Resmi adının ne olduğunu hâlâ bilmediğim Maltepe Dolgu Alanı, İstanbul'daki eşsiz bir parkı üzerinde bulunduruyor.
Maltepe'nin meydanına çok da uzak olmayan bu park genellikle tenha oluyor. Belki de ben hep doğru zamanı yakalıyorum.
Piknik yapmak, bisiklet sürmek, yürümek ve dinlenmek için ideal bir mekan. Yeşil alan bol. Aynı zamanda denize kıyısı var.
İnsan bazen müzik dinlemek ister, bazen de sessizliği dinlemeyi tercih eder. Burası o sessizliği bulabileceğiniz bir yer.
Bugün Güneş de en sevdiğim haldeydi. Ne yakıyordu ne de üşütüyordu. Dünyadaki cennet misali bir şeydi.
Kanser, beni en derinden üzen hastalık olabilir. Anneannem hariç akrabam olan tüm yaşlılar kanser nedeniyle vefat etmişti. Onların o hallerini görmek yüreğimi paramparça ederdi.
Dilek Özçelik de lenf kanseriydi ve dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın Edirne'de olduğu bir sırada ondan yardım istedi. Ancak ağaçlara bakmaktan ormanı göremeyen bakan eskisi para vererek sorunun çözüleceğini sandı.
Dilek'in bu tavra karşı sözleri "Sadece yanlış anlaşıldım. Ben dilenci değilim. İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda." oldu. İşte bu acı verici olayın üzerinden dokuz sene geçmiş. Dokuz senede neler oldu neler? Ben o çaresizliği bir miktar yaşadığımı düşünüyorum.
Dilek Özçelik, 14 Ocak 2018'de öldü. Kendisi başta olmak üzere, kanser hastalarına yapılan ayıp da boynumuza kaldı.
La vita è bella veya Türkçe adıyla Hayat Güzeldir, adından dolayı uzun süredir sakındığım bir filmdi ancak izledikten sonra "İyi ki izlemişim." demekten kendimi alıkoyamadım.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya'nın durumu hakkında pek çok belgesel, film ve dizi çekildi ancak İtalya hakkında pek az yapım bulunuyor. Bu yönüyle de eser, takdire şayan.
Guido'nun pozitif enerjisi beni kendine hayran bıraktı resmen. Dora ile defalarca farklı biçimlerde karşılaşmaları çok hoş. Ben de, kimi zaman başıma gelen böylesi tesadüf olamayacak olayları kader olarak yorumluyorum. Guido'nun kaderi de Dora ile birleşiyor.
Guido'nun müfettiş kılığına girdiği sahne beni çok güldürdü. Dora ile eve girip oğullarıyla çıkmaları birçok mesajı içeriyordu. Mesela, bazen geriye dönüp baktığımızda yaşananlar göz açıp kapamak gibi gelir.
Guido'nun Giosuè'ye "Köpekler ve Yahudiler giremez" sözünü açıklaması bir yandan gülümsetirken bir yandan hüzünlendirdi. Filmin geri kalanında da Guido, oğluna her şeyin bir oyun olduğunu söyleyecektir. Toplama kampındaki o neşeli hali bana "kan içip kızılcık şerbeti içtim demek" deyimini çağrıştırdı.
Keşke sonu iyi bitseydi. Guido, İsa misali kendini feda ederken Dora ile Giosuè kurtuldu. Biz de buna pozitif bakalım ve "Bu da bir şeydir." diyelim.
Zeytinburnu ile Fatih arasındaki sınırı çizen 10. Yıl Caddesi, Karasurları'nın bir kısmına da komşudur. Bu özelliğiyle Mevlanakapı, Silivrikapı, Belgaradkapı'nın açıldığı caddedir.
Cadde üzerinde Biruni Üniversitesi'nin kampüsü, Deniz Feneri Derneği'nin genel merkezi, Bizim Market'in yanı sıra Merkezefendi ve Eski Kozlu adında iki büyük mezarlık da bulunuyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi de benim gibi bu caddenin sessiz sakin olduğunu düşünmüş olmalı ki bisiklet park alanı koymuş. Tabii bunda, caddenin düz olmasının da etkisi var.
Otobüse binince Millet Caddesi'ne de son derece yakın olduğunu fark ettim. Ben her zaman Cevizlibağ tarafından geliyordum bu caddeye. Gerçekten beni farklı bir havaya sokan bir cadde. Belki de aurasından kaynaklanıyor bu.
Esenler'in Sondurak denen semtinde 7 Nisan günü, akşama doğru çekmiştim bunu. Havanın kapalı olması başka bir tat katmış fotoğrafa.
Beylikdüzü, ilçe olduktan sonra İstanbul'un merkezlerine uzaklığıyla espri konusu oldu. Zamanla kendisi de bir merkez haline geldi. Bu soğuk espriler Beylikdüzü'nün belediye başkanının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçilmesiyle azalmış gibi görünüyor.
İşte o belediye başkanının veya adını açık açık verecek olursak Ekrem İmamoğlu'nun Beylikdüzü'ne Central Park misali kazandırdığı bir yaşam alanı var. Burada vakit geçirmek gerçekten büyük bir zevk. Sadece beş yüz metre ötede keşmekeş varken burası oldukça sakin. Piknik yapmaya, bisiklet sürmeye, kitap okumaya, dolaşmaya ve kafa dinlemeye uygun bir mekan.
Yaşam Vadisi, iddiaya göre henüz tamamı açılmamış olsa bile, muhteşem bir yer. En son pandemi öncesi gitmiştim. Bayağı bir zaman olmuş. Hep gezindiğim bölgede yani ilk etabında ilk kez gördüğüm 6 Mayıs Gençliğimiz Var Sahnesi, seçimde yaşadığımız haksızlıkları anımsamama yardımcı oldu.
Onun dışında, göletteki altuni ve gümüşi balıkları hâlâ görebiliyor olmak sevindirici. Bu alaca kargalar için de geçerli.
Kimine göre 2011, kimine göre 1984... Trabzonspor, ligde şampiyonluğa yıllar sonra bu kadar yakınken İstanbul'un neredeyse tüm caddeleri bordo-mavi bayraklarla doldu.
Ben de fotoğrafını çektiklerimden bir dizi oluşturmaya karar verdim.
İlki Adnan Menderes Bulvarı üzerinden geliyor. 24 Mart 2022'de Fatih Belediyesi taraflarından Aksaray'a giderken çekmiştim.
Her alışverişimde mutlaka kolonya oluyor. Bunu artık bağımlılık haline getirdim. Bugün de biraz daha kaliteli olandan almak maksadıyla Eyüp Sabri Tuncer'in Çeşme Limonu isimli kolonyasını aldım.
Bu havalı adlar bana pazarlama stratejisi gibi geliyordu ama ilk kez deneyince pek de öyle olmadığını anladım. Diğer limon kolonyalarıyla arasında dünyalar var resmen. Muhteşem bir ürün.
Anayasa Mahkemesi (AYM), zorunlu din dersinin hak ihlali olduğuna karar verdi. Karara göre din dersinin zorunlu olması, Anayasa'nın 24'üncü maddesiyle güvence altına alınan ebeveynlerin eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama hakkını ihlal ediyor.
Gerçekten de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin müfredatı belli sabiteler üzerine kurulmuş. Her konuda İslam inancının Hanefi mezhebinin bir yorumu esas alınmış.
Zaten dersin adından din ve ahlakın ayrılmazlığı fikri, zihinlere yerleştiriliyor. Öğrencilerin din hakkında bilgi sahibi olması isteniyorsa, Karşılaştırmalı Dinler Tarihi veya Din Felsefesi gibi tarafsız bakış açılı dersler verilebilir. Ahlak ise ya felsefe içinde ya da ayrı bir ders olarak işlenmeli.
Ancak tabii ki AKP, her zaman olduğu gibi işine geldiği gibi hareket edecektir. Ülkenin kurulu olduğu sacayaklarını yani yasama, yürütme, yargı ve orduyu ele geçirdikten sonra bile bu türden kararları yok saymaktan geri durmadılar.
Birleşik Krallık başbakanı Boris Johnson, Ukrayna cumhurbaşkanı Zelenski ile Kıyiv sokaklarını dolaşıyor. Bu görüntü beni işgalin gidişi konusunda keyiflendirdi. Çünkü hem Rus muhiplerinin su içer gibi söylediği yalanları gün yüzüne çıkardı hem de bir meydan okumanın simgesi oldu.
Zelenski, Polonya'ya kaçmamış. Rus birlikleri Kıyiv'den çok uzak. Birleşik Krallık, uluslararası siyasette halen bir ekol olan güçlü bir ülkedir. Putin, bunları muhtemelen düşünememiş.
Tüm bu gerçeklerin yanında değinilmeden geçilmemesi gereken konu Putin'in Moskova'da dahi bu kadar rahat yürüyemeyeceğidir. Çünkü hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu.
Yedi ölümcül günahın özgün adları ve Türkçelerini sayacak olursak bunlar; superbia (kibir), avaritia (açgözlülük), luxuria (şehvet), invidia (kıskançlık veya haset), gula (oburluk), ira (öfke) ve acedia (tembellik; bir anlamda miskinlik).
Her biri belli karakterlerle sembolize edilmiştir. Kibrin simgesi Lucifer iken açgözlülük denince akla Mamon gelir. Daha sonra bu hasletler sırasıyla Asmodeus, Livyatan, Beelzebub, Bafomet ve Belfegor ile özdeşleşmiştir.
Ancak bunların tamamı Putin'in şahsında Rusya'da cisimleşmiş durumda. Ukrayna'nın işgali sürecinde bunu net olarak görebiliyoruz.
Akşamstü Aykan Safoğlu'nun Salt Galata'daki Ardışık V Teneffüs isimli sergisine gittim. Sergi zaten altı kısımdan oluşuyordu.
Hundsstern steigt ab (Sirius alçalıyor) adlı izlenti hariç eserlerin hepsi yenilikçiydi. Özellikle descrescendo'yu beğendim. Saydamlık, esere farklı bir özgünlük katmış.
Depeche Mode, duvar kağıdı gibiydi. Null-Defizit (in Ablehnung) veya Türkçe adıyla Sıfır Açık (İnkâr) da estetik özneye medyum olduğunu hissettiren bir eserdi. Çünkü her açıdan farklı görünüyordu.
Weidervereinigung adlı çalışma da aynı hissiyatı veriyordu. Sanırım bu yapboz, Almanya'nın yeniden birleşmesine gönderme yapıyor.
Angelus Novus'taki gökkuşağı renklerinin sürekli hareket etmesi, beni fotoğraf hakkında düşündürürken eserin farklılığı konusunda da gülümsetti.
24 Nisan'a kadar sürecek sergiye gittiğim için mutluyum.
Bugün işbu kitabı kaybettim. O koşturuda koyduğum yerde bulamadım. Çok aradım ama olmadı. Kitaba değil de içindeki notlarıma üzüldüm daha çok.
Kaybolan kitap bir daha bulunmuyor malum. Ben de Taksim'e gidip Yapı Kredi'den yenisini aldım. Ne de olsa para kazanıyorum artık. Eskisini bulursam bile birine hediye edebilirim.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Rusya'yı, İnsan Hakları Konseyi üyeliğinden çıkardı. Bu karara 93 ülke destek verirken 24 ülke karşı çıktı ve 58 ülke ise çekimser kaldı.
Aslında Birleşmiş Milletler, Ukrayna'nın işgalinde bir kez daha görüldü ki, işlevsiz bir kurumdur. Bu kurumu işlevsiz kılan en önemli etkenlerden biri, veto uygulamasıdır ve bir an önce son bulmalıdır; dünyanın beşten büyük olduğunun farkına varılmalıdır.
Türkiye'de Beşli Çete diyince, herkes bunun ne olduğunu anlıyor. Uluslararası camiada da Beşli Çete budur.
En son Dilek Yalçın'ın Tophane-i Amire'deki Şeylerin Masumiyeti sergisine gitmiştim. Dört ayın üzerinde bir süre geçmişken bugün, İpek Duben'in Salt Beyoğlu'ndaki Ten, Beden, Ben adlı sergisine gittim.
Girişte eskiz çizimi gibi yapılmış tablolar vardı. Tüm serginin böyle olacağını sandım ancak bu sanım pek doğru çıkmadı. Nedir bu Türk? çalışması Türkiye hakkındaki basmakalıp yargıları kırmayı amaçlarken Elveda Yurdum'daki neon ışıklar bana kameranın medyum olduğunu bir kez daha gösterdi.
Gazete haberleri genellikle namus cinayetleri üzerineydi. Benim ilgimi en çok çeken Kütahyalı Romeo-Juliet haberi oldu. Tüm bunların yanı sıra, serginin en güzel parçası Kem Gözler'di. Bunda nazar boncuğuna olan ölçüsüz sevgimin etkisi var tabii.
Bugünkü UKOME toplantısında İBB, istediği zammı olmasa da fahiş bir oranda zammı almış oldu. Bunun acısını es geçiyorum. Tek düşündüğüm artık hiçbir siyasetçinin beni kucaklamaması gerektiğidir.
🇸🇪 Mereyusblogg
Romersk medborgare från Miklagård.
På Mastodon sedan 23.X.2021
Bara postar oviktiga tankar.
Allmän egendom (PD). Inga begränsningar.
Jag tjänar ingen inkomst av det jag lägger upp här.
🇬🇧 Mereyü's blog
Roman citizen from İstanbul.
On Mastodon since 23.X.2021.
Just posting unimportant things.
Everything I publish is Public Domain (PD).
I don't earn any income here.
🇹🇷 Mereyü'nün blogu
Civis romanus sum.
23.X.2021'den beri Mastodon'da.
Önemsiz şeyler üzerine.
Paylaştığım her şey kamu malıdır (PD).
Buradan herhangi bir gelir elde etmemekteyim.