!

Şêrko Bêkes

''İnsanları yalan söylediklerinde dinlemeyi severim. Çünkü; olmak istedikleri ama olamadıkları insanları anlatırlar.''

Tolstoy

Show older
Qoto Mastodon

QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.