Şu sıralar sosyal medyada gezerken dikkatli olmak lazım. AKP'nin operasyon hesapları tüm platformlarda cirit atıyor. Çoğu da tarafsız haber sitesi izlenimi yaratıyor. Yani Aktrol çetesinden veya sözde muhalif fenomenlerden farklı bir durum söz konusu. Parayı sadece ailesi cezaevine gönderince görmesi gereken tipler, bizim vergilerimizle hileli seçim yatırımı yapıyor. Delirmemek işten bile değil!
Bazı tartışmaların sonuna geldik. Galatasaray'ın iyi futbol oynamadığını söyleyen herkesi bu akşamki güzel oyunla susturduk diye tahmin ediyorum. Ali Koç Fenerbahçe'nin başkanı seçildiğinden beri Kadıköy'de oynanan beş derbinin üçünü kazandık. Hem de on yıldır alınmayan bir sonuçla. Bir kez daha ispatlandı ki:
İSTANBUL IS RED
Birlikte çalıştığım kadın işten ayrılınca bütün sorumluluk bana kaldı. Böyle bir gidiş şekli garip ama satınalma sorumlusu da hiçbir şey demeden istifa edip kaçar gibi gitmiş. Muhabeci bir ay kadar önce istifa etmişti. Sanırım ihbar süresinin dolmasını bekliyor.
İki haftadır çoğunlukla satış konularıyla ilgileniyorum. Geçen gün bir acentacıyla görüşüp ona oda gezdirdim hatta. Fazla yoğunluk yok ama bazen ofisteki iki sabit ve bir mobil telefon hep beraber çalıyor. Bir keresinde cebimdeki telefon da aynı anda çaldı hatta.
Bugün normalden bir saat geç çıkıp yollara vurdum kendimi. Raylı sistemleri kullanarak Ümraniye'ye gittim. Burası tam bir kaos merkeziydi fakat son yıllarda yapılan düzenlemeler faydalı oldu. Ondan sonra Kadıköy'e giden (aslında gittiğini sanıdığım) bir otobüse binip ters yöne, evlerde hâlâ soba kullanılan bir muhitte buldum kendimi.
Geri dönüşte Üsküdar metrosunu (M5) kullandım. Bu metroyu her kullandığımda yüklenici firma Doğuş Holding'in üç dört kez uzatma aldığı geliyor aklıma. Üsküdar'dan beş dakikada Beşiktaş'a varan gemilerden birine dahil oldum. O sırada metroda yapılan anonslardan aklımda kalmış olmalı ki Yıldız metro durağından pembe hat aracılığıyla eve gitmek geldi.
Cumartesi akşamları trafik anlam veremediğim bir biçimde yoğun oluyor. O yüzden bu saatlerde karayolu kullanılmaz. Metro en ideal yoldur. İBB, bu hafta hem Yıldız-Fulya uzatmasını hem de Bostancı ile Dudullu arasındaki M8 hattını hizmete sundu. Bu hattı da mart ayına kadar kullanmak istiyorum. Bir de, 2023 yılında İstanbul dışında çıkmak... Muhtemelen Marmaray ile Gebze'ye giderim.
Meseleyi fazlaca dağıttım. Yıldız istasyonundan izlenimlerimi paylaşayım:
🚆 Bayağı bir derinde. Bu bölgedeki arkeolojik kazılar nedeniyle olmalı.
🚊 Durak tam olarak bitmemiş. Girişteki ışıklandırmada eksiklikler var. Platformda oturma yerleri eksik.
🚇 İki sefer arasında 11 dakika veriyor. Senkronizasyon çalışmalarından dolayı olduğunu tahmin ediyorum.
🚋 İnternet henüz çekmiyor. Bunun için ayrıca bir altyapı çalışması gerekiyor.
🚂 Varış noktası Mahmutbey değil Mecidiyeköy olarak yazıyor. Entegrasyon tamamlanmamış.
Yine de açılması daha iyidir. Bu bölgede yaşayan, çalışan ve okuyan insanlara vakit kazandıracak; dahası kalabalık olduğu için kendini kolayca amorti edebilecek. Sırada bu bölgedeki otobüs hatlarını yeniden düzenlemek var.
Bildiğim kadarıyla metroda fotoğraf çekmek yasak. Yalnızca yetkililerden izin alınarak çekilebiliyor ancak istasyondaki bazı şeyler ilgimi çekti. Bunları da fotoset olarak ekliyorum.
Ziraat Bankası ile Etkileşimler, tefecilere karşı kurulup kendi post-modern bir tefeci haline gelen Ziraat Bankası'nı ele alıyor. Bankamatiklerinin çağdışı oluşuyla insanı çileden çıkarması, memur zihniyetinin bankanın mobil uygulamasına bile yansıması ve Demirören kodamanının dolandırıcılığı filmde işlenen konulardan.
Neden birikim yapmak zorundayız? Ben kazandığım sınırlı parayı yeni şeyler denemek için harcıyorum. Farklı müzikler dinlemek, değişik yemekler tatmak ve bilmediğim bir yere gitmek yaşadığımı hissettiriyor.
Her ay bu paranın tamamına yakınını oturacağım evin haracı için vermek çok acı olurdu. Barınma bir hak iken insanların çoğu bu şekilde yaşıyor.
@maho@mstdn.social 2020'nin ocak ayında pek bilgi sahibi değildik ama mart ayına geldiğimizde araştırmalar ışığında bilgilenmiştik. Martın ikinci haftası Türkiye'deki panik havasını unutamıyorum. Millet grosmarketlere akın edip tonla makarna ve tuvalet kağıdı alıyordu. Sadece bizimki değil, hiçbir hükümet bu süreci düzgün yönetemedi. Baskıcı uygulamalar işine geldi bir anlamda.
Komplo teorilerine düşkün olanlarınkini bir kenara bırakırsak, bu süreçte bize söylenen yalanları hatırladığım kadarıyla sıralayayım:
Virüs ciğerlerde kalıcı hasar bırakıyor
Cerrahi maske koronadan korunmaya yetmez
İki hafta kapanma salgını bitirir
Dört hafta kapanma sağlık sistemini rahatlatır
Aşı sayesinde yayılım duracak
Tek doz aşı yeterli olacak
İki dozdan sonra hasta olmayacaksınız
Hatırlatma dozunun ardından yoğun bakıma düşmezsiniz
Bu seferki daha bulaşıcı ve tehlikeli
Irak'ın işgali yalanlara dayanıyordu. ABD, Irak'ta kitle imha imha silahları olduğunu söyleyip doğrudan ve dolaylı olarak bir milyon insanın ölümüne neden oldu. O zaman uluslararası toplum gereken tepkiyi veremedi. ABD, şimdi Rusya'ya yapılandan beter bir şekilde dışlanmalıydı. Belki o zaman aynı cüreti Libya'da ve Suriye'de gösteremeyecekti.
Son günlerde tekrar gündemde kendine yer bulan pandemi sürecinde de çok fazla yalan söylendi. Medya aracığıyla insanlara öyle bir korku pompalandı ki herkes öleceğini sandı. Yoksa akıl sağlığı yerinde bir insan neden hükümetten onu eve kapatmasını ister?
Daha önce kuş gribi ve domuz gribi salgınları gördüğüm için koronavirüsün de bunlar gibi olacağını sanmıştım. Çok geçmeden fena halde yanıldığımı anladım. İnsanların bu kadar aptal olabildiğini düşünememiştim. Daha krizin başında oluşan panik havası bu ahmaklık silsilesini başlatmış olabilir.
Bu süreçten baki kalan bize söylenen yalanlardır. Ancak Türkiye'de bir olay yaşanıp üzerinden belli bir süre geçtikten sonra hiç yaşanmamış gibi olur. Daha geçen yıla kadar insanlar zombi virüsü varmışçasına birbirinden kaçarken bugün yine toplu taşımada ağzını kapatmadan öksürebiliyor.
Komik olmayan herhangi bir espri yaptığımda "Yine de Pınar Fidan'dan komik" diyerek geçiştirirdim. Pınar Fidan, herkesin eve kapandığı dönemde dolaşıma sokulan kesitle sosyal medya lincine uğradı. Kendisi dünyanın en az komik insanı olabilir ama bunu yapanlara saldırmadı. Kendisinin iyi niyetli olduğunu düşünüyorum. Okuduğum kadarıyla son gösterilerinde esprilerini iyileştirmiş.
Son günlerde tartışılan yeni bir vaka var: Kendi paylaştığı kesit üzerinden olumsuz eleştirilere maruz kalan Nebiye Arı. Bu kesitte espri nerede anlamadım. Her politik mizah yapmaya çalışan Zelenski olamıyor ama hanımefendi tersten Levent Kırca olmuş.
Bir komedyen, şakasına gülünmediği içim ortalığı bu kadar velveleye vermez. Ülkemizdeki gerçek bir dış mihrak olan serbestiyet.com da Arı ile röportaj yapmış. Kendisi burada sekülerlerin de İslamcılar kadar yobaz olduğunu söylüyor.
İslamcıların tek sorunu yobazlık mı? Son yirmi yılda yaşanan tüm skandallar bu güruhla ilintili. Son KPSS ve altı yaşındaki çocuğun istismarı da böyle. Bir de, İslamcılar kayıtsız şartsız hep mağdurdur. İkinci Dünya Savaşı bittikten çeyrek asır sonra doğmuştur ama karneyle ekmek almıştır. Kendisi de başörtüsü mağduru olduğunu iddia ediyor mesela.
Mütesettir bir hanımefendi de ekran görüntüsü alarak bu kesitte gülmeyenlerin fotoğrafını paylaşmıştı. Üzerine yazdığı not da "Bu fotoğrafta Bağdat Caddesi'ni gördüm" gibi bir şeydi. Espri bile olmayan bir enstantaneye gülmediğimiz için İslam düşmanı ilan edecekler neredeyse. Ayrıca, sizi gerçekten istemiyoruz. Kadıköy'de de, Beşiktaş'ta da, Şişli'de de... Geldiğiniz her yeri ideolojik saiklerle şekillendiriyorsunuz. Yirmi adım ötesinde cami olan kafelerde niye mescit olmadığını soruyorsunuz.
Bayağılığın sürekli hoş görülmesinden hatta övülmesinden bıktım. Espri satışını yapamayan biri iyi bir komedyen değildir. Bunun Atatürkçü veya muhafazakar olmakla alakası yok.
İşe gidip gelirken işte çalıştığımdan daha fazla yoruluyorum. Bunun nedeni çoğunlukla temel insani nitelikleri taşımayan kişilerin araba sahibi olmasıdır. Basit trafik kurallarını bilmeyen, aracını yolun ortasına bırakıp giden zeka ve ahlak yoksunu bencil insanlar yüzünden çok zaman kaybediyorum.
Aslında İstanbul'da metro sistemini çoktan halletmiş olmalıydık. Metro, dünyanın diğer metropollerinde olduğu gibi kenti örümcek ağı misali sarmalı ve karayolunun önüne geçmeliydi. Otobüs hatları merkezlere gitmektense ana metro duraklarını beslemeliydi. Mesela Güneşli'de yaşayan vatandaşlar için doğrudan Mecidiyeköy'e giden hat yerine Mahmutbey'e giden aktarma hattı konmalıydı.
Tabii, demiryolculaşma istiyorsak metro seferlerinin sıklaşması gerek. İstanbul, çok katmanlı bir şehir olduğundan istasyonlar çok derinde. Yolcuların demiryolunu tercih etmeme nedenlerinden biri de istasyona inerken harcadığı vaktin ve eforun fazlalığıdır.
Besleme hat konusu aynen denizyolu için de geçerli. Büyükçekmece ile Eminönü arasında gemi seferlerinin olmaması çok büyük kayıp.
Türkülerin çoğunda biçim ve içerik uyumsuz. Sözler hüzünlüyken (Mesela "Ben sevdim, eller aldı" diye yakınırken) melodi şen şakrak, hatta oynak. Bu anlamda en iyisi Kerkük türküleridir. Hem derinlikli hem de uyumlu. İç Anadolu, Ege ve Karadeniz türküleri bana hitap etmiyor çoğunlukla. Bu türkülerdeki sevgi bile saplantılı geliyor biraz.
Gazi Mustafa Kemal, cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından cumhurbaşkanı seçildiğinde 42 yaşındaydı. Bu da onu en genç cumhurbaşkanı yapıyor. 1935'te dördüncü dönem için seçildiğindeyse yaşı 54'tü.
Celal Bayar, 1957'de üçüncü ve son kez seçildiğinde 74 yaşındaydı. Görev sırasında vefat eden ikisi (Atatürk ve Özal) ve görevden alınan biri (Gürsel) dışında bugün hayatta olmayan tüm cumhurbaşkanları 80 yaşını gördü.
Kemal Kılıçdaroğlu, 17 Aralık 1948'de Tunceli'nin Nizamiye ilçesinin Ballıca köyünde dünyaya geldi. 2023 seçimlerinde 74 yaşında olacak. Şayet cumhurbaşkanı seçilirse, görev süresini tamamladığında 80'e merdiven dayayacak. Tayyip Erdoğan ise 26 Şubat 2023'te 69 yaşına girecek.
Bu toplumda yaşlılar gençlerden daha üst bir konumda görüldüğü için yönetim hakkına da yalnızca onlar layıktır. Yaşı daha büyük olan hiyerarşide daha yukarıdadır ve saygındır. Fakat gerontokrasi ile nereye kadar?
Birlikte çalıştığım kadın salı gününden beri işe gelmiyor. Genel müdürün dediğine göre kendisi salı günü metro durağına kadar gelmiş fakat fenalaşınca eşi gelip almış. Çarşamba günü de sağlık durumunun kritik olduğunu, bu durumun bir iki ay kadar süreceğini ve müsait bir zamanda istifasını vereceğini bildirmiş. Yani artık kendisiyle çalışamayacağız gibi görünüyor.
Bu yıl iki farklı çalışma deneyimim oldu. İkisinde de üstüm kadındı. İlkinde zümre başkanım yaptığım her hatada beni savundu ancak istifama giden süreçte elinden bir şey gelmedi. Olayın sıcaklığıyla kendisine karşı kırgın ve öfkeliydim. Hatırladıkça ağzımda kekremsi bir tat beliren bu olayın üzerinden yedi ay geçmiş durumda ve kendisine karşı tüm olumsuz duygularım dindi.
Halihazırdaki deneyimimde hanımefendiyle iki ay kadar çalışma imkanı bulduk ve sektöre dair çok kıymetli şeyler öğrendim. O da bana laf gelmemesi için yeri geldiğinde kendini siper ediyordu ama özellikle son iki hafta özel yaşamındaki olumsuzluklar nedeniyle işe odaklanamamaya başladı. Bundan sonra yolunun açık olmasını dilerim.
LinkedIn'de denk geldiğim bir paylaşım ilgimi cezbetti yine.
Ünlü akaryakıt markası Shell, çalışanlarına yılbaşı erzağı dağıtmış. Eskiden Türkiye sosyal bir devletken şirketler, işçilere gıda ve yakacak yardımı yapıyordu. Şimdi emekçiler yılbaşı sepetiyle mutlu oluyorlar.
Peki ne var bu yılbaşı sepetinin içinde? Zeytinyağı, Türk kahvesi, beyaz leblebi, fıstık, badem, kar küresi ve abudik gubidik şekerler. Bunlarla hobi olarak yine mutlu olabilir bir insan ama çok daha fazlasını firmaya verdiğini bilmeli. Emek konusunda bilinçli olunmalı.
1886'da Kayseri'de dünyaya geldi. Bursa Askeri İdadisi, Harp Okulu ve Mekteb-i Erkan-ı Harbiye'yi bitirdikten sonra gönüllü olarak Yemen'e gitti. Büyük Savaş patlak verince Filistin, Çanakkale ve Makedonya cephelerinde görev aldı. 1919'de Milli Mücadele'ye katıldı. I. İnönü ve II. İnönü muharebelerindeki başarıları sonucu kaymakam (yarbay) rütbesine terfi ettirildi. Kütahya-Eskişehir Muharebeleri sırasında 15 Temmuz 1921'de Çöğürler mevkiinde şehit oldu. Şehadetinin ertesi günü TBMM tarafından miralay (albay) rütbesi verildi.
Miralay Mehmet Nazım Bey, ailesi Yücel soyadını aldığı için kaynaklarda Mehmet Nazım Yücel olarak da geçer. 2021'de TCDD, adının uzun olmasını gerekçe göstererek Çöğürler'deki tren istasyonuna Mehmet Nazım adını vermedi. Bu da gerçek bir kahramana karşı ayıbımız oldu.
Mustafa Kemal, Samsun'a çıktığında aklında cumhuriyet fikri var mıydı bilemiyorum. Böyle bir düşüncesi olduğuna inanmak istiyorum. Havza, Amasya, Erzurum ve Sivas'tan sonra 27 Aralık 1919'da Ankara'ya geldi. Burayı Kurtuluş Savaşı'nın karargahı haline getirdi.
18 Mart 1920'de Meclis-i Mebusan feshedildi. 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'nin kurulması Türkiye'nin geleceğinde saltanata yer olmadığının net bir şekilde ifadesiydi.
1920 yazında Yunan Ordusu, Sakarya Nehri kıyısına dayandı ve Ankara'yı ele geçirmek istedi. 5 Ağustos 1921'de TBMM tarafından kendisine başkomutanlık yetkileri verilen Mustafa Kemal, Melhame-i Kübra olarak da adlandırdığı Sakarya Meydan Muharebesi ile işgalcileri püskürttü.
13 Ekim 1921'de Fransa ile imzalanan Ankara Antlaşması güney illeri için olduğu kadar kent için de önemlidir. Zira Fransa, bu antlaşma ile Anadolu'daki iddiasından vazgeçmiştir.
Nihayet Ankara, 13 Ekim 1923'te başkent ilan edildi. Bu bir anlamda Milli Mücadele'ye tam destek veren halkı ödüllendirmekti. Fakat İstanbul'daki entelektüeller karara muhalif bir tavır takınmıştır.
Bu karikatür de o karşı çıkışı yansıtıyor. Edirne, Bursa ve İstanbul; başkentlik tacını Ankara'ya devrediyor. Üçü genç ve güzel çizilmişken Ankara, köylü ve çirkin olarak resmedilmiş. Bu da İstanbul'un o dönemde Anadolu'ya bakışının ifadesi.
🇸🇪 Mereyusblogg
Romersk medborgare från Miklagård.
På Mastodon sedan 23.X.2021
Bara postar oviktiga tankar.
Allmän egendom (PD). Inga begränsningar.
Jag tjänar ingen inkomst av det jag lägger upp här.
🇬🇧 Mereyü's blog
Roman citizen from İstanbul.
On Mastodon since 23.X.2021.
Just posting unimportant things.
Everything I publish is Public Domain (PD).
I don't earn any income here.
🇹🇷 Mereyü'nün blogu
Civis romanus sum.
23.X.2021'den beri Mastodon'da.
Önemsiz şeyler üzerine.
Paylaştığım her şey kamu malıdır (PD).
Buradan herhangi bir gelir elde etmemekteyim.