Show newer

Para eşittir huzur demek mi? Bunun bir yere kadar doğru olduğunu kimse inkar edemez.

Asıl intikam affetmektir. Yapılan bir fenalığa karşı kin tutmak, bu kötülüğün faillerinin seviyesine düşmektir. En iyisi unutuvermektir. Düşmanını sevmeli insan. Nefret, kimseyi ileri götürmez.

Ben bu dünyayı pek sevmedim. Bu dünyada ölüm, haksızlık, ayrılık, savaş, şiddet, zulüm, tecavüz, ayrımcılık, sömürü, kula kulluk var. Şansımı başka dünyalarda denemek isterim.

Kötülük, aynı zamanda çirkin değil mi? Kötü biri olmayı kendime yakıştıramam. Çirkin olmak mesele olmasa da...

Acaba bir olmazın peşinden mi gidiyorum? Mistik bir aleme çok takılıp daha sonrasında kendimi heder edeceğim başka bir süreç mi yaşayacağım? Galiba bu konularda yüzüm hiç gülmeyecek ama istemekten ne çıkar?

Böyle mucizevi hikayelerin sadece filmlerde, dizilerde, kitaplarda olacağını düşünmeye başladım. Hani The Big Bang Theory dizisinde Leonard, eninde sonunda Penny ile birlikte oluyordu ya da The Office dizisinde Jim Helpert ile Pam Beesly çok güzel bir çift haline geliyordu. Bunlar bana şu aşamada uzak geliyor. Gönlümden geçen yakın bir zamanda kendimi böyle bir hikayenin içinde bulmak.

Danimarka'ya bağlı özerk ülke olan Faroe Adaları'ndan çıkan güzide sanatçı Eivør, Í Tokuni adlı şarkısının sonunda şöyle diyor ya:

Vinur, vinur skilur tú meg?
Veitst tú nakran loyniveg?
Hevur tú reikað líka sum eg
Í endaleysu óvissuni?

(Arkadaş, arkadaş anlıyor musun beni?
Biliyor musun bir yol gizli?
Hiç yürüdün mü benim gibi
Sonsuz belirsizlikte?)

Geçen cumadan beri günlük tutuyorum. Gün içinde başımdan geçenleri yazıyorum. Bunun için de ekteki görseldeki şirin defterlerden aldım. 2024 ve 2025'te de günü gününe yazmayı planlıyorum. Bundan sonra buraya daha az yazacağımı düşünebilirsiniz ama blog ayrı olarak devam edecek. Yakın bir zamanda bırakmayı düşünmüyorum.

Aslında günlük yazmanın manifest bir yanı da var. Olayları ve kişileri bir miktar da olmasını istediğiniz gibi yorumlayabiliyorsunuz. Tabii, bunların hepsi sabah metronun önüne atlamamak için.

Bir haftanın üzerinde yazmamamın, yazamamamın nedeni geçen hafta, pazarı pazartesiye bağlayan gece, 03.30 sularında evimde yangın çıkmasıdır. Yangını çok büyümeden kendi çabalarımızla söndürdük ama yangının çıktığı elektrik panosu, kombiyle aynı odada (arka balkon) olduğundan evimizde henüz elektrik, su ve doğalgaz yok.

Maddi hasar büyük görünüyor ama kimseye bir şey olmadı şükür. İtfaiye gelip camları kırdığı için geceleri soğuk oluyor. Yangın sürekli gözümün önüne geliyor ama kendimi işe vererek psikolojimi kurtarmaya çalışıyorum.

Bu sabah haberlere bakarken Arjantin'de seçimleri Javier Milei'nin kazandığını gördüm. Aslında ilk turdan sonra umudum azalmıştı çünkü Milei, %30 oyla Massa'nın altı puan kadar gerisinde kalmıştı. Fakat Arjantinliler aynı şeyleri deneyerek farklı sonuçlar alınamayacağının farkındaymış. Şimdi bu sistemle yönetilen ilk ülkeyi izleme vakti.

Son olarak şunu söyleyeyim: Haberleri gördüğümde yukarıdaki gönderime baktım ve sonunda ne yazdığımı kontrol ettim. Bu seçime dair bir temennim var mıydı yoksa akışına mı bırakmıştım? Tahmin ettiğim üzere, son paragrafta umarım ile başlayan bir şeyler söylemişim. Bunu da, son zamanlarda her istediğimin olmasını bağladığım nedene bağladım: Kalbimin temiz olması. Fakat son bir şey kaldı.

Show thread

Kargolar çok hızlı geliyor artık. "Önümüzdeki hafta bunlarla oyalanırım." deyip oluşturduğum siparişler bile en geç iki gün sonra ulaşıyor. İşin kötü yanı "Keşke bundanım olsa" diye bir düşüncenin kafamın içinde dönmesi en fazla bir hafta sürüyor. Şikayetçi değilim gerçi, şaşırıyorum sadece.

Bunlara son olarak Nespresso C40 Inissia eklendi. Vatana millete hayırlı olsun.

Show thread

İlk görüşte aşk nedir? Bunun gerçekliğinden bahsetmiyorum. Bundan sonraki görüşleri saymıyoruz zaten. İkinci veya beşinci görüş diye bir şey mi var? Olsa da nadirdir. Mesela ikinci de ilkten bir sonraki ilktir.

Sonun ise çift anlamlılığı vardır. Halihazırda yaşadığımız son günün içindeyiz. Ancak bugünden sonra başka bir gün gelmeyeceğini garanti edemeyiz. Bir gün gerçekten de son gün olabilir ama. Yani, sonu mutlak (her şeyi noktalayan) ve kavramsal (kendisinin ardından henüz bir şey gelmemiş) olarak ikiye ayırabiliriz.

Kırlangıçlar Gibi, Biraz, Kendi Halimde, Yine mi Sen İstanbul, Nereye Gidiyoruz, Doldur, Sürsün Bahar, Keşke Uyuyabilsem... Hepsi de çok hoş şarkılar. İyi ki varsın Can Kazaz!

Kabullenmek olgunlaştırır. Ben bu zamana kadar insanlara yakın durmadığım için imalardan pek anlamam. Herkese karşı neysem oyumdur. Şöyle ki; insan biriyle birlikte olmak istedi mi iki eli kanda olsa bir yol bulur, imkan yaratır. İnsan birinden uzak durmak istediğinde bin dereden su getirir, bahane üretir. Sözün özü, birbirimize karşı her zaman dosdoğru olamıyoruz ama birbirimizi kırmamak, incitmemeyi düşünecek incelik mümkün.

Daha önce hiç Atatürk hakkında yazmamışım farz ederek bu göderiyi 10 Kasım'a sayabilir miyiz?

Geceler gittikçe daha mı karanlık yoksa benim içim mi kararıyor, ışıktan yoksun bir hale geliyor? Galiba yolun sonu görünüyor.

Önemli olan bir insanın yanında hatalarını, kusurlarını, eksikliklerini bilerek durmaktır. Birbirimizi düzeltecek de biz değil miyiz sonuçta? Ben de tüm farkındalığımla seninleyim. Kuşlar bile söyleyebilir bunu.

Neredeyse her gözümü kapattığımda beliriveriyor görüntümüz. Manifest beni biraz diri tutuyor ama bir yandan da acı veriyor. Süreci biraz daha hızlandırmak istiyorum. Yıl içinde bir şeyleri başarırsam mutlu olurum.

Ünlü halk ozanı Edis Görgülü'nün dediği gibi;

Kıyamam sana ben, tutuşur kül olurum
Sürerim alayı, savaşır tuş olurum

Yarası hatırlatır bütün dikenleri
Yakışır bi' gözyaşın geçersin enleri

Bazı dönemler vardır. İnsanın sağlığı yerindedir, sevdikleri yanındadır, paradan yana derdi yoktur, gönlünden geçen her şey gerçekleşmektedir, iştahı yerindedir ve uykusu düzenlidir. Böylece kaygıdan uzak durup dünyanın en mutlu insanı olunabilir. Bazen de bunun tam tersi oluverir. Sağlık ve hastalık arasında, parasızlık sınırında, uykusuzluk kuyusunda, açlığı tokluğu önemsemeden, sevdiklerinden uzakta debelenir insan. İşlerin tersine dönmesi anlık olabilir.

Kimi zaman da adı dile gelemeyen tek bir şey eksiktir. Adı batasıca, cehennemin dibini boylayasıca tek bir şey... Şu sıralar ruh halim budur.

Beş bin yıllık devlet aklıymış. Dün kurulan bir devlet bile yapmaz şunu. Kabul edelim: Türkiye'de bir devlet yok artık. Devlet gibi davranan terör örgütü benzeri bir klik var.

Show thread

Yazarken bile inanamıyorum. Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi, Can Atalay hakkında hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuş. Karar tam anlamıyla bir siyasi parti metni gibi yazılmış. Bu ülke koca bir tımarhane.

Show older
Qoto Mastodon

QOTO: Question Others to Teach Ourselves
An inclusive, Academic Freedom, instance
All cultures welcome.
Hate speech and harassment strictly forbidden.