Show newer

"Daha absürt bir şey göremem." derken: İbrahim Tatlıses Üstgeçidi.

O sırada emek süreçlerinden bir görünüm; "Fotoğrafsız başvurular değerlendirmeye alınmayacaktır."

Show thread

Son iki üç aydır The Office dışında yüzümü güldüren bir şey yok.

Şahan Gökbakar, Recep İvedik serisi başta olmak üzere Celal ile Ceren, Kayhan ve Osman Pazarlama ile uğraşmak yerine böyle işlerle devam etseydi şu an ülkece çok farklı bir yerde olabilirdik.

@hasanyildiz 15 bildirimi görünce ödüm koptu. Linç yiyorum sandım. Neyse ki bir şey yokmuş. Hepimizin hakkında hayırlısı.

Türkiye'nin doğusuyla batısı arasındaki gelişmişlik farkı gibi İtalya'nın da kuzeyiyle güneyi arasında asırlık denebilecek bir fark var. Öyle ki "Roma'nın güneyi İtalya değildir." denir. Kuzey İtalya, Latincesi Padus olan Po Ovası'na atıfla Padanya adıyla anılır. Güney İtalya ise "gün ortası" anlamına gelen Mezzogiorno olarak bilinir.

Bu fark futbola da yansıyor. Bu sezon Serie A'da Güney İtalya'dan üç takım bulunuyor: Geçen sezonun Serie B şampiyonu Lecce, Napoli ve Salernitana. Sicilya ve Sardunya ise bu sezon için ligde temsil edilmiyor.

Aslında futbola bakınca güneyin kuzeyden bu denli üstün olmasının nedeni, İtalya'ya futbolu İngilizlerin getirmiş olmasıdır. Torino ve Cenova, İtalyan futbolunun doğduğu kentlerdir. Britanya'daki gezisiden sonra 1887'de Torino Futbol ve Kriket Kulübü'nü kuran Edoardo Bosio, bu yöndeki ilk girişimi yapmıştır. Bu kulübün günümüzdeki Serie A temsilcisi Torino ile alakası olmadığının altını çizelim. İtalya'daki İngilizleri temsil etmesi için 1893 yılında Genoa kuruldu. 1898'de ise dört kulübün katılımıyla ilk turnuva düzenlendi.

1920'lerde İtalyan futbolunda kuzey ekipleri baskındı. AS Roma dışında kuzeyden sayılamayacak ekip yoktu. Juventus, Torino, AC Milan, İnternazionale ve Bologna gibi takımlar arasında rekabet sürüyordu. Bu durum, başta Mussolini olmak üzere faşist yönetimi rahatsız ediyordu. Bir kere, başkent Roma yeterince temsil edilmiyordu. Bu yüzden Lazio kulübünü desteklemeye karar verdiler. Lazio, bugün hâlâ faşist taraftar grubuyla anılır.

Bu olay bana, Kenan Evren'in Ankaragücü'nü Türkiye Kupası'nı kazandıktan sonra Birinci Lig'e yükseltmesini çağrıştırdı. O da ligde başkent ekibinin olmasını istiyordu. Ancak Ankaragücü gibi Lazio da pek başarılı olmuş sayılmaz. Mussolini iktidarında Juventus, Bologna, İnter ve AS Roma şampiyonlukları gördü. Lazio ise orta sıraları aşamadı.

İtalyan futbolu halihazırda bu gerilimi sürdürüyor. Biz Türk futbolunun halini düşünelim. O da pek iç açıcı değil.

Borgen, dokuz yıl sonra Power & Glory adıyla gelen dördüncü sezonunda, ilk üç sezondaki gibi siyasi entrikalar yerine Grönland üzerinde eğilmiş. Yapımcıların Grönland ile ilgilenmesini anlayabiliyorum. Dünya haritasının tepesinde beyaz ve koskocaman bir ada. "No data" memleketi. Bir gün gitmek istediğim yerlerin başında geliyor. Bu yüzden Google Street View üzerinden sürekli ziyaret ediyorum. Özellikle evleri çok hoşuma gidiyor.

İçinde "Beyaz Türk" ifadesi geçen hiçbir şeyi dikkate alamam.

Kraliçe II. Elizabeth'in ölümünden sonra 73 yaşındaki oğlu III. Charles, Birleşik Krallık Kralı oldu. Diana ile Camilla Parker-Bowles gibi kişiler üzerinden işin magazinsel yönünü bir kenara bırakırsak bu değişim, ülkenin ekonomisine bayağı bir yük bindirecek. Çünkü paralar yeniden basılacak, ulusal marş ve kraliçenin armasının üzerinde bulunduğu polis üniformaları başta olmak üzere her şey değiştirilecek. Bunun yanında görkemli bir cenaze töreni ve taç giyme seremonisi de olacak.

Aslına bakarsanız Birleşik Krallık'ta monark yalnızca sembolik veya seremonik değildir. Yasama, yürütme ve yargı organları üzerinde belli bir oranda söz sahibidir. Sanırım I. Charles'ın kafasını kesip cumhuriyeti ilan eden Oliver Cromwell, Britanya tarihinin en sevilmeyen karakteri olduğu için bu düzen böyle devam ediyor. Mesela İşçi Partisi, internet sitesi üzerinden bir sayfalık taziye mesajı yayınlamış.

Her şeye rağmen bizi böyle durumlardan kurtaran Atatürk'e bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Türkiye'de bizi babadan oğla geçen diktatörlerin yönetmemesi gerektiği fikri toplumsal bir konsensüs halini almıştır. Kimse padişahlık düzeni istemiyor.

Bugün İzmir'in yeniden doğuşunun 100'üncü yıldönümü. Aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi'nin kuruluşu kabul edilen bir gün. Bunu, monarklar devri biterken daha iyi idrak edebiliyor olmamız gerek.

Fotoğraf, 10 Eylül 1922 tarihinde, Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ve sonradan Atatürk'ün yaveri olup Bozok soyadını alacak Binbaşı Salih Bey'in İzmir'e gittiği sırada çekilmiş.

Hiç ölmeyecek gibiydi ama öğlen saatlerinde Londra Köprüsü yıkıldı! Requiescat in pace.

6 Şubat 1952'den beri yani 70 yıldır sürdürdüğü görevinin sonuna erdiğini görüyoruz. İki yıl daha yaşasaydı L'État, c'est moi (Devlet benim) diyen Fransa Kralı XIV. Louis'yi geçecekti. Bu haliyle en uzun tahtta kalan kadın monark oldu. Ancak dizilerin şahı The Crown, beşinci ve altıncı sezonunu Elizabeth olmadan oynayacak.

Kraliçenin İskoçya'da ölmesi de çok can alıcı bir ayrıntı. Korkunç bebek Chucky'e benzeyen yeni başbakan Liz Truss, kendisiyle çalışma imkanı bulamadı. Ne diyelim? Hayat bu.

Fotoğraf, geçen hafta hayatını kaybeden son SSCB lideri Mihail Gorbaçov, 1989'da Birleşik Krallık'ı ziyaret ettiğinde Windsor Kalesi'nde çekilmiş.

Gündem, daha doğru bir ifadeyle güncel siyaset üzerine yazmaya bir süre için ara vermiştim ama bu haberi duyunca dayanamadım.

Starbucks, kahve ücretlerine zam yapmış. Şirket daha önce 4 Ocak, 7 Nisan ve 30 Haziran tarihlerinde fiyatlarını yukarı yönde güncellemişti.

Burada çalışanların şikayetlerinden bahsetmiştim. Üç harfli market zincirlerinde de çalışma koşullarının bir hayli zor olduğuna değinmiştim. Yaptığım araştırmada, gıda sektöründe bu durumlarla sıklıkla karşılaşıldığını gördüm.

Amerikan kültürünün simgelerinden biri hamburgerdir. Hamburger satmak üzere kurulan zincir restoranların en büyükleri de Burger King ve McDonalds. Türkiye'de aracı firmaya verdikleri franchise ile çalışıyorlar.

Şimdi bizzat çalışanlardan duyduğum sıkıntılardan bahsedeyim:

🍔 Görev tanımı belli değil. "Ekip üyesi" ifadesi bile muğlak. Dolayısıyla her türlü işi yapıyorlar. En azından ekip üyeleri, mutfak ve kasa olarak ikiye ayrılıyormuş.

🍔 Çalışma süresinin sekiz saat olduğu ve bunun üzerine üç saat ek mesainin eklenebileceği yönünde bir vaat veriliyor ancak on saat üzerinden sözleşme imzalanıyor. Mesai ücreti çoğunlukla iç edilerek on iki saat çalıştırılıyorlar.

🍔 Yalnızca yarım saatlik bir mola mevcut. Bu mola da yemek için kullanılıyor. Onun dışında tuvalet ve su için izin istemek gerekiyor. Yoğun tempoyla, haftanın altı günü ayakta çalışmak zorundalar.

🍔 Parmak okutma ile giriş-çıkış takibi ve saatlik verilen ücret söz konusu. Bu sistem Türkiye'deki her işyerinde var sanırım. Fakat bunun bir hukuk ihlali olduğunu es geçmemek gerekiyor.

🍔 Kariyer, yükselme, ekip çalışması gibi göz boyama sözcükleri kullanarak durumun geçici olduğuna vurgu yapılıyor.

🍔 Yemek puan sistemiyle veriliyor. Yani, yemek kartı verilmiyor. Buradan çıkan hamburgeri yemek zorundalar. Yol ücreti yalnızca yönetim kadrosuna var; ekip üyelerine yok.

Bunu LinkedIn'de bir bağlatımın paylaşmasıyla gördüm. Makine mühendisi bir hanımefendi üç sayfalık CV paylaşmış. Fotoğrafı, referansları, sertifikaları her bir şeyi var. Kenara da bu bilgileri koymuş. İşveren tipe, cinsiyete veya medeni duruma göre mi alım yapıyor? Bence bunlar özel bilgiler. Bu saçmalık son bulmalı.

Vahşi kapitalizm, kendini meşrulaştırmak için bir jargona veya terminolojiye ihtiyaç duyuyor. Aslında, bu kavramsallaştırmaların hiçbiri akla gelen ilk şeyi ifade etmiyor. Bunun için bir sözlükçe hazırladım.

📕 Verimli çalışma: Gönüllü kulların sıklıkla dillendirdiği kavram. Patrona gereğinden fazla kazandırma yani artık değer üretme anlamına geliyor. Böylece işçi, sabahın köründe kalkıp fakirliğini çoğaltabilir.

📕 Vasıfsız çalışan: Beden işçilerinin bölüşümden adil bir şekilde faydalanamaması için uydurulmuş bir kavram.

📕 Deneyim: Gençleri karın tokluğuna çalıştırma bahanesi. Prekaryayı oluşturan başat etmen.

📕 Kariyerizm: Çalıştığı kurumu patrondan çok sahiplenen, kariyer basamaklarını tırmanarak daha fazla kazanacağı motivasyonuyla kendini potansiyel zengin olarak görenlerin saplandığı batak. Gönüllü kulluğun türevi.

📕 Kronik işsizlik: Prekaryanın en önemli sorunu. Güvencesizlik nedeniyle meydana gelir. Prekarya, belli bir iş bulsa da kriz dönemlerinde ilk hedef olduğundan yine işsizliğe mahkum olacaktır.

📕 Kendini geliştirme: Bir çeşit gönüllü kulluk yansıması. Mükemmel Darwinci piyasa modelimize uygun biçimde, sürekli üzerine koyarak ilerlemek.

Dünyanın en kötü insanının bile benden nefret etmesini istemem. Kendimi de birine kin güderken hayal edemiyorum. Nefret, bana yabancı bir duygu.

Alkolün zararlarına dikkat çeken Cin Filmi, ilk ve özgün filmde cin bağımlısı birinin yaşantısını ortaya koyuyor. Daha sonra seri tematik ilerliyor. Mesela Cin Filmi Irak, işgal sürecinde Irak'ta bulunan Amerikan askerlerinin alkol bağımlılıklarını anlatıyor. Cin Filmi Uzay Yolu fütüristik bir bilimkurgu iken Cin Filmi Roma, Antik Roma'daki alkol bağımlılığının açtığı hasara değinen bir dönem filmi olacak.

Show thread

Dört günlük çalışmanın karşılığını öğlenleyin aldım. Zarf içinde 550 lira vardı. Elbette insan daha fazlasını bekliyor. Cebimdeki 140 lirayı üzerine ekleyince bu ayki kredi taksidine yetmiyordu. Bir de, sattığım bir odanın 1500 lira olması bir kez daha emeğe yabancılaşmamı sağladı. Daha söylenecek çok şey var da neyse.

Show thread

67 yıl önce yaşanmış olan İstanbul Pogromu, İstanbul'un kültür mozaiğini geri alınamaz biçimde değiştirmiştir. Bu cadı avında öldürülen vatandaşlarımızın acısını yüreğimde hissediyorum. Failleri ise asla affetmeyeceğim.

Show older
Qoto Mastodon

QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.