Show newer

Ekran koruyucuyu bozmadan bilgisayarı çekmeyi denedim. Görsel Refik Anadol eserlerini andırıyor.

Show thread

Nesneler üzerine düşünmeyi seviyorum. İlk fotoğrafta, izlediğimiz videoyu perdeye yansıtan projeksiyonu görüyorsunuz. İkincisinde panoptikon var. Panoptikona panoptikonluk yaptım biraz.

Show thread

"Geleceğim." demiştim ve geldim. Saha Studio, sanatçıların çalıştığı bir yermiş. Studio da oradan geliyor muhtemelen. Latince studiare yani çalışmak mastarından türemiş.

Bu da, sanatçıların deneyimlerini aktardığı bir video. Türkiye yazmamış olmaları biraz üzdü.

Show thread

Fırıldak Kubilay olarak bilinen Kubilay Uygun, Demokratik Sol Parti'den Afyonkarahisar milletvekili seçilmiş, dört yılda Anavatan Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Doğru Yol Partisi ve Demokrat Türkiye Partisi'nin rozetlerini takmasıyla bu lakaba layık görülmüştü.

Bir insan nasıl olur da zulüm gördüğü bir oluşuma dahil olur? Bunu yapmak AKP için bile utançtır sanırım. Bir de, böyle bir fotoğrafım olacağına tecritte ölmeyi yeğlerim. Ali Tatar ve Cem Aziz Çakmak hatra gelince ar eder mi acaba bu şahıs? Gerçekten bilemiyorum.

Çalışmak denince çoğu insanın aklına bedensel olarak yapılan işler gelir. Garson, kurye, hamal, bulaşıkçı veya şoför diğerlerine nazaran daha çok emekçi görünürler halk nezdinde. Tüm bu zor işlerin başında da madencilik gelir.

Ülkemizde adına kaza denen maden faciaları dur durak bilmiyor. Aslında bu faciaların çoğu önceden alınabilecek basit önlemlerle engellenebilir ancak yönetim kademesinde bulunan insan müsveddeleri için fıtrat daha makul bir seçenek.

Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden faciası da işte bu türden bir insanlık dramıydı. Toplumda 2014'teki Soma ve Ermenek vakalarından ders çıkarılmadığı yönünde bir fikir birliği oluştu. Sekiz yıl sonra aynı şeyleri konuşmak ne acı! İsimler değişiyor, şehirler değişiyor ama hikaye hep aynı.

Kaç madencinin öldüğü, kaçının yaralandığı önemli değil. İster bir düzine olsun isterse binlercesi, ben şunu anladım ki bu ülkede ateş düştüğü yeri yakıyor. Diğerleri için iki gün konuşulacak bir dedikodu malzemesi çıkıyor sadece. Fakat bilinmelidir ki anlatılan bizim hikayemizdir.

Son olarak, sosyal demokrat olduğu iddiasını taşıyan, ülkenin ana muhalefet partisinin "maden şehidi" diye yapıntı bir kavram kullanması cidden rezalettir. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş bile taziye mesajında böyle bir ifadeye başvurmamıştır. Bu saçmalığa dayanmak iyice güçleşti.

Muharrem İnce pişmanlıktır. Kendisi kitleleri hayal kırıklığına uğrattığı için özür dileyeceği yerde muhalefete çatıyor. Ukrayna'nın yanında olmayı neredeyse vatan hainliği addedecek. Öngörüsüne de güvenmiyorum; güvenemiyorum artık.

24 Haziran gecesi benim için 15 Temmuz kadar karanlıktı. İnce, o gece ortadan kayboldu ve çok talihsiz bir biçimde "Adam kazandı" diye bir ileti attı sadece. Yaşamı hakkında endişelenenlere şizofren yakıştırması yaparak peşinden gelenleri iktidar yanlılarına madara etti. O gece nerede olup ne yaptığını da dört yıl sonra yani hiç umrumda olmayan bir zamanda açıklama girişiminde bulunuyor. Aslında lafı gevelemekten başka bir şey yapmıyor.

Ortaya çıkan ses kayıtlarıyla ağzı bozuk ve maço bir tip olduğunu öğrendik. Türkiye'de nadirattan sayılacak bağımsız medyayı nefret ve iftira diliyle karşısına almasını da es geçmeyelim. Hâlâ cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacağına dair hayaller görüyor. Umarım bu kendisi hakkındaki son yazım olur bu. Gündemi işgal etmesinden çok sıkıldım çünkü.

Bazen şu kitaptakinden daha saçma şeyler geliyor başıma.

Kirli dille üretilen iftiracı ve ötekileştirici söylemi duyunca AKP sanmıştım, AKP'ymiş.

Pek çok insan Almanya'nın en zengininin otomotiv devlerinin veya Siemens gibi endüstri 4.0'ın başlatıcısı şirketlerden birinin başındaki kişi (CEO?) olduğunu zanneder. Ancak bu ülkenin en zengin kişisi Aldi Süd'ün sahibi Beate Heister ve kardeşi Karl Albrecht Jr.'dir. İkinci sırada Dieter Schwarz geliyor. O da Swarz Gruppe'nin (Lidl ve Kaufland) sahibidir. Üç zengini atlayıp altıncıya gelecek olursak Aldi Nord'un sahibi Theo Albrecht Jr. ismine ulaşıyoruz.

Tüm bu saydıklarım Almanya'da Discounter olarak bilinen ucuzluk marketleridir. Türkiye'deki üç harfli market zincirlerinin de kökeni bunlardır. Türkiye'de daha çok emek sömürüsü ve kökleşmiş markaları taklit ederek ürettikleri jenerik ürünlerle popülerlik kazansalar da fiyatları şu sıralar AVM duopolü Migros ve Carrefour ile neredeyse aynı.

BioNTech kurucularının 2021 yılı listesinde üst sıralarda yer alması ilginç bir ayrıntı olmuş. Pandeminin sona ermesinde ilgili firmanın ürettiği aşı ne derece etkilidir bilmiyorum ama birilerini zengin ettikleri çok açık.

Uzun bir aradan sonra izlemeyi iple çektiğim Zehir adlı oyunu Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde izleme imkanı buldum. Geçen sezon hep Gazhane'nin az koltuklu salonlarında oynadığı için bu imkana erişememiştim. Kısmet bugüneymiş. Maskesiz izlemek de çok başka hissettirdi tabii.

27 Nisan 2022 akşamı eski adı aylık akbil olan mavi kartımı kaybetmiş ve Kadir Gecesi olarak bilinen bu mübarek geceyi Sultangazi'nin güzide mahallesi Cebeci'de geçirmek zorunda kalmıştım. Şansım varmış ki otobüs şoförü vasıtasıyla kartımın sağ salim olduğu bilgisine ulaşmıştım.

Yine de bu aptallığım bana 80 liraya patlamış ve sahnelendiği sırada Beşiktaş'ta 36Z şoförünü beklediğim için yine bu sahnede gösterimde olan Hayat Der Gülümserim oyununu kaçırmama neden olmuştu.

Şehir Tiyatroları'nda izlediğim oyunlarda daha önce böyle kalitesiz bir seyirci kitlesiyle karşılaşmamıştım. Ne yazık ki oyun başladıktan sonra geldikleri yetmiyormuş gibi telefonunun fenerini açanlara ve oyun sırasında yorum yapanlara maruz kaldım.

Aslında tanıtımlara aldanarak oyuncu kadrosunu dört kişi sandım ancak minimal sezondaki diğer oyunlar gibi iki kişilikmiş bu da. Özellikle Yaprak Dökümü dizisinde mucizeler yaratan Ahmet Saraçoğlu'nun performansını merak ediyordum. Neyse ki ona denk geldim. Saraçoğlu ile Sevinç Erbulak güzel bir duo olmuş.

Birbirlerine karşı birdenbire yükselmeleri korkutucu olsa da ani duygu geçişlerini çok iyi işlemişler. Yalnız, uçuk kaçık kelimeleri not etmek istiyorum. Patetik veya sentimental bunlardan ikisi. "Lost in translation" diyip geçelim. Keşke sadece çevirmek yerine uyarlasalarmış.

Başta Normandiya adının anılmasından dolayı İkinci Dünya Savaşı ile ilintili bir zaman dilimi oluştu kafamda. Hatta çiftin oğullarını savaşta kaybettiğini düşünmüştüm. Putin'in Savaşı devam ederken, dolayısıyla Ukraynalı ve Rus gençler gençliklerinin bağrında toprağın altına girerken bu sanrı pek de anlamsız değildi. Fakat kazın ayağı öyle değilmiş. Bir trafik kazasından sonra hastanede kaybetmişler biricik evlatlarını. Bu da aklıma Şaban Vatan, Mısra Öz Sel, Ayşe Bülbül, Emel Korkmaz ve birçok şehit annesi gibi çocuğunu toprağa koymak zorunda kalan kişileri getirdi.

Sürekli üçüncü bir kişinin sahneye çıkmasını bekledim ama olmadı. Sonuçta sorunlu ve dengesiz bir kadınla işleri nispeten yoluna koymuş bir adamın öyküsünü dinledik. Benim için oldukça hoş bir deneyimdi. Başta Lot Vekemans olmak üzere emeği geçen herkese şükranlarımı sunmak isterim.

Alice Miceli, Derinlerde (mayın tarlaları) adıyla Bosna ve Kamboçya'dan dokuz fotoğraf sunuyor bize.

Show thread

Bienalin bu ayağını nihayetlendirmeden önce ne anlattığı muamma birkaç izlentiye göz ucuyla baktım.

Show thread

Başka bir köşede Türkiye'deki kadın hakları hareketi ele alınmış. 1987'deki Dayağa Karşı Yürüyüş'ten günümüze kadar ülkemizde feminizmin geçirdiği dönüşüm aktarılmış. Görebilenler için bunda elbet ibret vardır.

Show thread

Bu köşede toplanmış görseller güzel ve bilgilendiriciydi. Büyük oranda Muazzez İlmiye Çığ'ın bilgilerinden yararlanılmış. Gazetelerden kesilen haberler, tarihten karşılaştırmalı fotoğraflar ve çizimlerle zenginleştirilmiş.

Bu kısımda kulağımıza tecavüz eden ses için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bir kadın çok zorlanarak konuşuyordu. Kelimeler lastik gibi uzuyor ve doğru telaffuz edilmiyordu. İçeriğin saçmalığını bir kenara bırakalım. Cümleler çok yuvarlaktı. Bir felsefecinin "O da olabilir, bunu bilemem, fakat olmayabilir de." diye konuşacağını sanmıyorum. Burada artık sinirlendiğimi hissettim.

Show thread

En üst katta kadın hareketlerini anlatan eserlere yer verilmiş. Bir kısmı da Nepalli kadınların mücadelesi üzerine eğilmiş. Zerre kadar ilgimi çekmeyen bir konu. Sürekli tekrarlayan görseller yüzünden fena halde bunaldım. Bienal ekibine ne kadar teşekkür etsem az.

Show thread

Emniyetsiz adındaki bu çalışma da Gülsün Karamustafa tarafından yapılmış. Burada çok fazla sembolizm var maalesef.

Show thread
Show older
Qoto Mastodon

QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.